Akşam yemeği boyunca Londra konusu açılmadı. Yemekler yenilirken herkes ikili gruplar oluşturmuş, konuşuyordu. Christian ise tüm bu grupların içinde yalnız kalmıştı. Bundan şikâyet ettiği yoktu aslında. Bu sayede biraz kafa dinliyordu hiç olmazsa. Ertesi günden itibaren bu huzurlu sessizliğe hasret kalacaktı uzunca bir süre boyunca. Bu anlar eşine az rastlanır anlardı.
Yine de bu huzur çok uzun sürmedi. Connor Bennet'ın sözleri Christian'ın sessizliğini bozdu.
"Ee Christian, ufukta evlilik görünmüyor mu?"
Christian önce kendisine seslenildiğini algılamadı. Herkes konuşmasını kesmiş, Christian'a bakıyordu. Ondan gelecek cevap sanki çok önemliymiş gibi bir sabırsızlık içindeydiler. Christian kızardı. Herkesin gözlerinin kendisinin üzerinde olmasından rahatsızlık duyarak yerinde kıpırdandı. Connor Amcasının sorusuna cevap vermek zorundaydı.
"Hayır Connor Amca, şu anda öyle bir durum söz konusu değil."
Connor bir kahkaha attı.
"Desene sen de Lillian gibi geç kaldın. Ama senin için sorun yok istediğin zaman evlenebilirsin. Lillian'ın ise artık pek şansı kalmıyor. Bu sene de evlenemeden dönerse evde kaldığını garantiliyor."
Kızarma sırası Lillian'daydı. Christian saklamadan yüzündeki alaycı gülümsemeyle kendisine bakarken Lillian utancından deli olmuştu.
"Baba biraz daha saygılı olamaz mısın? Bu benim tercihim, unuttun mu? Eğer isteseydim önüme çıkan ilk kişi ile evlenirdim. Kendim istemiyorum."
Connor yine o gür kahkahalarını esirgemezken, Alice kızını koruma ihtiyacıyla tutuşuyordu.
"Connor Bennet, eğer şimdi çeneni kapatmazsan sana dünyanın kaç bucak olduğunu gösteririm. Dalga geçtiğin kendi kızın, Tanrı aşkına daha ciddi olamaz mısın sen?"
Connor hemen toparlandı. Alice gerçekten de sinirli görünüyordu. Eğer durum böyle ise kendisi için tehlike var demekti.
Ama Christian'a kendi elleriyle konuşulacak bir konu vermişti. Christian da bu şansı kaçırmaya niyetli değildi. Lillian'a dönerek,
"Sahiden, senin evlenememenin sebebi nedir gerçekten çok merak ediyorum Lillian." dedi.
Genç kız ateş gibi parlayan gözlerini başını eğdiği tabağından kaldırarak Christian'a baktı. Gözlerinde anlaşılmaz bir ifade ile,
"İlla bir sebebi olmak zorunda mı sanki? Belki de hiç kimse istediğim kişi olamıyordur? Ya da istediğim hiçbir şeyi bana veremiyordur?" dedi ve tekrar başını masaya eğdi. Kısa bir süre boş bakışlarla tabağına baktıktan sonra ev sahiplerinin yüzlerine tek tek bakarak konuştu.
"İzninizle, sanırım bu akşam için yeterince doydum. Her şey çok güzeldi, teşekkür ederim. Müsaadeniz olursa odama çekilmek istiyorum."
Cevap beklemeden yemek odasından ayrıldı ve merdivenlerden koşarak yukarı çıktı. Catherine de masadaki kimseye bir şey söylemeksizin arkasından gitmişti.
"Tebrikler Connor, kızımızı çok mutlu ettin!" dedi Alice sinirle.
Küçük bir konunun bu kadar büyüyeceğini tahmin edemeyen Connor Bennet ise üzgündü. Her adımını düşünerek atan, bugüne kadar neredeyse hiç hata yapmayan Connor kızına karşı büyük bir kabalıkta bulunmuştu.
Christian ise yaptığı son hamleden ötürü için için üzgündü ama yüzeysel bir zevk aldığı da söylenebilirdi. O cadının sinirlendiğini görmek onu mutlu ediyordu. Yine de belki biraz ileri gitmiş olabilirlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGARLA GELEN
Ficción históricaLillian Bennet, sosyetenin en havalı ve en olaylı Leydisi idi. Bir erkek kadar serseriydi ama içinde kimsenin bilmediği, derin yaralar gizliydi. Aşkı onun hem kaderi, hem de lanetiydi... Damien Christian Maine ise aile yadigarı zekası ve yakışıklılı...