Christian bir süre genç kızın ne söylediğini algılayamadı. Algıladıktan sonra ise şoktan çıkamadı. Sonrasında ise tüm mantıklı düşünceleri bir kenara atarak genç kızın dudaklarına atıldı. Her şey bir yana o bir erkekti. Kışkırtılmış, uyarılmış bir erkek... Eğer bu Lillian için sorun değilse onun için hiç değildi.
Lillian da kendini kısıtlamadan karşılık veriyordu o anda. Dünya durmuşçasına öpüşüyorlardı. Yangın çıksa umursamayacak kadar karışmışlardı birbirlerine.
Christian'ın eli de boş durmuyor, Lillian'ın sırtını okşuyordu. Nasıl olduğunu anlamadan yatağa yaklaştılar. Christian Lillian'ı yatağa yatırıp üzerindeki geceliği çıkarmak için bacaklarına yöneldi. Ama hareket etmesine bile fırsat kalmadan kapı çaldı. Christian lanet ederek pantolonunun cebindeki anahtarı çıkardı ve kapıyı açmaya gitti. Anahtarı deliğe sokup çevirdi ve sinirle kapıyı açtı.
Gelen Henriette idi. Zavallı kız efendisinin yarı çıplak olduğunu görünce utançla başını eğdi. Kekeleyerek konuşmaya başladı.
"Be-ben, misafirinizi güvenlice uğurladım. Leydime haber vermek için odasına uğradım ama orada bulamayınca hala burada olabileceğini düşündüm."
Henriette'in sesini duyunca yataktan apar topar kalkan Lillian üzerini düzeltti. Sonra kapıya yönelip Christian'ın duvara dayadığı kolunun altından geçti.
"Buradaydım Heny. Ben de şimdi çıkıyordum. Bana eşlik eder misin?" dedi kızın yüzüne bakmamaya dikkat ederek.
Henriette, "Tabi leydim," diye cevap verdi.
Lillian yan taraftaki odasına geçmeden önce Christian'ın gözlerinin içine bakarak,
"Sonra yeniden görüşeceğiz Christian," dedi. Bununla birazdan tekrar geleceğim demek istiyordu. Christian'ın gözlerindeki parıltıdan bunu anladığını fark etti. Başı ile küçük bir selam verip odasına geçti.
İçeri girdiğinde yatağının üzerindeki örtüleri ayak ucunda toplayıp hemen yattı. Henriette bu iyi kalpli hanımı ile efendisi arasında olanlardan haberdardı. Ama bunu belli etmedi. Zaten kızın mum ışığında bile şiştiği ve kızardığı belli olan dudakları kendisini ele veriyordu.
Henriette kızın topladığı örtüleri üzerine örterek iyi geceler diledi ve fazla mumları söndürerek odadan çıktı.
Lillian bir süre Henriette'in merdivenlerde kaybolan ayak seslerini dinledi. Sonunda sesler kesildiğinde üzerindeki örtüleri ittirip kalktı ve gürültü yapmamaya dikkat ederek kapıyı açtı. Henriette giderken koridordaki mumları da söndürmüştü. Koridor kapkaranlıktı. Duvara tutunarak yan odayı buldu. Kapıyı sessizce açıp içeri girdi.
Christian'ı pencerenin önünde dışarıyı seyrederken buldu. Kapının kapandığını duyan Christian başını çevirdi. Lillian'ı görünce pencerenin önünden ayrıldı. Birkaç adımda Lillian'ın yanına gelip kızı tekrar kollarına aldı. Kaldıkları yerden devam etmeyi düşünüyordu. Ama Lillian biraz önceki kadar serbest değildi. Aklında hareketlerini kısıtlayan bir şey var gibiydi. Başını kaldırıp kıza baktı.
"Sorun ne? Eğer fikrini değiştirdiysen anlarım." dedi Christian.
Lillian başını olumsuz anlamda sallayarak,
"Yok, hayır. Herhangi bir sorun yok. Nerden çıkardın anlamıyorum." diye cevap verdi. Sonra da tekrar konuşmaması için dudaklarına yöneldi. Christian da kıza karşılık verdi. Şimdi tekrar daha önce oldukları gibiydiler.
Christian biraz önceki tereddütlerini unutmuştu. Elleri ve dudakları ne yapması gerektiğine onun yerine karar veriyordu. Aklında küçük bir uyarı çığlığı yankılanıyordu elbette. 'Dur! Kiminle sevişmek üzere olduğunun farkında mısın sen? Bu kızdan nefret ediyorsun ve onu güzel bile bulmuyorsun!'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGARLA GELEN
Fiksi SejarahLillian Bennet, sosyetenin en havalı ve en olaylı Leydisi idi. Bir erkek kadar serseriydi ama içinde kimsenin bilmediği, derin yaralar gizliydi. Aşkı onun hem kaderi, hem de lanetiydi... Damien Christian Maine ise aile yadigarı zekası ve yakışıklılı...