Sinirden eli ayağına dolaşan Ömer, telefonunu alıp Defne'yi aradı.
"Alo?"
"Defne! Hazar bir şeyler saçmaladı. İşte bunca zaman Defne'ye rol mü yaptırttın? Gitmemem için beni aşık etmeye mi çalıştın? Bir sürü şey sayıp Ece'nin yanına gitti."
Defne panikle oturduğu yatağından kalkıp odasında volta atmaya başladı.
"O ne demek Ömer? Ne rolü? Ece kim?"
"Hiç anlamadım Defne. Ece evleneceği kız işte. Gidiyorum dedi çarptı kapıyı. Bir şeyleri yanlış anlamış engel olmamız lazım."
"Evlenmeyecek Ömer. Nerede olduğunu bulmamız lazım."
"Eceyle konuşmuştum.Öğrenebilirim."
Panikle Ömer'in attığı adrese varmaya çalışıyordum. Ya çok geç kalmışsam? Ona daha yeni kavuşmuşken, tanışmışken bırakamazdım.
Gördüğüm kafeyle bakışlarımı otoparka yönlendirdim. Gördüğüm arabayla kalbim hızlanmaya başlamıştı.
Geç kalmış olmaktan ölesiye korkuyordum. Koşar adımlarla kafenin kapısına varıp içeri girdim. Karşılıklı oturdukları yere ilerlerken kaşlarım çatıktı. Onu biriyle konuşurken görmek bile beni germişti. Bu kişinin Ece olmasının da büyük payı vardı.
Adımlarımı büyütüp onlara vardığımda Hazar beni fark etmiş ilk başta şaşkınlıkla sonra da sinirle bakmıştı.
"Konuşabilir miyiz?" Sorduğum soruyla beklentiyle ona bakıyordum.
"Gördüğün gibi konuşamayız." Sinirli kurduğu cümleyle sinir kat sayım artmıştı.
"O ne demek Hazar? Sadece iki dakika. Hiç mi hatırım yok?"
"Seni tanımıyormuşum ki ben Defne." Söylediği şey gözlerimin dolmasına yetmiş üstüne benim de yüksek sesle konuşmamı sağlamıştı.
"Ne diyorsun sen ya? Sadece beş dakika.Sonra ne halt ediyorsan et." Bağırarak söylediğim cümleyle çoğu kişinin bize döndüğünü tahmin edebiliyordum. Ama çok sinirliydim.
Kahkahasını duyunca ellerim titremeye başlamıştı. Ama bu sefer sinirdendi.
"Bu numarayı yemeyi bıraktım ben Defne. Ömer'e söyle beni kandırma planı işe yaramadı. Gidiyorum."
Bu kadarı yetmişti. Hızla onun koluna ulaşıp çekiştirmeye başlamıştım. O da daha fazla burada bağırmak istemiyor olacakki peşimden geldi.
Kafeden çıktığımızda Ece'nin de peşimizden geldiğini gördüm. Gözlerimi devirmek istesem de kendimi tuttum.
"Ne numarasından bahsediyorsun sen?" Bana alayla bakması sinirlerimi hoplatıyordu.
"Konuşmalarınızı duydum Defne. Rol yapıp beni kendine sevdirmeyi planladığınızı duydum." Duyduklarımla ağzım açılmıştı.
"Ama varya gerçekten tebrik ederim. Başarıyordun. Sana karşı bir şey hissedecek olmamı düşünmeniz sahiden komikmiş"
Söylediği cümlelerle yanaklarımdan yaşlar süzülmeye başlamıştı. Sadece gözlerinin içine bakarak ağlıyordum. Gözlerinde hafif bir mimik oynaması görsem de kendini hemen toparlamıştı.
Ece'nin koluma dokunacağını anladığımda kendimi geri çektim.
"Dokunma bana!" Ona bakarak söylediğim cümleden sonra tekrar Hazar'a döndüm. Kahkaha atmaya başlamıştım.
O anlam veremeden bana bakıyordu. Sinir boşalması yaşıyordum. Kahkahalarım yavaşça ağlamaya dönerken ellerimin de titremesi bir olmuştu.
