Üniversitenin otoparkına park ettiğim arabama bindiğimde aklım o kadar doluydu ki beynim bildiklerini zor zapt ediyordu. Hayatımın çok başka bir yere gidebileceği yaklaşık dört saattir gözlerimin önünde bana anlatılmıştı ve o hayat için heyecanlanmaya başlamıştım. Aklımdan gelecekle alakalı milyonlarca fikir geçiyordu.
Arabayı çalıştırırken dudaklarımı ısırmayı bıraktım ve uzun süre susuz kaldıktan sonra, bir bardak suyu saliseler içerisinde bitirdiğinizde içinize dolan o ferahlıkla her dişimi göstererek gülümsemeye başladım. Edindiğim ünvandan yaptığım araştırmalara, girdiğim ameliyatlardan yayınladığım makalelere...Hepsi tıp dünyasında biliniyordu, ilgiyle inceleniyorlardı fakat bu, bu hiç beklemediğim bir şeydi. Küçük dalgaları olan sığ bir denizin ortasında bir anda yerin dibinden gelen bir ada belirmişti; beni korkutan tek şey adanın görmediğim tarafında, arkasında bir yanardağ olmasıydı.
Otoparktan çıkıp radyoyu açtığım sırada telefonum çaldı. Büyükanne marketten alınacak birkaç şey söyledi ama eve geldiğimde aldıklarımın parasını ondan almazsam beni evden atacağını söyledi. Ben de gülüp ona veda ettim. Her zaman bu oluyordu; ben dışarı çıkıp alışveriş yaptığımda büyükanne bana satın aldıklarımın parasını ödemeye çalışıyordu. Israrla parayı kabul etmeyince aşağı yukarı yarım saat bana küs bir şekilde evde dolanıyordu. En sonunda bir dahakinde parayı kabul edeceğimi söylettiriyordu ve ben yine kabul etmiyordum.
Eve olan bir saatlik yolculuğu, hayatımın dönüm noktası olabilecek teklife gülümseyerek, dans ederek ve şarkı söyleyerek geçirdim. Karnaval tarzında bir radyo bulmuştum ve bir sürü farklı tarzda şarkılar ve sanatçılar çalmıştı: Tame Impala, James Bay, Nirvana, Aerosmith, Tamino ve en beklemediğim John Farnham. Onu dinlemeyeli yıllar olmuştu ama yine de You're the Voice'u sanki her gün dinliyormuşum gibi ezbere söylemiştim.
We're not gonna sit in silence. We're not gonna live with fear.
Bazı şarkılar böyleydi işte. Dinlemeyeli, küçük bir kısmını bile duymayalı yıllar geçmiş olmasına rağmen dilinizden adeta dökülürlerdi, hem de hiçbir engele takılmadan. Doğru sözleri söylediğinizi bilirdiniz. Doğduğunuz mahalleye yıllar sonra adımınızı attığınızda hissettiğiniz o tanıdık his gibi şarkıyla yalnız kalırdınız; şarkılar da nasıllarsa öyle kalırlardı, sadece siz değişirdiniz. Eski şarkıları söylerken duyulan o aşinalık hissi aslında sadece eski halinizi duymaktan kaynaklanan bir histi.
Arabayı park edip dokümanlarımı ve poşetleri alıp dışarı çıktım. Yine yağmur çiseliyordu, bu yüzden montumun fermuarını biraz açıp içime iki parmak kalınlığında olan dosyaları iliştirdim. Sırılsıklam olmamak için hızlıca eve girdim. Aldıklarımı büyükanneye verip yanağına kocaman bir öpücük bıraktım. Mutfaktan çıkıp odama geçeceğim sırada beni durdurdu.
"Telefonuna bakmadın mı?"
Kaşlarımı çattım ve başımı sağ sola salladım. Baksaydım ne öğrenecektim?
"Josh," Başını ocağın üzerine koyduğu tencereden kaldırıp saate baktı. "En fazla iki saat sonra burada olacak."
Büyükannenin yüzündeki haylaz gülümseme benim şaşkın ifadem artıkça arttı. Harry ve ben buradayken Amerika'da bu kadar kalabilmesi bile şaşırtıcıydı. Bazen gerçekten kuyruğum olup olmadığını sorguluyordum.
"Enginar yapmandan anlamalıydım."
Bana en sıcak gülümsemelerinden birini armağan ettiğinde buraya, onu daha fazla görmeye gelmediğim için, içim pişmanlığın küçük ama hiç sönmeyen ateşiyle yanmaya başladı. Belki izin günlerim fazla değildi fakat izinli olduğum günleri buraya gelerek değerlendirebilirdim, ya da onu daha fazla arayabilirdim. Nasıl olduğunu daha sık öğrenmeli ve yanında olduğumu ona daha çok hissettirmeliydim. Tüm ailesini bir anda kaybeden ben değilmişim gibi sahip olduğum insanlarla yeterince vakit geçirmiyordum; sanki onları kalbimdeki odacıkların birinde sonsuza kadar saklayabilecekmişim gibi davranıyordum. Oysaki bunun ilk elden doğru olmadığını bilen bendim. Şapkamı uzun süredir başımdan çıkarıp önüme koymuyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/235182136-288-k723682.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
circle | styles
FanfictionBu hikaye, birbirlerini geç bulup sonsuza kadar sevebilecek iki insanın hikayesi.