17. Bölüm ; güzel kadın

187 33 56
                                    

Sınır 30 okunma, iyi okumalar. Vote ve pasajlara yorum bırakmayı unutmayınnn🗝️

(medya temsili sahnedir. Ben düşüşe geçtim.)

Ahenk'ten;
Ona tamam demiştim ama meraktan yerimde duramayıp, arkasından yürümeye başlamıştım.

Kapıyı yavaşça açtığında ikimiz de birbirimize çevirdik kafamızı. Görkem'in bu saatte burada ne işi vardı?

"Ahenk, iyi misin? Annem 'alelacele Araf'la çıktılar' dedi. Seni merak ettim." Endişeli bir şekilde Araf'a baktım ve ne diyeceğimi bilemeden konuştum. "Ya şey, iyiyim ben Araf beni eve getirdi zaten. Sorun yok. Teşekkürler merak ettiğin için." Gülümsedi. Ama yanağı sızlamış olacakki hemen yüzünü ekşitti.

"Ay senin yüzün daha da kötü olmuş. Gel içeride pansuman yapayım sana. Ya da doktora gidelim." Dedim içim sızlarken. "Doktora gerek yok, senin yapmanı tercih ederim." Dedi sırıtarak. Araf her an ona dalacak gibi gözükse de ona aldırış etmeden onu salona oturttum. "Siz oturun ben odadan ilk yardım çantasını alıp geliyorum." Dedim ve hızlı adımlarla odama ilerledim.

Kitaplıkta yeri değişmiş bir kitap gördüğümde hemen hangisi olduğunu anlamak için içini açtım. Ve o malûm not vardı kitabın içinde. "Gönlümün prensesine 21.07.19" acaba Araf mı görmüştü bunu? Olayı fazla kurcalamadan kitabı yerine kaldırdım ve ilk yardım çantasıyla içeri doğru adımladım.

"Sana ona yaklaşmayacaksın diyorum! Ben senin nasıl bir piç olduğunu çok iyi biliyorum Görkem, o kız bilmiyor diye onu bu oyunlarına alet edemezsin. Seni yerle bir ederim." Görkem'in duymayayım diye attığı küçük kıkırdama ortada kesinlikle benden daha önemli şeyler olduğunun kanıtıydı. "Ne var? Sevmek sevilmek bizimde hakkımız değil mi?" Araf'ın vücudunun iyice sinirle kasıldığını hissedebiliyordum. Ve o daha fazla sinirlenmeden içeri girdim.

"Kusura bakmayın oda biraz dağılmış da hemen toplayayım azıcık dedim." İkiside bir ağızdan "önemli değil." Deyip kafasını bana çevirdiler. "Görkem buraya gel, önce şu kaşına bir pansuman yapalım." Dediğimde yanıma yaklaştı. "Acırsa söylersin çekerim." Gülümsedi ve kafasını onaylarcasına salladı.

Yavaşça kaşına sürtmeye başladığımda görmüştüm, kaşı patlamıştı. Göz altında da kısmen yer yer morluklar olduğunu söyleyebilirdim. İyi ama bu çocuklar bu kadar niçin kavga etmişti? Tek sebebi ben değildim öyle değil mi?

"Ah" Görkem'in ağzından çıkan acı dolu nida'yla pamuğu hemen çektim. "Ay acıdı mı? Ya söyle dedim sana." Deyip kaşına üflemeye başladım. Araf üzerime doğru atıldı ve "güzelim bu boku ben yedim bırak ben temizliyeyim, hem içim rahat eder." Dediğinde gülümsedim. O gerçekten vicdanlı biriydi.

"Tamam, evde kek vardı yanına bide türk kahvesi yaparım yer miyiz?" Dediğimde ikiside gözlerime bakıp. Onayladılar. Bende gülümseyip mutfağa doğru adımladım.

Onları gerçekten seviyor, ve kafa buluyordum.

Araf'tan;
"Lan şerefsiz, Bak bak bide merak etmiş güya! Ya senin ne bok olduğunu bilmesem adam sanacağım he! Şu pansumanı da al kendin yap bi'şeye yaramıyorsun zaten." Sırıttığında ağzına bir tane daha vurma fikri cazip gelse de Ahenk'in yanında onu ürkütecek bişey yapmak istemiyordum.

"Şimdi git, Ahenk'e işin olduğunu daha fazla kalamayacağını söyle. Yoksa ben senin işin olacağım." Somurttu. "Senin her istediğin olmuyor malesef Araf. O yüzden kes sesini yerine otur."

Sinirlerim gerilmeye başladığında dişlerimi sıkarak konuştum. "Ben mutfağa gidiyorum, eğer geldiğini görürsem veya dinlediğini sezersem gerçekten seni hastanelik ederim ve değil Ahenk'in, hemşirelerin eline bile bırakmam. Hemşirlere dersin 'senin yapmanı tercih ederiiiğm' diye." Manzarayı göz önünde bulundurunca ister istemez güldüm. Görkem'in sinirlendiğini hissettikçe daha da çok seviniyordum. Hızlıca mutfağa doğru yürüdüm.

"Güzelim, kolay gelsin." Dediğimde korkup arkasını dönerken ayağı kaydı. Ani bir refleksle onu tuttuğumda sadece birbirimize kenetlenmiş bakışıyorduk. Artık kimse onun bana karşı birşeyler hissetmediğini söyleyemezdi bence, çünkü buna kimse inanmazdı. Ama hâlâ çok ürküyordu. Kırılmaktan, üzülmekten belkide kimsenin onu anlamamasından.

