Karanlığın ortasında gecenin sessizliğini bir çığlık bozdu. Acı dolu bir çığlık kocaman Belford malikanesini inletti. Sesin sahibi canından can koparılıyormuşçasına bağırıyordu. Sesi gittikçe azalırken ev halkından uyanmayan bir kişi bile kalmadı.
Belford ve Elizabeth odalarından nasıl çıktıklarını bile bilemediler ve üzerlerindekine aldırış etmeden kendilerine yakın olan Lillian'ın odasına koşturdular. Catherine ise üzerine sabahlığını takmayı olsun akıl edebilecek kadar sakindi. Uzun süredir bekledikleri an gelmişti demek ki sonunda. Yeğeni dünyaya gelmek için bir gece yarısını seçmişti.
Lillian'ın odasına daldıklarında, ki deyim yerindeyse tamamen bunu yapmışlardı, onun acı ile iki büklüm olmuş bedenini yerde bulmayı beklemiyorlardı. Belford hemen atılıp onu kucaklayarak kaldırdı ve yatağa taşıdı. Arkasına dönüp kızını gördüğünde ona uşaklardan birini kendilerine en yakın ikamet eden doktora göndermesini emretti. Catherine de başını sallayarak emre itaat etti ve koşarak aşağı indi.
Elizabeth yatağa yaklaşarak Lillian'ın elini tuttu ve sakinleştirmek amacıyla onunla konuşmaya çalıştı.
"Her şey yolunda Lilly, hayatım... Derin nefesler almaya çalış. Hem sen neden çıkıyordun ki yatağından bakalım? Bana bunun hesabını vermeyeceğini mi sandın küçük hanım? Eğer bu yaptığının arada kaynayacağını düşünüyorduysan, bil ki çok yanıldın."
Lillian duydukları ile kıkırdamaya çalışsa da aniden gelen sancılarla yüzünü buruşturdu.
"Elizabeth Teyze, tuvalet ihtiya... Aaahhh... Tuvalet ihtiyacım... iç... için bile olsun buradan kalk... kalkmam gerekiyor... Tanrım, buna dayanamıyorum..."
Elizabeth Lillian'ın elini daha sıkı tutarken kızın karışan saçlarını tek eli ile yüzünden uzaklaştırmaya çalıştı.
"Geçecek bebeğim. Kendi yavrunu kucağına aldığında bu çektiğin tüm sıkıntılar geçecek. Hiç olmamış gibi... Sadece biraz daha dayan, anlaştık mı?"
Lillian konuşmayı beceremeyeceğinden başını salladı. Bu sırada ne yapacağını bilmediğinden ayakta dikilen Belford Lillian'ın alnına bir öpücük kondurduktan sonra,
"Seni seviyoruz Lilly... Unutma, sen güçlü bir kadınsın ve bize de kendin gibi güçlü bir torun vereceksin. Sık dişini..." dedi ve karısına bakıp başını sallayarak odadan ayrıldı. Bu odada bundan sonra yaşanacakların kendisi için uygun olmadığını bilecek kadar tecrübe sahibiydi. Ancak oğlunun bu özel anda karısının yanında olmasını çok isterdi.
Aradan geçen bir saat Lillian'ın acılarını katladığı gibi evdeki herkesin sinirlerini de geriyordu. Kocaman malikanede beklenen tek şey çalınacak kapının sesiydi. Beklenen ses sonunda geldiğinde herkesin sabrı son sınırına dayanmıştı.
Doktorun yataktan kaldırıldığı gibi buraya sürüklendiği üzerindekilerden anlaşılıyordu. Ancak bu acele bile yeterli değildi.
Doktorun gelmesinin ardından Lillian'ın odasındaki kalabalık boşaltıldı. Ellerinde İncilleri ile dua etmekte olan hizmetçi kadınlar ve Catherine odadan çıkartıldı. Odada yalnızca Elizabeth'in kalmasına izin verildi. Catherine tüm bunları görecek kadar büyümüş değildi.
Sıcak suların ve havluların hazırlanmasının ardından Lillian da doğum pozisyonuna alındı. Ikınmalarının sıklığı arttıkça çığlıklarının sesi de yükseliyordu. Bebek annesinin içinden kaymadan önce Lillian'ın dudaklarından son ve güçlü bir çığlık daha döküldü. Bu son çığlık gecenin misafirinin kapıyı çalmasına yakın duyulduğundan kapının önündeki adamın buz tutmasına sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGARLA GELEN
Historical FictionLillian Bennet, sosyetenin en havalı ve en olaylı Leydisi idi. Bir erkek kadar serseriydi ama içinde kimsenin bilmediği, derin yaralar gizliydi. Aşkı onun hem kaderi, hem de lanetiydi... Damien Christian Maine ise aile yadigarı zekası ve yakışıklılı...