fifteenth circle

681 58 85
                                        

Harry

"Katniss?"

"Geliyorum!"

İçimdeki Michael Scott bu cümleye karşılık verirken, ben tek kelime etmeden yataktan kalkıp eşofman altımı giydim. Katniss sadece bir bardak su içmek için yanımdan gitmişti ve bir süredir de geri gelmemişti. Beş kilo su içmek bile bu kadar sürmezdi.

Üzerime hiçbir şey giymeden yatak odasından çıkıp mutfağa ilerledim. Açık konseptli bir evde yaşadığım için onu mutfakta bulamasam bile mutfaktan salonda olduğunu görebiliyordum. Dizlerinin biraz üzerinde biten, yatak odasına geçmeden üzerimden çıkarıp attığı kazağımı üzerinde görünce tebessüm ettim. Tam şu an, dünyadaki en mutlu insandım.

Bir eli belindeyken diğer elinin parmaklarıyla büyük bir bardak tutuyordu. Kaşlarını çatmıştı ve ciddiyetle televizyona bakıyordu. Her ne izliyorsa belli ki onun için önemliydi. Bu yüzden onu kucaklayıp yatak odasına götürmedim. Yanına ilerleyip bardağı yavaşça elinden aldım ve televizyonun yanındaki raflardan birine koydum, sonra onu kucakladım. Bir elimle bacaklarını, bir elimle de belini sarıp kendimi geniş koltuğa bıraktım. Kucağımdaki bedenini kollarımla sarmalarken bacaklarını toparladı ve kendini göğsüme yasladı.

Şu an, bu halde, onun kokusuyla ve bedeniyle sarmalanmış bir şekilde sonsuz bir huzurun içindeydim. Bıkabileceğim bir şey değildi bu. İçimdeki ona karşı saniyeler geçtikçe büyüyen açlık hissi asla kapanmayacaktı. Ömrümün sonuna kadar devam edecekti.

Başını bana doğru kaldırdı, "Bak, Tanrı aşkına, tartıştıkları konuya bak." dedi sinirli sesiyle. Gözlerimi ondan çekip televizyona çevirdiğimde o da göğsümdeki saçlarını düzelterek başını ekrana yöneltti.

Enginar, kalp krizi riskini artırır mı?

Dayanamayıp güldüm başlığa. Histerik bir gülüştü bu. Lig 1'in Premier Lig'den daha iyi olduğunu söyleyen birine vereceğiniz tepki gibiydi. Tamamen saçmalıktan ibaretti.

"O kadar mantıksız ki! Bir kere, enginar bir sebze. Sebze ve meyvenin doğru miktarda yediğinde ne zararını görmüş olabilirsin?"

Tekrar yanağını göğsüme yaslayıp bakışlarını bana çevirdi fakat o kadar net bir şekilde karşı çıkıyordu ki hızlı cümleleri yanaklarını kızartıyordu. Böyle doğru olmayan şeylerin tartışıldığı programlara, muayenelerin eldivensiz yapıldığı hastane merkezli televizyon dizilerine karşı içine sığdıramadığı çok büyük bir nefreti vardı. Çıplak bacaklarında olan sol elimle biraz sakinleşsin diye tenini okşamaya başladım. Açıkçası bu beni de sakinleştiriyordu.

Başımı sallayarak onu onayladığımda konuşmaya devam etti: "Bir de profesörmüş bunu savunan. Nerenin profesörü bu? Nasıl bu kanıya varabildi ayrıca?"

Dudaklarımı büzüp omzumu 'bilemiyorum' anlamında kaldırdım. Şu an sadece enginar ve kalp krizi arasındaki ilişkiye odaklandığı için benim tüm odağımın onda olduğunu fark edemiyordu bile. Tüm kalbiyle karşı gelişini keyiften bayılarak izliyordum. Kaşlarını kaldırıp indirerek, bazen de ekranda gözüken profesöre kaşarını çatarak sunduğu tepkisine dudaklarımı ısırarak gülümsüyordum. Söylenenlere katılan sunucuya acıyan bakışlarından sonra sabır dilercesine evin tavanına bakması onu o kadar tatlı gösteriyordu ki...

Hayatımda eksik olan tüm güzel sıfatlar yıllardır onun için kendilerinde yer ayırmış gibi hissediyordum. Güzel bir kadın tamlaması benim için artık sadece Katniss Scofield idi. Şarkılarda, sohbetlerde, kitaplarda, metrodaki afişlerde okuduğum, dinlediğim güzel kelimeler tamamen onun olmuşlardı. Benim sözlüğümde hepsinin açıklamasında onun ismi yazıyordu.

circle | stylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin