"Katniss?"
Sesi normalden daha da kalındı, ağzının içinde kelimeleri yuvarlıyordu. Biraz uyuyup tekrar uyanmıştı muhtemelen. Ses tonu böyle olacaksa hep uyuyup uyanmalıydı geceleri ve ben de buna şahit olmalıydım tüm hayatım boyunca.
"Efendim?"
"Uyudun mu?"
Gözlerimi açmadan göz devirdim. Gerçekten uyku sersemiydi.
"Evet, uyudum." Dayanamayıp cümlenin sonlarına doğru gülerken o da gülmeye başladı. Saat muhtemelen dört buçuğu geçiyordu ve bizim Josh'ım misafir yatak odasındaki yatakta ettiğimiz muhabbet aklımızın da başımızdan geçtiğini söylüyordu. Buna rağmen uyuyamıyorduk, en azından şimdilik. Konuşmasaydı muhtemelen şu an derin uykumda olacaktım.
"Pardon, çok saçma bir soru oldu." Sesi daha yakından gelirken bana doğru döndüğünü anladım.
Evet, hayatım boyunca üç kez görüşüp birkaç kelime ettiğim adamla aynı yataktaydım. Bunun sorumluları da iki şeydi: işlerimiz ve Josh. Yarın izin günüm olduğu için bu yatak dışında beni hiçbir yerde yatırmama konusunda Harry de Josh da aşırı ısrarcıydı. Açıkçası işime geldiği için çok dil dökmelerine gerek kalmamıştı.
Harry, beraber hastanın dosyasını okuduğumuz koltukta yatmayı istemişti. Josh da bir önceki orada yatışının sabahını ona hatırlattı ve benimle yatmasını önerdi. İkisi beraber Josh'ın yatağında da yatabilirlerdi fakat Harry gece kendini tekmelenmiş şekilde yerde bulurdu, artı Josh, konu ben ve Harry olunca her şeyi göze aldığını mutfaktaki konuşmamızda belirtmişti, bu yüzden teklifine olan şaşkınlığım çok kısa sürdü.
Asıl benim için zor olan kısmı kalbim heyecandan göğüs kafesimi zorlayacak şekilde atarken gayet sakin bir şekilde omuz silkip bana fark etmeyeceğini söylemekti. Başarılı olduğumu da düşünüyordum.
Saat üçe kadar her şeyden konuşmuştuk. Harry, yol boyunca Hannah'ın girdiği tipi taklit etmişti ve o kadar komikti ki gözlerimden yaş gelmişti. O da bunu görünce Alex'in taklidini yapmaya başlamıştı, işte o an Josh da kopmuştu. Alex suratsızlığın kitabını yazacak kadar suratsızdı, buna rağmen bazen en beklenmedik zamanda yüzünde sevimsiz bir sırıtış belirirdi. Harry bunu monoton bir ses tonuyla birleştirince Josh koşturarak tuvalete gitmişti, Harry ise artık dayanamayıp karakterden kopmuştu.
Kahvelerin yerini ballı sütler almış, sesli sohbetler artık esnemelerle birlikte kurulan yorgunluk ve yoğunluk cümlelerine evrilmişti. Harry'nin göründüğünden çok daha yorgun gözükmesini sağlayacak kadar meşgul olduğunu da o zaman öğrenmiştim. Ellerindeki projeler devam ederken İngiltere'deki şubesine reklamlar sayesinde çok proje alımı olmuştu. Genel Müdür de Harry olduğu için tüm projelerin onun kontrolünden geçip denetlenmesi gerekiyordu. Bunların dışında kendi ilgilendiği projeler de olduğu için çok meşgul bir iş adamına dönüşüyordu, Mimarlık şirketi olan bir iş adamına.
"Sorun değil," Sesimdeki güler ton hâlâ belirgindi. Ben de ona doğru döndüm. Gözlerim ilk olarak saçına takıldı. İkimizin de saçını balıksırtı örmüştüm, ona çok yakışsa da bana tamamen bir eziyetti. Başımı saçlarının arasına sokup saçlarını koklamak istiyordum, onlarla oynarken eğilip alnına naif bir buse kondurmak istiyordum. Tüm bu isteklerimi sıkı sıkıya korumam için kendimi de sıkmam gerekmişti.
"Yorgunsun, uyumalısın." Başını salladı. Gözlerinden uyku akıyordu. Tam arkamızdaki camdan az da olsa ayın ışığı geliyordu, belki direkt yüzünü aydınlatmıyordu fakat gözlerinin uykusuzluktan bayılacağını görecek kadar odayı aydınlatıyordu.
"Sen de."
Kalbim teklerden gülümsemem genişledi.
"Ben beş dakikaya uyuyakalırım." dediğimde dişlerini göstererek gülümsedi. Sonra bir anda ağrı girmişçesine yüzünü buruşturdu. Bir eli şakaklarına giderken istemeden ben de yüzümü buruşturdum. Baş ağrısı dünyanın en lanet şeylerinden biriydi. Hastanenin muhtemelen her duvarına ağrım biraz olsun geçsin diye kafa atmışlığım vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
circle | styles
FanfictionBu hikaye, birbirlerini geç bulup sonsuza kadar sevebilecek iki insanın hikayesi.