1823
"Christian! Oğlum dalaşmayın. Bırak Lillian'ın saçlarını!"
Elizabeth hamile hali ile küçük oğlunun tuttuğu saçları bırakması için uğraşıyordu. Ama bunda yeterince başarılı olamıyordu. Alice ise oturduğu yerden kaygısızca önündeki manzarayı izlerken kahkahalarını tutamıyordu. Christian'ın yüzündeki kırmızı izler kızının bunu çoktan hak ettiğini gösteriyordu. Ona göre çocuklar kavga ederdi. Bunda bu kadar büyütecek bir olay yoktu.
"Pes doğrusu Alice!" diye bir sitemle karşıladı arkadaşı bu rahatlığını.
Alice kendisini durdurmaya çalışarak sevgi dolu gülümsedi.
"Bırak onları Elizabeth. Lillian'ın da, Christian'ın da kişiliklerini bulabilmesi için rahat bırakılmaya ihtiyaçları var. Her kavgalarında bizi ara bulucu olarak kullanırlarsa, büyüdüklerinde ve asıl kavgayı hayatla yaptıklarında da bizim yardımımıza muhtaç olurlar. Hem onlar daha çocuk. Kavga ederler ve sonra tekrar barışırlar. Benim kızımın da bir dersi hak ettiği ortada. Zavallı Christian'ın yüzünü ne hale getirmiş bir baksana."
Arkadaşının haklı olduğunu biliyor olsa da Lillian'ın o güzelim saçlarının oğlunun ellerinde kalacağından korkuyordu. Sonunda pes ederek kavga eden çocukların yanından ayrıldı. Kendisini bahçe koltuğuna bıraktığında onların aralarındaki bu garip iletişimi uzaktan uzağa izlemeye başladı.
"Seni bunu yaptığına pişman edeceğim Christian Damien Maine!" diye çığlık atıyordu Lillian Bennet.
Küçük oğlan kızın söylediklerine alayla gülerken saçlarını çekmeye devam ediyordu.
"Sen öyle san cadı! Saçları ellerimde olan sensin. Yüzümü çizerken de böyle miydin?"
Lillian'ın canını saçlarının çekilmesinden çok bu cadı lafı yakıyordu. Christian bu lafı sevmediğini bildiği için her seferinde bunu kullanıyordu. Kalbinin derinliklerinde çimlenen duygular Christian'ın sözleri ile incinse de ona yeterince sinirlenemiyordu.
"Bana cadı deme pis çocuk. Sensin cadı!"
Christian kıkırdarken Lillian'ı deli etmeye devam ediyordu.
"Cadısın işte. Seni yakalayacaklar ve cadı olduğun için kazanda kaynatacaklar. Ben de seni kurtarmaya gelmeyeceğim. Benim çok güçlü olduğumu kabul edersen belki seni kurtarmayı bir kere daha düşünebilirim."
Lillian pes etmeyecekti. Kalbinin derinlerinde doğmaya başlayan duygular için bile niyeti yoktu yenilmeye.
"Sen misin güçlü? Tüm saçlarımı çeksen de kabul etmeyeceğim bunu işte!"
Küçük oğlan Lillian'ı iterken sinirlerine hakim olamıyordu. Yere düşen Lillian ise saçlarının rahat bırakılmış olmasını bile umursamıyordu.
Canı yanmıştı işte. Düştüğü yer çok acıyordu. Christian'ın bunu kendisine neden yaptığını bile bilmiyordu. Gözlerinden birkaç damla firar ederken kendisine hakim olamıyordu.
"Sen çok kötü bir çocuksun Christian! Bunları hep senden daha iyi olduğum için yapıyorsun. Sen beni kıskanıyorsun." derken sessiz gözyaşları engel olamadığı hıçkırıklara dönüyordu.
Christian ilk defa ileri gittiğinin farkına vararak üzüldü. Beraber büyüdüğü bu küçük kıza bunları neden yaptığını kendisi de bilmiyordu. Ondan ürküyordu. Kendisine bakan kedi gibi gözlerinden korkuyordu. Hem O, kedileri sevmezdi ki... Lillian'ı da sevmiyordu zaten.
Adımlarına hayır diyemeden Lillian'ın düştüğü yere vararak küçük cadıya elini uzattı. Kendisi düşürdüyse onu yine kendisi kaldıracaktı. Gözyaşlarının sebebi kendisiyse o yaşları yine kendisi silecekti.
Lillian kendisine uzatılan ele baktı. O uzatılan eli tutmayacaktı. Kendisine bu kadar acı çektirdikten sonra Christian'ın yardımını kabul etmeyecekti. Ele sabitlediği gözlerini Christian'a çevirerek başın iki yanında salladı. Dudakları tatlı tatlı seğirirken burnunun akmaması için uğraşmaktaydı.
Christian ise yardımının kabul edilememesi üzerine Lillian'ın yanına çimlere bırakmıştı kendisini. Küçük kızın sakinleşmesini beklerken uzaklara dalıp gitmişti.
"Özür dilerim," diye mırıldanırken bunun kendisini çok zorladığının farkındaydı. Elini uzatıp yanaklarının ıslağını silerken ise bu yaptığına engel olamamıştı.
Lillian derin yeşillerini küçük oğlanın kara gözlerine sabitlerken gelen özrün her şeyi sildiğini, her zaman da her şeyi sileceğini daha o zamandan anlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGARLA GELEN
Tarihi KurguLillian Bennet, sosyetenin en havalı ve en olaylı Leydisi idi. Bir erkek kadar serseriydi ama içinde kimsenin bilmediği, derin yaralar gizliydi. Aşkı onun hem kaderi, hem de lanetiydi... Damien Christian Maine ise aile yadigarı zekası ve yakışıklılı...