Son şarkıya geldiğinde her zamanki gibi sırtım cama yaslıydı. Her zamanki gibi elimdeki kupadan çayımı içiyordum. Şarkının başlamasını beklerken kafamı cama yaslayıp gözlerimi kapamıştım.
"Öyle bir cefa biriktirdim
Hiçbir kadeh bulamadı cevap"
Tanıdık gelen şarkıyla gözlerimi açmadan gülümseyerek eşlik etmeye başladım. Kafamı da hafifçe sağa ve sola sallıyordum.
Tam nakarat kısmı gelmişti. Üç saniyelik sessizlikten sonra gelen nakaratla gözümü açtım.
"Sıcak bir aralık gecesi
Islatır yanmış tenimi
Yaklaşır o güzel bedeni
Kendisi yakamoz güzeli"
Gözlerimin içine bakarak söylediği nakaratla yanaklarım ısınmıştı. Bana söylemiyor olabilirdi belki de ama nedense öyle hissetmiştim.
Gülmeye başladığımda yarım ağız gülerek bağırarak şarkıyı söylemeye devam etmişti.
Müşterilerin de hoşuna gitmiş olmalı ki bağırarak eşlik ediyorlardı.
Hala gözlerimin içine bakarak söylediği nakaratla gülüşlerim artıyordu. En sonunda gözlerini benden çekti. Bu benim için demek miydi? Gözlerim Ömer'i bulunca göz ucuyla Hazar'ı gösterip bana göz kırptı. Onun bu hareketiyle daha çok kızardım.
Kafama geçirildiğini hissettiğim sıcak şeyle irkilip arkama döndüm. Hazar sırıtarak bana bakıyordu. Ve kafama bir bere geçirmişti.
"Seninki evde kaldı. O yüzden sana benimkini veriyorum." Demesiyle kıkırdadım.
"Beremi sahiplenmiş gibisin." Derken arabaya ilerlemeye başlamıştık.
"Ne yalan söyleyeyim? Birbirimize alıştık." Arabaya bindiğimizde çok bir şey konuşmadık. Evimi de bildiği için tarif etmeme gereken kalmadan beş dakikada varmıştık.
Arabadan indiğimizde ona yolu gösterip önden ilerliyordum.
Hayal'e yarım saat telefonunda gerçekten Hazar'ın bize geleceğini, bunun bir şaka olmadığını anlatmıştım. En sonunda şaka yapmadığımı anlamış olmalı ki 'etrafı toplamaya gidiyorum.' Diyerek telefonu yüzüme kapatmıştı.
Anahtarı çıkarıp kapıyı açtığımda önden girdim. Kapıyı açıp ona ellerimle geçmesini söylediğimde gülerek ayakkabılarını çıkartıp içeri girdi. Kapının ilerisindeki koltuğa oturmuş olan Hayal hemen kalkıp yanıma geldi.
"Hoş geldin.Hayal ben." Diyerek elini uzattı. Hazar da küçük bir gülümsemeyle elini sıktı.
"Hazar ben de."
"Hazar'ın üstün mimarlık yetenekleri varmış Hayal. Yardıma geldi." Dediğimde Hazar hızla arkasını dönüp bana baktı. Ben de ona otuz iki diş sırıtıp montumu çıkardım.
"Uykusuz bırakacak kadar zor bir şey olmadığını göstermek istedim." Derken o da sırıtıyordu. Montunu çıkardığında elinden alıp astım.
"Burada bir rekabet seziyorum. Ben dizimi izlemeye devam ediyorum. Size kolay gelsin."
Hayal'e teşekkür ettiğimizde odama ilerlemeye başladım. O da arkamdan geliyordu.
Hayal ne olur her şeyi temizlemiş olsun diye dua ederek kapıyı açtım.
Gördüğüm temiz odamla derin bir nefes verdim. Mavi ağırlıklı odamın içerisine ilerleyip ona döndüm. Etrafı inceliyordu.
"Maviyi sevdiğini daha çok belli etseydin." Diyerek dalga geçtiğinde söylemine güldüm. O ise kitaplığıma ilerlemeye başlamıştı.
Sonra aniden durup bana döndü.
