Yanaklarını ellerime almamla ayağa fırlaması bir oldu.
Ahenk'ten;
Korkuyordum ve bu çok bariz belli oluyordu. Titreyen ellerime, benden bağımsız hareket eden beynime hakim olmaya çalıştım.
"Yaklaşma bana! İstemiyorum Araf dokunma lütfen dokunma." İki adım geri gitmesiyle rahatladım ama gözyaşlarıma engel olamıyordum.Bana bir adım yaklaşıp "Tamam güzelim sakin ol bak uzaktayım dokunmuyorum yeterki ağlama, yalvarırım!"
Benim yüzümdendi. Yabani biri olmuştum adeta. Kendime öyle sinirleniyordum ki! Yahu çocuk üzgündü. Ve ben ona bağırıp benden uzak olmasını söylüyordum. Ama hesapta teselli etmeye gidecektim. Öyle değil mi? Ben yapamazdım. Yaklaşamazdım artık kimseye. Hele o şerefsiz yüzünden hayatım mahvolmuş, hislerim yok olmuşken bunu asla yapamazdım.
"Ahenk hadi kalk kuzum bi elini yüzünü yıkayalım yarım saattir boş boş duvara bakıp duruyorsun." Beni zorla kollarımdan tutup kaldıran Merve'ye direnemedim.
Kendimi güçsüz hissediyordum. Ama bu aralar en yoğun hissettiğim duygu ise bu değildi. İçimde, en derinde hissettiğim bir duygu var ise, o da şüphesiz ki hayata olan kırgınlığımdı.
Bir nevi bir âma'ydım. Gönül gözü körelenin dünya gözü görse ne fayda?
Merve'nin yüzüme çarptığı soğuk sular yüzümü kısa süreli bir şoka sokuyor, beni muhtemel sona hazırlıyordu.
"Daha iyi hissediyor musun?" Diyen Merve'yi kafamı aşağı yukarı sallayarak yanıtladım.
Sahi daha iyi miydim?
Elimi yüzümü yıkadıktan sonra yavaşça lavabo kapısını kapattım. Düşünceli haline bir de benim bu saçma, sert tavrım eklenen Araf'ı gördüğümde özür dilemek için yanına doğru adımladım.
"Affettim." Gözlerini asla bana değdirmeden bu sözü söyleyen Araf'ta gezdi gözlerim.
"Ama ben daha özür dilemedim." Güldü.
"Ne için buraya geldiğini tahmin edebiliyorum. Dört yıldır eğitim alıyorum ve her türlü savunmayı, konuşmayı duydum. Alıştığım şeyler bunlar. Meraklanma."
Ona uzattığım şeyle anlamaz bir şekilde bana baktı. "Bu ne?"
"İkimiz için bir mekanda yer ayırttım boğazda bana katılmak ister misin? Belki hatamı telafi etmeye vaktim olur?" Karamsardı. Belkide o tavrımdan sonra benle konuşmak dahi istemiyordu. Bilemezdim.
"Sekiz'de orada olurum." Şen bir çocuk gibi gülümseyerek ayrıldım tezgahtan. Hatamı telafi edecektim çünkü o gerçekten çok iyi biriydi.
"Merve, sence aşk nasıl bişey?" Mırıldandı.
"Ne alaka yine karamsar prenses?" Of'ladım.
"Sanırım biz aşkın ne olduğunu bilmiyoruz. Sadece hoşlanmak mı yani? Ne bileyim işte kaşını ,gözünü beğenmek mi?" Güldü. Bir daha. Tekrar ve tekrar güldü.
"Bu kadar komik olan neyse sinirimi bozdun he!" Yanaklarımı elleri içine aldı.
Araf'ın yapmayı deneyip yapamadığı gibi.
"Sen niye soruyorsun bu soruları, birisi mi var?" Devam edecekken sözünü kestim.
"Meraktan soruyorum kim olabilir ki benim gibi bir sosyopat, aptal biriyle?"
Güldü. "Erkek olsaydım ilk sana düşerdim kızım esmer güzelisin, boyun uzun, zayıfsın, yüzün orantılı ve espiriden de anlıyorsun ee daha ne?" Dedi.
"Mervoşum sen anlamadın sanırım hâlâ. Ben korkuları olan, sosyal çevresi olmayan, erkek denildiğinde karamsarlaşan bir kadınım."
"Bak Ahenk şunu unutma eğer sen kendini sevmezsen, birisinin seni sevmesini beklemen bencillik olur." Kesinlikle bu sözü aklıma kazımalıydım.
"Eğer ben kendimi sevmez isem kimsenin beni sevmesini bekleyemem!" Diye mırıldandım.
Ona teşekkür ettim. Ve kafeden çıktım. Hızlıca eve doğru yürümeye başladım.
Eve girdiğimde anneme seslendim, "Anne, benim kartımı verir misin dolabımdaydı." Dedim.
"Kız bekle bulamadım. Heh burada, Al." Gülümseyip yanağından kocaman bir öpücük aldım.
"Ben gece bir yemeğe çıkacağım annem biraz geç kalabilirim arkadaşımlayım haberin olsun." Gülümsedi.
"Ahenk çok da geç kalma. Merak ediyorum sonra." dedi kıkırdarken. Ah tatlı kadın.
Kahkaha attım. "Sultanım itiraf et, sen de bensiz uyuyamıyorsun." Sırıttı. "Sıpa! Anneyle dalga geçiyor bide haydi çık suyunu ayakta içme." Göz devirdim.
"Ee noldu şimdi suyu ayakta içince?"
"İçtiğin suyun bir yararı olmadı." Sesin kaynağıyla arkama döndüm. Araf aracıyla beni almaya gelmişti. Peki ama neden?
"Efendim merhabalar ben Araf zaten tanışmıştık tekrar memnun oldum. Kızınızla arkadaşların yanına gidecektik de onu da alayım geçerken dedim." Tebessüm ettim.
Ah iffetli çocuk!
Arabaya bindiğimizde "ne dinlemek istersin?" Dediğinde düşünmeye başladım. "Bilmem ki aç birkaç tane arasından seçelim." Islık çalmaya başladı. "İşte bu! Elleri ellerime dinleriz değil mi?" Kafamı onaylar şekilde salladım.
"Oh be! Sonunda müzik zevki olan birisi." Gülümsedi.
"Bende aynısını senin için düşünüyorum." Dedi yarım sırıtışını bana bir çırpıda sergilerken.
Tam nakarata girecekken yol kenarında durdu.
Şarkının nakaratı geldiğinde elime uzanan eliyle gözlerim yeşillerini buldu.
Ama o an şaşırılacak bir şey olmuştu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennemden kaçış
ChickLit"Yaklaşma bana! İstemiyorum Araf. Dokunma. lütfen, dokunma. " İki adım geriye gitmesiyle rahatladım ama gözyaşlarıma engel olamıyordum. Bana bir adım yaklaşıp "Tamam güzelim sakin ol bak uzaktayım, dokunmuyorum yeterki ağlama, yalvarırım. " [ASKIYA...