"Hazar."
Fısıltıdan ibaret olan seslenişimle yüzündeki soğuk ifade dağıldı.
Ona doğru bir adım attım. Aramızdaki mesafeyi çok fazla azalttım. Hala ağlamaya devam ediyordum. Etraftaki kimseyi görmüyor ve duymuyordum.
"Tam dört yıldır Hazar." O bana anlamazca bakarken kısa bir kahkaha attım. Gözlerimden damlalar süzülmeye devam ediyordu.
"Tam dört yıldır seni tanıyorum." Gözlerinin içine bakarak konuşmaya devam ettim. Ece de ses çıkarmadan yanımızda duruyordu.
"Ve bunun iki yılı ne yaptım biliyor musun?"
"Seni sevdim Hazar." Gözlerinde gördüğüm şaşkınlık kahkaha atmama yetmişti.
"Her kafeye geldiğim gün, her yanında kahkaha attığım gün, her şarkı söylemeni dinlediğim, her heyecanla gözlerimin seni aradığı gün..."
"Seni seviyordum Hazar."
Gözlerinde gördüğüm şaşkınlık beni güldürüyordu. Bir kaç adım uzaklaşsam da gözlerimi ondan çekmemiştim.
Hafifçe kıkırdayarak ondan uzaklaştım.
"Bir zamanlar göz göze gelebilmemiz için neler yapmazdım biliyor musun? Tam umudumu kesecekken oldu. Beni gördün."
Kahkahamla etraftaki sessizliği bozdum.
"Sonra ben yapmamam gereken bir şey yaptım. Yine umutlandım. Her eğlendiğimizde, kahkaha attığımızda, beraber zaman geçirdiğimizde umutlandım."
Sesim sonlara doğru kısılmıştı. Duran gözyaşlarım tekrar başlayacaktı. Gözlerim dolmuştu.
"Ama sana teşekkür ederim. Çünkü her vazgeçeceğime karar verdiğimde bir şekilde umutlanmıştım. Ve bugün senin sayende umutlarımın hepsi yıkıldı."
Cümlemi bitirdiğim anda yanağımda bir damla yaş daha hissettim.
Yüzümde bir tebessüm vardı. İçimi hiç yansıtmayan bir tebessüm. Gözlerimi ondan ayırıp Ece'ye baktım. Gözleri dolmuş bir şekilde bana bakıyordu. Onun bu haline kıkırdadım.
"Dört yıldır düşüncelerim için kendime acıyorum zaten. Bir de sen acıma bana." Gözlerimi ondan çekip adımlarımı geriye atmaya başladım.
"Mutluluklar şimdiden." Gülerek söylediklerimden sonra arkamı dönüp uzaklaşmaya başlamıştım.
Ellerimle gözyaşlarımı silmeye çalışırken bir yandan da yürüyordum.
"Defne!" Adımı tanıdık bir sesten duymamla adımlarımı hızlandırdım. Ayak sesleri duyduğumda koşmak için çok geçti. Karşımda nefes nefese duran adama baktım.
"Defne..." panikle konuştum.
"Hazar ne olur sus. Bana karşı bir şey hissedecek kadar düşmediğini açıkça belli ettin. Ben daha fazla umutlanmak istemiyorum." Konuşacakken onu susturdum.
"Seninle konuşmak istemiyorum." İlerlemeye başladığımda aniden durup arkama dönüp onunla göz göze geldim.
Defne, tekrar söylediği şarkıyı duymak istedi.
'Gitme, kal!' sözleri tekrar duymak, tekrar umutla ona dönmek istedi.
Ama sonradan hatırladı: O şarkı ona söylenmemişti ki zaten. O şarkı genç kızın umutlarına söylenmişti.
Defne gözlerinin içine iyice baktı.
"Beni kısa bir süre de olsa fark ettiğin için teşekkür ederim Hazar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ GÜZELİ
Kısa Hikayesıcak bir aralık gecesi ıslatır yanmış tenimi yaklaşır o güzel bedeni kendisi yakamoz güzeli