7. Bölüm; Uyumunu seviyorum

360 63 14
                                    

Medya sizin için, umut etmeyi herşeye rağmen bırakmayanlar için.

Everything will be okay. (Herşey güzel olacak.)
Promise..❣️

🛐🛐🛐🛐🛐🛐🛐🛐

Pencereden aşağı baktığımda Araf'ı görmemle kalbim bir nebze olsun rahatlamıştı. Koşar adımlarla aşağı indim.

"Efendim, Araf?" Uzattığı şeye bakakaldım. "Fularını düşürmüşsün servise binerken bende gördüm alayım, veririm dedim." Gerçekten çok mutlu olmuştum çünkü bu fular annemin hediyesiydi ve gerçekten çok beğeniyordum.

"Teşekkür ederim Araf benim için değerliydi." Mahcubiyete karışık bir memnuniyet ile gülümsedi.

"Önemli değil Ahenk ayrıca herşeye teşekkür etmene gerek yok. Biz artık yabancı değiliz. Arkadaşız." Hafifçe tebessüm ettim.

"Yani erdem olduğu için söylüyordum, Haklısın." Tam o konuşacakken konuştum,

"Şimdi eve gitmeliyim. Sabah işte görüşürüz." Gözlerini benden çekip yere çevirdi.

"Görüşürüz."

Onu çözmek gerçekten de kolay değildi. Ama iyi biri olduğu, insan haklarını önemsediği ve insanlara gerçekten değer verdiği hâl ve tavırlarından oldukça belli oluyordu.

Bu ara Hukuk öğrencilerinin bitmeyen kabusu İngilizce bir yana ilgimi çeken Rusça'ya da sarmıştım. İngilizcem denileni anlayıp kendimi anlatamayacak kadar değil, Gerçekten İngiltere'de yaşayabilecek bir düzeydeydi. Ama Rusça ne anlıyor ne de kendimi telaffuz edebiliyordum.

Hızla eve geri girdim ve koşar adımlarla odama geçtim.

Son iki haftadır sık bakamadığım soru kitapçıklarıma baktım. Onları özlemiş miydim? Hayır.

Hadi ama ders çalışmayı seven biri bana göre tanrıça falan olur herhalde. Ama tabi en başta biz kadınlar mecburduk kimseye bağımlı olmamak ve ayaklarımızın üzerinde durabilmek için. Malesef hele ki böyle bir dünya da...

Kitapçığımı açıp matematik sorularına baktım. Çoğunu anlayıp doğru çözmüş ama iki soruyu bir türlü anlayamamıştım. Araf'a sormak için kitapçığı atıp çantamı kapattım.

Sahi, bugün ne yaşamıştık biz öyle? Gözlerini bir saniye olsun yeşillerimden ayırmaması nedendi? Ya da ben korkudan yanlış görmüştüm. Erkeklerin gözlerine bakamayalı kaç ay olmuştu? Belki de bu yüzden bugün bu kadar korkmuş, heyecanlanmıştım.
***
Günler öylece geçiyor, herkes bir şekilde yaşıyordu. Ben Mervoş'umla gıybet yapa yapa geçirdiğim mükemmel günleri geride bırakırken Asel de her zamanki kokoşluğuyla her gün değişen çivi topuklarıyla işe gelip gidiyordu. Değişen birşey yoktu işte. Ben müşterilerden uzak, servise mümkün olduğunca çıkmayan bir elemandım hâlâ. Elbette bundan memnun değildim ama ben kahveleri yapıyordum. Onlar da anlayışla karşılıyorlardı.

***
Sınava bir ayımın kaldığını düşünürsek 'offf napacağım ben yaaa, valla geçemeyeceğim ki barajı gerçekten geçemeyeceğim!?' triplerine her saniye girdiğimi söyleyebilirdik.

Bu hâlimden sıkılmaya başlayan Araf konuştu,
"Hadi ama Ahenk. Sen çok güçlü bir kadınsın. Lütfen biraz kendine güven. Sadece biraz ya! Senin anlamadığın tüm soruları beraber çözdük. Hepsini anlatmaya çalıştım ve sende anladığını söyledin. Onun dışında çözdüğün soruları da gördüm. Bana getirdiğinden çok daha zor soruları kendin çözmüşsün. Kendine inanmazsan gerçekten yapamazsın ama eğerki benim, bizim sana güvendiğimiz kadar kendine güvensen İstanbul Marmara üniversitesi değil Oxford bile seni ister." Kendimi tutamayıp kocaman bir kahkaha attım.