"Ee şey sağol prensim yani prens bey neyse ne Allah Allah. Teşekkürler yani kısacası." Onun bu haline uzun bir süre sırıtıp, ona bardakları hazırladım.

"Araf sana birşey soracağım." Anlamazca ona baktım ve "tabi sor." Dedim o gözlerime bakarken. "Acaba geçen gün Merve'ye çok mu çıkıştım?" Gülümsedim. O kimseyi kırmak istemezdi. Çünkü Ahenk çok tatlı ve herkese sevgiyi bol keseden veren biriydi.

"Bence biraz öyle olabilir canımın içi, çünkü o kız da Görkem'den haz etmemişti. Ve haklıydı da. Ama tabi senin benle arkadaş bile kalmayacağını söylemesi ve senin kararlarına karışması doğru değil. Üzülme barışırsınız. Siz birbirinizi seviyorsunuz."

Dediğimde gülümsedim ve kendime anlam veremeyerek Yavaşça elimi yanağına uzattım. Şaşıp kalmıştım ki kendisini geri çekmedi. Ve yavaşça yanağını okşadım. Şaka mıydı bu? O benim ona ulaşmama yavaş yavaş izin veriyordu adeta.

"Görkem içeride beklemesin Araf sen git. Bende keki koyup geliyorum zaten." Dediğinde gülümsedim ve hiç istemememe rağmen içeri girdim. "Noldu lan yavşak sırıtıyorsun?" Şu salağı çekmemin tek sebebi yemin ederim Ahenk yoksa ben bunu çoktan evden atardım.

"Sanane pezevenk?! Git pansumanını yap sen." Bu durumdan hiç mutlu görünmüyordu. Çünkü elbette Ahenk'le oynaması için Ahenk'in beni değil onu tercih etmesi gerekirdi. Ama ben bebeğimi sana bırakır mıyım acaba gavat?

"Araf, Televizyonun yanında sehpalar var onları çıkarır mısın?" Diyen Ahenk'e "tabi" deyip sehpaları çıkarttım.

"Kalk sende Görkem, kekleri getir mutfaktan." Görkem'in sırıtan yüzü bir anda düşmüştü. Ee Ahenk bu, annene benzemez! Adamı hanım hanımcık(!) yapar. Deyip Görkem'in bu hâline kahkaha attım.

Oturup yemeye başladığımızda saat gece yarısına yaklaşmıştı. Ahenk 'Senden bana kalan' isimli filmi açtı. Görkem'e rahatsız edici bakışlarla kapıyı gösterdiğimde ağzını oynatarak 'sikicem' deyip gözlerini devirdi.

"Ahenk ben kalkayım artık. İyi geceler sana." Dediğinde sırıttım. "Ben de kalkayım geç oluyor saat Ahenk." Dediğimde "Görkem sana da iyi geceler. Sana bişey diyeceğim Araf sonra gidersin." Deyip kapıdan Görkem'i geçirdi.

Anlamasam da kafamı aşağı yukarı salladım. Görkem'i yolladığında yanıma oturdu. Ve üzerimizi battaniye ile örttü. Ve diziye kafasını çevirdi. "Ee hani bişey diyecektin güzelim." Dediğimde gülümsedi.

"Filmin bitmesine bir saat kaldı. Bir saat daha bana katlanacaksın. Çünkü ben bir yolculuğa kimle başladıysam onunla bitirmek isterim." Gülümsedim. Bende onunla filmi izlemek çok istiyordum ve adeta bunu demesini beklermiş gibi hemen geri oturdum.

"Araf yarın sekizde sınava gideceğim. Ya ne yapacağım ben?!" Allah! O benim tamamen aklımdan çıkmış. Of nasıl unuttum? "Güzelim ben götürürüm seni." Dedim gülümseyerek. "Sen yarın sabahçısın. İşe gitmen gerek nasıl geleceksin saçmalama?" Dedi ciddi bir şekilde. "Ahenk izin almam çok zor olmasa gerek güzelim. İşim var derim biter. Zaten seni bırakınca gider, sonra seni almaya gelirim." Dedim. Gülümsedi.

"İyiki varsın. İyiki yanımdasın Araf." Gülümsedim. "Sende öyle canımın içi." Dedim.

Filmi izlemeye devam ettik ama ikimizde hiçbirşey konuşmadık. Ahenk iyice yüzünü televizyona dönmüş sırtını omzuma yaslamıştı. Onun yanında gerçekten iyi hissediyordum.

Filmin kalan son yirmi dakikasında kızın hastalığının çok büyük ve ölümcül olduğundan kızın öleceğini anlamıştık. Ve Ahenk'in üzülmesini istemediğim için filmi kapatmayı teklif edecektim ki, Bir anda kafası göğsüme düştü.

Uyuya kalmıştı. Öyle masum öyle güzel gözüküyordu ki onu öpmekten kendimi alıkoyamadım. Saçına yavaşça bıraktığım öpücükten sonra sessizce mırıldandım;

"İyi geceler aklımın en ücra köşesine kadar işleyen güzel kadın.

~'~'~'~~'~'~'~'~'~'~'~

Bölümü nasıl buldunuz? Alın size bol Ahenk-Araf'lı bölüm başımın etini salın artık :'))

Son cümle bana söylenseydi sanırım aşık değilsemde aşık olurdum bu arada ösşxöepxğfşeğddğskdkd

Cehennemden kaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin