3. bölüm; tanıdık sima

765 88 44
                                    

Ah ballı elmalarım, bana destek olmak adına voteler misiniz?
Ayy bir de fikirlerinizi yazsanız! Meraktan çatlayacağım.

💞🎸💞🎸💞🎸💞🎸💞🎸💞🎸💞🎸

Eve döndüğümde gelen poğaça kokularıyla dudaklarımı "mamma mia!" Diyerek hareket ettirdim. Bizim kraliçe yine döktürmüştü.

"Annem bu nedir böyle ya mükemmel kokuyor sokağın başından beri kokuyu takip ediyorum resmen." Annemin şen kahkasıyla muzipçe ebessüm ettim.

"Hadi ama anneciğim gören de üç gündür yemek yemiyorsun sanacak ne bu aç yavru kedi bakışları." Tepkisine kahkaha attım.

Ve gülüşüm yavaşça yüzümde soldu.

"Fatma Sultan yarın ilk iş günüm bana şans dile ." Sol gözümden akan yaşı sildim.

Korkuyordum işte. Anlaşılamamaktan, bişeyleri yanlış yapmaktan, hatta insanlardan. O günden sonra bir daha ne kendime ne de insanlara güvenememiştim.

Annem dolu gözlerimdeki yaşları silip konuştu, "unutma, olmuyorsa zorlamayacaksın. Kendini mecbur hissetme. Sen benim herşeyimsin iyi veya kötü gözyaşına dayanamam." Beni öpüp kendinden uzaklaştırdı.

"Ay be ne bu duygusallık! Hadi poğaçalar seni bekliyor masada" Ona sarılıp kendimi mutfağa attım. Bu açlık asla sinmiyordu bende ki.

Hızlıca poğaçalardan iki üç tane yeyip masadan kalktım.

Ayakkabılarımı ayağıma geçirip gülümsemeye çalıştım. Ama sadece çalışıyordum, içimden gelmiyordu işte gülümsemek. Huzursuzdum, mutsuzdum, hüzünlüydüm.

Kendimi metroya atıp boş bir yer aradım, bir adamın yanı boştu. Oturmak ile oturmamak arasında gidip gelsem de oturamadım. Onun veya başka bir erkeğin artık bana zarar verip vermeyeceğine emin olamıyordum.

Metrodan indiğimde derin nefesler eşliğinde mekanın kapısında geldim.
"Gazan mübarek, Allah yar ve yardımcın olsun Ahenkcim!" Diye düşünürken kendimi susturdum. Ne gazası be Diriliş Ertuğrul mu çekiyoruz ?! Ah annemin şu tarih dizileri merakı. Hepsi aklıma kazınıyor ve bir daha çıkmıyordu...

İlk iş günümde düşündüğümün aksine daha heyecanlı ve umutluydum. Bence bu iş tam bana göreydi!

Metrodan indim ve kısa bir süre kendime motivasyon konuşmaları yaparak yürüdüm. Bunu yapabilirdim, yapmak zorundaydım.

Ah baba, görsen kızınla gurur duyar mıydın acaba?
Gerçi sen, benimle gurur duyduğunda ben en son ilk adımımı atıyordum öyle değil mi?
Çok mu zordu baba? Çok mu imkansızdı bizi herşeyden çok sevmen? Yoksa biz miydik imkansızı umut eden?

Derin bir nefes verdim. Tüm bu olanlar bir sarmaşık gibi düşüncelerimi ele geçiriyordu.

Mekana girmek için yavaşça kapıyı açtım. Bir çalışan "Buyrun efendim ne istemiştiniz?" Dediğinde onun uzanan elini kendimden uzaklaştırıp "burada işe başlayacaktım part time. Bu yüzden gelmiştim. Salih bey çalışanların bana yardımcı olacağını söylemişti." Dedim bir çırpıda gözlerine bakmadan.

"Ahenk Kandemir?" Diye sorduğunda kafamla onayladım.