"Özel bir kitap yok değil mi?" Ciddi yüz ifadesiyle kahkaha atmaya başladım. Halimi görüp o da gülmeye başlamıştı.
"Hazar!" Gülmeye devam ediyorduk.
"Bu konuyu unuttuk sanıyordum."
"Sana unutamayacağımı söylemiştim." Diyerek kitaplığımın yanındaki çerçevelere yöneldi.
Ailemle olan birkaç resim vardı. Hayal ve diğer iki kız arkadaşımızla olan uyuyakalırken çekilmiş bir fotoğrafımız vardı. Bir yatakta dört kişi uyuyorduk.
Tam da tahmin ettiğim gibi elindeki çerçeveyle otuz iki diş sırıtarak bana bakıyordu. Onun bu haline ben de güldüm.
"Horladığını ne zaman itiraf ediyorsun?" Sorusuna tekrardan gülmeye başladım.
"Resme baktığım an horlama sesi duyuyorum." Demesiyle kahkahalarım dinmezken en sonunda yatağa oturdum.Elim karnımda gülüyordum. Kısılan gözlerim yüzünden net göremesem de çerçeveyi yerine bıraktığını tahmin etmiştim.
"Beni bu kadar güldürürsen nasıl maketi bitirebiliriz?" Bana yürürken söylediğim cümlelerle o da gülmüştü.
"Daha yeni başlıyoruz."
Hızla ayağa kalkıp bir minder alıp yatağımın yanına koydum. Ona işaret ettim.
"Pek profesyonel olmayan bir ortamda çalışıyoruz.Sen eleştirmeden ben söyleyeyim." Derken o mindere geçip oturmuştu bile.
"Şartları bahane edemeyecek kadar yüksek mimari becerilerim var."
"Onu birazdan görürüz." Diyerek tüm malzemeleri tek tek yanımıza getiriyordum. O ise her getirdiğim malzemeyi alıp inceliyordu. En sonunda maketi güçlükle getirdiğimde gözleri büyüdü. Ona bakıp güldüm.
"Daha önce bu kadar güzel bahçe yapmış mıydın?" Ona taslağı verip yaptığım maketleri yerleştirmesini istemiştim. Ben eksik maketleri tamamlarken o ise makete yerleştiriyordu.
"Mimari yeteneklerini küçümsememeliydim." Diyerek maket bıçağını elime aldım. Tam kesecekken Hazar'ın biraz daha yakınlaşmasıyla panikleyerek bıçağı parmağıma değdirdim.
"Ah!" Küçük sitemimle Hazar dikkatini bana verip elindeki küçük ağaçları kenara bıraktı. Eliyle elimi kaldırdığında bana ilk kez dokunmasıyla heyecandan bayılacak gibi hissettim.
Titrememem gerekiyordu. Bu kadar belli etmemeliydim.
Parmağıma bakmaya devam ederken titrek bir nefes aldım.
"Yara bandı var mı?" Derken hala parmağımı tutuyordu.
"Olması lazım." Diyerek parmağımı istemesem de geri çekip temasımızı kestim. Ben kalkıp çekmeceye yöneldim. Bulduğum yara bandını parmağıma takarken kapı tıklandı.
"Ben uyuyorum. Haber veriyim dedim." Diyen Hayal'e gülümsedim.
"İyi geceler." Diyerek gülen Hazar'a gözlerimi diktim. Hayal odadan çıktıktan sonra tekrar yerime ilerledim.
"Geç oldu, ben tamamlayabilirim istersen." Dediğimde eline yeni aldığı ağacı tekrar yerine bıraktı.Ve bana döndü.
"Beni kovuyor musun sen?" Dediğinde gülerek baktım ona. Başka nasıl bakabilirdim gerçi...
"Hayır tabiki. Ama yarın staja gidiyorsun. Uykusuz kalmanı istemem."
"Ben, beni kovmuyorsan burda kalıp çocuk parkımı bitirmek istiyorum." Demesiyle gülmeye başladım.
"Kahve?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ GÜZELİ
Short Storysıcak bir aralık gecesi ıslatır yanmış tenimi yaklaşır o güzel bedeni kendisi yakamoz güzeli