RÜZGARLA GELEN

YİRMİ DOKUZUNCU BÖLÜM

Günler hızla birbirini kovalarken March Düklüğünün arazisinde huzur hüküm sürüyordu. Lillian için kötü günler son bulmuş gibiydi. Ailesinin yanına taşınmasının üzerinden kısa bir süre geçmişken annesinin ısrarıyla babasına Christian ile olan evliliğinin iptal edilmesini istediğini söylemişti. Connor her ne kadar bu ani kararını sorgulasa da kızının istediğini gerçekleştirme konusundaki kararlılığının önüne geçememişti. Ve Lillian'a yardımcı olurken bile bu ayrılığın sebebini öğrenememişti.

Tabii ki bu evliliğin sona ermesi kolay olmamıştı. Ekstrem bir durumla karşı karşıya olmalarından dolayı statülerin konuştuğu bir savaşa girmişlerdi. Belford ailesi oğullarının çöküşüne şahitlik ettikleri halde Lillian'a verdikleri söze sadık kalarak onun kararını gerçekleştirmesine yardımcı olmuşlardı.

Sonuç olarak geçen beş ayın sonunda Lillian çocukları ile beraber ailesinin yanında yaşamaya devam eden özgür bir kadındı. Onun için kolay olmamıştı. Sosyal çevrelerinin kınayan bakışları ile uğraşmak, sosyetedeki sarsılmaz konumunun tepetaklak olması, genç ve çapkın erkeklerin bir numaralı hedefi haline gelmesi, metres arayışı içerisindeki bir diğer utanmaz erkek grubunun alçak tekliflerine maruz kalması ve daha birçok sorun...

Fakat Lillian Christian ile tekrar karşılaşmadan önceki haline, o havai ve ulaşılmaz kadına geçiş yaparken zorlanmadı. Hak ettiği saygı ve hayranlığı büyük bir kararlılıkla geri aldı. Bu onun için bir savunma, bir kalkandı çünkü.

Başkalarının ilgi odağı olmak, onların kendisine kimselere göstermedikleri hayranlığı göstermeleri, gözlerindeki imrenme ve kıskançlıkla karışık bakışlar, erkeklerin asla ulaşamayacaklarını bildikleri bir mücevhere duydukları sarsılmaz açlıkla kendisine ulaşmaya çalışmaları... Hepsi içinde eksikliğini gideremediği bir açlığı bastırmaya çalışmasındandı. Asla yetmiyordu ama onu tamamen aç da bırakmıyordu.

Lillian uzun süre önce bununla yetinmeyi öğrenmişti. Ancak Christian ile yaşadıkları sonrasında bir kaynaktan kana kana su içmekle bir bardak su ile baş etmek arasındaki farkı anlamıştı. Yine de koskocaman bir çölde susuzlukla kavrulmamak için elindeki ile idare ediyordu.

Doğumun vücudunda yarattığı deformasyondan kısa sürede kurtulmuştu. El değmemiş bir genç kızdan daha çekici olmasını sağlayan, kadınsı kıvrımlarının daha da belirginleşmesiydi. Ve Londra'nın tüm genç kızlarının kötü bakışlarına maruz kalmasının sebebi de aynıydı.

Lillian toparlanmasının hemen ardından Londra'daki hareketli ortama geri dönmüştü. Çocuklarını ihmal ettiği söylenemezdi. Onlarla bizzat kendisi ilgileniyordu. Asil kadınların çoğunun yaptığı gibi dadılara güvenmiyordu. Çocuklarının her anına şahit olmak onun için önemliydi. Diana'nın ilk dişini çıkarırken ateşlenmesinde yanında olmasını da buna borçluydu.

Tüm bu annelik görevlerinden arda kalan zamanlarını ise balodan baloya koşturmakla geçirmişti. March arazisinin Londra'ya olan yakınlığı da onun hareketli hayatı açısından bulunmaz bir fırsattı. Londra'daki evi kullanmaktansa kendi arazisinde kalarak istenmeyen karşılaşmalardan kaçınmayı başarıyordu.

Ve Lillian gerçekten de şanslıydı. Bu zamana kadar katıldığı hiçbir baloda Christian'ın rahatsız edici varlığına rastlamamıştı. Ve çocuklarını görmeye geldiğinde ise ya komşu ziyaretlerindeydi ya da bir odada onun gitmesini beklemek üzere bekliyordu. Yine de bir gün onunla karşılaşmak zorunda olduğunun bilincindeydi. Buna kendisi engel olacak olsa, kaderi bu engelleri ortadan kaldırırdı.

Davet aldığı balolardan birine hazırlanırken kendisini nelerin beklediğinden habersizdi. Bu balo yakın bir arkadaşının nişanını kutlamak üzere düzenlediği ve kendisinin onur konuğu olduğu özel bir balo olacaktı. Kendisine her zaman gösterdiği özenin daha üzerinde bir ihtimamla hazırlandı. Madam De La Cruz'un kendisine ayırdığı modellerin en gösterişlisi ile ayna karşısında kendisini süzerken tatmin olmuş bir ifade ile gülümsedi. Kendisinin farkındaydı. Güzeldi ve güzelliğini bir silah olarak kullanmaktan çekinmiyordu.