Son yaşadıkları gecenin üzerinden bir hafta geçti. Christian bir daha Lillian'ın yanına gelmedi. Lillian yeni tanıştığı duyguları tekrar yaşamak ve Christian'ın sıcaklığını yeniden hissetmek için dayanılmaz bir istek duyuyordu. Ama kendi sözünden dönmek de çok ağır geliyordu. Bu günleri Catherine ile beraber gelen davetlere katılarak geçirdi. Biraz eğlenmek hissettiği özlemi azaltıyordu. Yine de hiçbir şey onun yerini tutmuyordu.
Christian açısından da durum farklı değildi. Eğer Lillian daha fazla inat edecek olursa kendine verdiği sözü bozmak zorunda kalacaktı. Yalnızca bir kere Annabel'le buluşmuş ve içinde biriken enerjinin birazını atmak zorunda kalmıştı. Fakat bu birliktelikleri eski günlerdekine göre fazla duygusuzdu. Annabel de bunu fark etmekte gecikmedi.
"Sende bir değişiklik var Christian." dedi terli bedenlerini soğuk yatağın üzerinde dinlendirirken. Christian dalgındı. Kızın sesiyle irkildi. Söylediklerini duyamamıştı.
"Ne?" diye sordu. Kız sabırlı olmaya çalışarak,
"Değiştin," dedi.
"Bunun sebebini anlayamıyorum, ama eskisi gibi değilsin. Seni memnun edemiyor muyum? Bana karşı daha önceden olduğun gibi sıcak değilsin. O kız yüzünden mi?"
Christian şaşkındı. Annabel'e iyi davranıyordu. Bu saçma sapan fikirlere nereden kapıldığını anlayamıyordu.
"Benim değiştiğim falan yok Annabel, sen saçmalıyorsun. Hem hangi kızdan bahsediyorsun sen Tanrı aşkına?"
Annabel kıskançlıktan alev gibi parıldayan gözlerle Christian'a döndü.
"Hangi kızdan bahsettiğimi gayet iyi anladığını biliyorum Christian. O kız! Beni senin yatağından def eden kız! Senin hiç ses çıkarmadığın o kız! Sana deli oluyor, bunu gözlerindeki o kıskançlıkta görebiliyordum. İnan bana sen de ona karşı boş değilsin. Beni gönderirken ses çıkarmaman bunu gösteriyor."
Christian sinirlenmişti. Annabel saçmalıyordu. Hem de fazlasıyla!
"Asıl senin kıskançlıktan gözün dönmüş Annabel! O kadına nefretten başka hiçbir duygu beslemem ve o da benimle aynı hisleri paylaşıyor. O gece bana kızgındı ve hesaplaşmak için beni bekliyordu. Yanımda senin olmanı bile umursamayacak kadar rezil biri olması beni kıskandığı anlamına gelmiyor. İnan bana canımı sıkıyorsun. Bu şekilde davranmaya devam edersen seni bir daha görmeye gelmeyebilirim."
Annabel bu tehdidin boş olmadığını bilecek kadar iyi tanıyordu Christian'ı ve ondan ayrı kalmaya dayanamayacak kadar da çok seviyordu onu. Eğer susmazsa sonu kendisi için üzüntü olacaktı. Bu yüzden taktik değiştirdi.
"Özür dilerim Christian... Lütfen, lütfen beni bırakıp gitme! Senin için her şeyi yapmaya hazırım." diye yalvarmaya başladı. Christian daha fazla dayanamadı. Kızı susturmak için dudaklarına bir öpücük kondurdu.
"Pekâlâ, tamam Anna. Hadi artık sakinleş. Geçti işte, bir şey kalmadı." dedi. Kıza sarılıp kollarında yavaşça sallamaya başladı. Annabel Christian'ın buna dayanamadığını biliyordu ve bu yüzden umutsuzca bu yola başvurmuştu. Onu kaybetmemek için her şeyi yapmaya hazırdı.
Christian kendini bu kıza karşı sorumlu hissetmese bu yaşadıkları karmaşaya katlanmazdı ama kızın duygularının yoğunluğuna karşı kendisini güçsüz hissediyordu. Ona aynı şekilde karşılık veremezdi hiçbir zaman ama onu koruyup gözetebilirdi ve bunu yapıyordu da. Lillian gelene kadar yaptığı buydu en azından. Şimdi ise Annabel'e gerçekten bir metres hayatı yaşatıyordu. Gizli saklı köşelerde buluşarak onun kendisine olan sevgisini aşağılıyordu.
* * *
Lillian bir haftanın sonunda bir şeyler yapması gerektiğine karar verdi. Eğer tükürdüğümü yalamam diye düşünecek olursa Christian'ı tamamen kaybedecekti çünkü. Ondan hiçbir hareket yoktu ve bu da ne kadar inatçı olduğunun kanıtıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGARLA GELEN
Historical FictionLillian Bennet, sosyetenin en havalı ve en olaylı Leydisi idi. Bir erkek kadar serseriydi ama içinde kimsenin bilmediği, derin yaralar gizliydi. Aşkı onun hem kaderi, hem de lanetiydi... Damien Christian Maine ise aile yadigarı zekası ve yakışıklılı...