"Abartıyorsun Araf." Derin bir nefes aldı kızarcasına.

"Neyi abartıyorum pardon? Ya sen şunu kabullensene sen zeki bir kızsın z-e-k-i senin o yaptığın soruları profesörlere zar zor yaptırıyorlar kızım! Kendine lütfen güven Ahenk. Ben sana güveniyorum. Ve hep güveneceğim!" Gözlerimi kaçırıp bana yaklaşan ellerine bakıp kendimi yavaşça geri çektim.

"Teşekkür etmemden hoşlanmıyorsun biliyorum ama, herşey için teşekkür ederim Araf." Düşen yüzüyle bana yaklaştı.

"Bana tek bir konuda teşekkür edebilirsin o da senin yapabileceklerini gösterdiğim için. Sana ettiğim yardımlar için değil Ahenk." Dedi fısıldayarak. İyice yaklaşan yüzünden kendimi iyice uzaklaştırmak için sandalyemi hafifçe geri çektim.

Rahatsız olduğumu ancak anlamış olmalı ki, "özür dilerim, beden dilim beni buna zorluyor." Buruk bir tebessüm ettim.

Eğer psikolojik sorunları olan, ve bu sorunları hayatından atamayan bir kız değil de gayet aklı başı, ruh sağlığı yerinde bir kız olsam, onun bu hareketleri oldukça hoşuma giderdi. Yakışıklıydı. Çene hattı çok sert olmasa da tatlı ve samimiydi. Kirpikleri uzun ve sık, gözleri su yeşiliydi. Kim istemezdi ki onun yakın davranmasını benden başka. Ama ben korkuyordum işte. O eller bana kalkacak diye, o gözler kinle bakacak diye, o burun öfke soluyacak diye...

"O zaman sadece bana yapabileceğim herşeyi hatırlattığın için teşekkür ederim Araf." Dedim içtenlikle ve o da gülümsedi.

"işte böyle be! O ne öyle patron çalışan ilişkisi gibi herşeye teşekkür ediyorsun. Unutma biz arkadaşız ve ben her zaman yanındayım."

Gülümsedim. Garip bir şekilde onun söyledikleri içimdeki umut közlerini harlıyordu.

"Merve Rusça ile ilgilendiğini söylemişti. Ne kadar biliyorsun?" Sırıttı.

"Gıybetimi yapıyor olmanız beni korkutuyor. Asel'inkini yaparken gram acımıyorsunuz, gözüm korkmadı değil." Kısılan gözlerine baktım. yeşilleriyle saniyelik dahi olsa buluşunca yeşillerim kafamı hızla önüme çevirdim.

"Yani öyle pek bildiğim söylenemez ilgileniyorum diyelim." Kafamı onaylama amaçlı salladım.

"Bana bir cümle söyler misin?" Kafasını salladı ve düşünür gibi gözlerini kapattı.

"Я люблю тебя гармониг." Bu nasıl değişik telaffuz edilen bir dildi böyle!?

"Peki söylediğin cümlenin anlamı ne?" Güldü. Ve birkaç saniye durakladı.

"Uyumunu seviyorum demek."

Tesadüf müydü bu? İsmimin anlamı da uyum demekti. Bu nasıl bir tesadüf olabilirdi? Birkaç dakika boş boş üzerimizde ve tezgahta gezinen gözlerimizin sessizliğini o bozdu.

"Neyse ben kalkmalıyım müşteriler bekliyor hazır mı kahveler?" Onaylayıp tepsiyi uzattım. Ellerime değen elleriyle elektrik çarpmış gibi hızla masaya bıraktım tepsiyi. Gözlerini sıkıca kapattı.

Açtığında "Ahenk benden korkmandan nefret ediyorum. Duydun mu? Ben o Kaan şerefsizi değilim. Lütfen, senden tek ricam benden bu kadar korkma. Beni o adamın yerine koyma. Yalvarırım." Gözleri rica eder gibi değil de emreder gibiydi. Sadece dili bunları rica ediyor gibi göstermek için zihnime oyun oynuyordu.

"Çalışacağım." Bana buruk bir gülümseme bırakıp tepsiyi alıp gitti.

Bu çocuk beni nasıl motive ediyor, böylesine iyi geliyordu anlamıyordum.

🛐🛐🛐🛐🛐🛐🛐🛐🛐

Hayat sana zulümse, ne olursa olsun gülümse:'))

Vote ve yorumlarınızı bekliyorum can parelerim benimm^^

Cehennemden kaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin