"Nasıl gidiyorsun? Neden? Açıklar mısın lütfen Hazar?" Hızlı sorduğum sorular bile yüz ifadesini değiştirmemişti. Önüne dönüp kafasını ellerinin arasına aldı.
"Babam..." bir şey anlatmaya hazırlanıyordu. Ses çıkarmadan ona odaklandım.
"Üniversitede ikinci yılımda çok borca girdi. Kumar falan işte. Üzerine bir de alkol eklendi. Bize gerçekten çektirdi Defne."
"İlk yıllarımdaki hayat enerjim kalmamış gibiydi. Fark ediliyor muydu bilmiyorum. Arkadaşlar edildiğini söylüyordu."
Ediliyordu Hazar...
"Borçları üzerine bir adam gelip Sude'yi oğluna alması şartında borcu sileceğini söyledi. Babamın kabul ettiğini öğrendiğimiz anda çıldırdık. Sude atar topar İstanbul'a geldi.
Onu asla vermeyeceğimizi söyledik."
"Ama bunlar belalı tipler ve bir söz vermişti babam. Dönüşü yoktu. Adama bunun imkansız olduğunu açıklamaya başladık. Hatta gidip kapısına dayandım.
Kapısına gittiğim günden sonraki gün eve geldi ve kabul ettiğini söyledi."
"Hepimiz şaşırdık.Teşekkür etmeye başlarken sözümüzü kesti. 'Kızınızı vermiyorsanız oğlunuzu vereceksiniz.' Dedi."
Ondan bahsetmiyor olmalarını dilerken
"Ya parasını ödeyecekmişiz ya kız benimle evlenecekmiş." Söylediği şey yutkunmama sebep oldu.
"Ve yurtdışında kalıyormuş. İletişimsiz bir şekilde. Adam tekin biri olmadığı için kızını bu işlerden tutmak istemiş. Ve iletişimi kesmiş."
"Parayı toplayamadık. Ve çok az bir zamanımız kaldı. Gidiyormuşum gibi gözüküyor Defne." Anlattığı şeylerle daha fazla dayanamayıp gözyaşlarımı serbest bırakmıştım. O hala bana bakmazken sesimi çıkarmadan ağlıyordum.
Sessizlik garibine gitmiş olacak ki bana dönmeye karar verdi.
"Defne!" İsmimi ağzından duymam yetmişti. Hiçbir şey umrumda değildi. Hızla koltukta ileri atılıp kollarımı boynuna sarmıştım.
Bu sefer ağladığım çok belli oluyordu.
"Defne." Saçlarını elimde hissetmemle ağzımdan bir hıçkırık kaçtı.
Duymasıyla beni gerçekmeye çalışırken ona daha kuvvetli sarıldım.
"Gitme Hazar." Ağlayarak söylediğim şeyle Hazar'ın saçımdaki eli donmuştu.
Öyle bir söylüyordum ki canımdan can kopuyor gibiydi. İstemiyordum. Benden uzaklaşmasını, evlenmesini... Sadece yanımda olmasını istiyordum.
"İlk başta adamın söylediği şeyi çabuk kabullendim." Ondan ayrılmaya çalışırken beni durdurdu.
"Kardeşim için kendimi feda edebilirdim."
"Ama sonra bir şey hissettim."
"Ben de buradan gitmek istemiyorum. Ve gitmemi engelleyecek bir Yakamoz Güzeli var."
Hıçkırıklarım artarken ona daha sıkı sarıldım.
"Parayı bulmamızın bir yolu mutlaka vardı Hazar."
"Para değil de bir yol var." Demesiyle hızla ondan ayrıldım. Bana hafifçe gülüp yanağımdan akan yaşı parmağıyla sildi.
"Evleneceğim kız İstanbul'a gelecekmiş konuşmak için. Onunla orda konuşabilirim."
"Evlenmiyorsun Hazar!" Kaşlarımı çatarak söylediğim şeye sesli bir şekilde gülse de kaşlarım hala çatıktı.
"Fena fikir değil ama." Dediğinde omzuna küçük bir yumruk attım.
"Ah!" Anlamsız bağırışına güldüm. O da gülerek bana baktığında gözümden tekrar bir damla yaş damladı. Hazar bana yaklaşıp damlanın tam üstüne dudaklarını bıraktığında nefesimi tutmuştum.
Geri çekilmesiyle gözlerinin içine utanarak baktım. O da bana bakıyordu. Anı bozmak istemesem de
"Geç oldu. Benim kalkmam lazım." Titreyen sesimle ayağa kalkmış dış kapıya ilerliyordum. Ellerimin de titrediğine emindim.
"Ben bırakıcam bekle." İtiraz etmeyip onu beklemeye başladım.
Yolculuk oldukça sessiz geçmişti. Apartmana vardığımızda benden önce kapısını açıp inmişti. Ben de peşinden inmiş ve yanına ilerlemiştim.
"Ne zaman buluşacaksın o kızla?" Sorduğum soruyla biraz düşündü.
"Yarın öğlen İstanbuldaymış. Daha konuşmadık." Konuşacak olmalarını bilmek sinirlerimi gererken ellerimi yumruk yaptım. Sakinleşip ona döndüm.
"Hazar?"
"Defne?"
"Evlenmek yok. Tamam mı?" Sorduğum şeye gülümseyince elimi kaldırıp dudakların sert olmayacak şekilde vurdum.
"Gülme! ciddiyim. Kimse istemediğin biriyle evlendiremez seni." Söylediğim şeye seslice güldü. Ona anlamsız bakışlar atmaya başlamıştım.
"Sen evlenmek istemediğimi mi sandın?" Söylediği şeyle yumruk olan ellerim çözülmüştü. O da gülmesi kesilmiş şekilde bana bakarken arkamı dönüp ilerlemeye başladım.
"Defne! Dur kızım şaka yapıyorum." Söylediği şeyi takmayarak ilerlemeye devam ettim. Önüme geçip beni durdurduğunda gözlerimi ona çevirdim.
"Şaka yapmıştım."
"Yapma." Söylediğim şeyle gülecek gibi olsa da kendini tuttu.
"Kendimi nasıl affettirebilirim?"
"Evlenmezsen seni affederim." Söylediğim şeyle gülmeye başlamıştı. Ben de o andan yararlanıp parmak ucunda yükselip yanağına bir öpücük kondurmuştum.
Yaptığım şeyle gülüşü yavaş yavaş durmuştu.
"İyi geceler Hazar." ilerlemeye başlarken arkamdan 'iyi geceler Defne.' Diye mırıldandığını duymuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ GÜZELİ
Kurzgeschichtensıcak bir aralık gecesi ıslatır yanmış tenimi yaklaşır o güzel bedeni kendisi yakamoz güzeli