Sarışın genç beyefendi bana elini uzatıp "Araf Duman ben de tanıştığıma memnun oldum" dedi memnuniyetle gülümserken.

Eline yaklaşık bir dakikadır bakıyor olmalıyım ki; "her neyse, ben size kabaca yapmanız gerekeni anlatayım,buyrun." Beni kahve makinelerinin yanına doğru yöneltti ve konuşmaya devam etti,

"biliyorsunuzdur ki buradaki çoğu işi makineler yapıyor sadece kahve butonlarının ne işe yaradığını ve nasıl çalıştığını öğrenmelisiniz. Merak etmeyin zaten 2-3 güne alışırsınız." Dediğinde parıltılar saçan bir gülümseme takındı. Nedenini çözemesem de takmadım.

"Teşekkür ederim yardımınız için, ayrıca bende memnun oldum." Dedim gülümsemeye çalışırken.

Tebessüm edip "rica ederim." dedi.

O gün birsürü müşteri gelmiş, kahveleri verirken ellerim, ayaklarım hatta sesim olabildiğine titrese de sadece bir iş olduğunu hatırlayıp sakin servis yapmaya çalışmıştım. Artık her erkekten ölesiye korkar hale gelmiştim ama öyleki hepsi kötü değildi. İyi insanlar hâlâ vardı. Hep bunu düşünüp kendimi biraz olsun rahatlatmaya çalışmıştım. Her defasında siparişi masaya bırakıp koşar adım oradan uzaklaşıyordum. Bu durumun anlaşılmaması için dua ediyordum çünkü anlaşılırsa kahvecilik kariyerim öylece orada biterdi.

Eve gelmiş, iki saat kadar aralıksız ders çalışmıştım. Henüz, herşeyi unutmamıştım. yanii erken müdahale hayat kurtarır dedikleri bu olsa gerekti!

Üniversite sınavına dört ay kalmıştı. Şarkının ritmiyle 'İiissyaaannn' dedim . Sonra hızla kendimi düzeltip; Sen Ahenk'sin Ahenk! Neleri atlattın be sen. Bi' sınav mı seni korkutuyor? Hadi kızım yaparsın sen! Kendi kendime motive konuşması yaptıktan sonra kendime göz devirdim. -bir tür delirme seansı da denilebilir-

Sanırım artık uyumalıydım çünkü beyin hücrelerim 'beni bir sal' demeye başlamışlardı. Yarın sekizde kalkmam gerekiyordu. Hadi bakalım Ahenk Kandemir uyu, dinlen, çalış, şu sınavı ve kendi hayatını kazan.

Sabah evden çıktığımda annem yaptığı peynirli poğaçalardan çantama sıkıştırmıştı.

İş yerinde Araf dışında iki-üç çalışanla daha tanışmıştım; Merve ,Asel (majesteleri desek daha iyi çünkü kadın Angelina Jolie'nin gençliği gibi) ve Ali. Hepsi iyi ve bakımlı gözüküyordu ama Asel benim aksime gerçekten göze batacak kadar güzeldi.

Mekana girdiğimde Araf beni ufak bir tebessümle karşıladı. "Günaydın Ahenk." Bende gözlerimi ondan kaçırarak,

"Günaydın herkese" dedim.

Uykumu gece geç saatlere kadar çalıştığımdan alamamış olmalıyım ki gözlerim ağırlaşmış kapanıyordu. Hemen kendime işte olduğumu ve dinlenmek gibi bir lüksümün şuan için olmadığını kendime hatırlatıp hızla gözlerimi açtım.

Gözlerimi açmamla gördüğüm tanıdık yüzle donakaldım! Ama nasıl olabilirdi?

🎸💞🎸💞🎸💞🎸💞🎸💞🎸💞🎸💞

Fikirlerinizi bekliyorum bebişleeer acaba neler olacakkkk?👄

Cehennemden kaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin