Lillian o gün öğleden sonra uyandı ve yatağında uyandığını görünce şaşırdı. Buraya nasıl geldiğini bilmiyordu ama bunun pek de bir önemi yoktu. Dün gece evliliğinin nasıl geçeceğine dair bir örnek olmuştu. Bu da Lillian'ı yıkmıştı. Yok sayılmak ve göz göre göre aldatılmak... Lillian'ın dayanabileceği şeyler değildi.
Bunu evlilik yeminlerini etmeden önce çözmesi gerekiyordu. Ama bunu nasıl halledeceğini bilmiyordu. Korumak istercesine eli karnına gitti ve usulca okşadı. Orada yatan gerçeklik tüm herşeye dayanmasına yetebilirdi belki de. Onun vereceği güç sayesinde ayakta kalabilir ve umudunu yitirmeyebilirdi. Bir gün Christian'ın da kendisini sevebileceğine inanabilirdi. Çünkü Lillian'a göre bu bebek sevginin bir ürünüydü. Anlamsız birlikteliği düşünmektense böylesine inanarak kendini kandırmak kolayına geliyordu.
Yataktan kalkıp gerindi ve üzerini gelişi güzel bir şekilde düzeltti. Aynanın karşısına geçerek saçlarını da düzeltti ve bir şeyler yemek için aşağıya, mutfağa indi.
Mutfakta çalışanlar işlerine o kadar çok dalmışlardı ki Lillian'ın geldiğini fark edemediler. Bir taburede oturan Henriette ise kısa bir süre sonra Lillian'ın kapıda durmuş onları seyretmekte olduğunu gördü. Oturduğu yerden kalkarak,
"Leydim, uyanmışsınız. Bir ihtiyacınız mı vardı?" diye sordu.
Lillian Henriette'e gülümsedi.
"Evet Heny, acıktım. Acaba yiyebileceğim bir şeyler var mı diye bakmaya gelmiştim." diye cevap verdi.
Mutfakta çalışanlar hemen işlerini bırakıp bu tatlı hanımlarını doyurmak için koşuşturmaya başladılar. Lillian öyle acıkmıştı ki, önüne ne konulduysa hepsini yedi. En sonunda dayanamayacağını fark ederek,
"Yeter lütfen," diyebildi.
"Eğer daha önüme yemek koyacak olursanız hepsini yiyebilirim ve sonra ne hale geleceğimi düşünmek istemiyorum. Bu lezzetli ikramlarınız için sizlere çok teşekkür ederim."
Çalışanlar bu iltifat karşısında utanarak başlarını salladılar ve işlerine kaldıkları yerden devam ettiler. Henriette ise Leydisi ile birlikte yukarıya çıktı. Günün yarısını heba ettikleri için kalan yarısını verimli kullanmaları gerekiyordu. Ve Lillian'ın önünde evlilik töreninde giyeceği elbiseyi seçmek ve diktirmek için iki haftası vardı. Bu da hemen işe koyulması gerektiği anlamına geliyordu. Oysa Lillian'ın bunları yapmaya hiç isteği yoktu.
Misafir salonuna girdiklerinde Alice, Elizabeth ve Catherine'i sohbet ederken buldular. Lillian'ın geldiğini gördüklerinde sohbetlerine ara verdiler. Lillian'ın ağlamaktan ve uyumaktan şişen gözlerini fark etmemiş gibi davrandılar. Onların bir şey demesine fırsat vermeden Lillian bugün yapmak istediklerini söyledi.
"Anne, Elizabeth Teyze... Eğer sizin için de uygunsa bugün Madam De la Cruz'a gitmeyi düşünüyorum. Bana eşlik eder misiniz?"
Alice ve Elizabeth hemen kalkarak geleceklerini söylediler. Zaten bunu beklediklerinden hazırlardı. Catherine ise oturduğu yerden Lillian'a bakıyordu. Özel bir davet beklediği açıktı. Lillian da onu kırmayarak Catherine'e istediğini verdi.
"Cathie, senin de seçimlerimde katkın olmasını çok istiyorum. Rica etsem sen de bize katılır mısın?"
Catherine yerinden zıplayarak Lillian'ın yanına koştu. Dikkat etmeden sarıldı ve,
"Sorman yeter!" diye cıvıldadı.
Kısa sürede yola koyulan hanımlar Henriette'in eşliği ile Madam De la Cruz'un moda evine gitmek üzere arabadaydılar. Habersiz gidiyorlardı. Bu yüzden Madam De la Cruz'u oldukça yoğun bir çalışma içinde buldular. Yine de kendilerine biraz zaman ayırmasını sağladılar ve Madam De la Cruz'dan gelinlik modellerinin çizimlerini alarak eve geri döndüler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGARLA GELEN
Ficción históricaLillian Bennet, sosyetenin en havalı ve en olaylı Leydisi idi. Bir erkek kadar serseriydi ama içinde kimsenin bilmediği, derin yaralar gizliydi. Aşkı onun hem kaderi, hem de lanetiydi... Damien Christian Maine ise aile yadigarı zekası ve yakışıklılı...