Bölüm 18

13 2 0
                                    


 Ne yapmaya çalışıyordu? Bez çantamı omzuma takıp hızlıca masadan kalkıp ona bakmadan çıkışa yöneldim.

Kapıdan çıktığımda yüzüme vuran hafif rüzgar sersemliğimi atmayı başarmıştı. Duraksamamın ardından bir adım daha atıp ilerlemeye başladım.

Kapının açılma sesini duyduğumda adımı sıklaştırdım.

"Yeteri kadar zaman geçti bence." Duyduğum sesle aniden gözlerim kapandı. Olduğum yerde kalakalmıştım.

Dostlarım size kalbimin halini anlatamazdım. O da çok yorulmuştu. Ama bu duyduğu ses...

O kadar özlemiştim ki dostlarım gözlerinin içine baksam boynuna atlarım diye korkuyordum.

Hazar'ı anlayabilirdim. Yani duyduğu kısım yanlış anlaşılmaya müsait bir kısımdı. Bunu konuşup halledebilirdik.

Ama sonrasında söyledikleri... Ben sevilmeyecek biri miydim? Ona göre çok mu basittim? Onun yanına mı yakışmıyordum?

Aşk itirafımın böyle olacağını hiç düşünmemiştim. Beslediğim sevgi çok büyüktü. Ve ben ona anlatmak isterdim. Uzunca oturup konuşup anlatmak isterdim. Yaptığım salaklıkları onun da dinlemesini üstüne birlikte gülmemizi isterdim.

"Defne?" Yalvarır gibi çıkan sesiyle dayanamadım dostlarım. Sevdiğim adamın bu ses tonuna dayanamadım.

Derin bir nefes alıp yavaşça arkamı döndüm. Gözlerinin içine bakmamla kalbim atlı koşturmaya başlamıştı. Kalbimin sesini duyduğuna çok emindim.

Çok zayıflamıştı. Saçları her zamankinden dağınıktı. Gözleri ise mutsuzdu.

"Efendim?"

"İkimizde sakinleşelim diye bir süre bekledim. Şimdi konuşmak istiyorum." Tane tane sakince söylediği şeyler normalde asla kabul etmeyeceğim dediğim şeylerdi.

Ama burada imkansızdı. Ses tonu , bakışları... hepsi yalvarır gibiydi.

"Lan ben sana kızın karşısına çıkma demedim mi?" Bağırarak gelen sesle gözlerim Hazar'ın akrasına kaydı. Ömer öfkeyle geliyordu.

"Ben de çıkacağımı söyledim." Rahat tavrı sinir bozarken gözlerime bakmaya devam ediyordu. Hareketleri içimi ısıtıyordu.

"Hazar beni sinir etme abicim. Hadi git." Sona doğru tekrar bağırmıştı.

Hazar hala tepkisiz bir şekilde benden cevap beklerken Ömer tekrar bağırmıştı.

"Ömer. Ben bağırmaktan çok yoruldum." Kısık sesle söylediğim cümleyle Ömer'in kasılan yüzü biraz yumuşamıştı.

Hazar'a döndüm.

"Sadece on dakika." Başını hızlıca sallayıp bana yolu gösterip yanımda ilerlemeye başladı.

İlerlerken arabasının yanında durmamızla itiraz edecektim ki vazgeçtim. Arabaya binip kemerimi taktım.

Konuşmadan ilerlemeye devam etmiştik.

En sonunda sessiz geçen yolculukta bir tepeye varmıştık. Hiç kafe yoktu. Uçurum gibi bi yerdi. Arabadan inip kaportaya yaslanmıştı. Ben de yanına gidip onun gibi durdum.

Aramızdaki sessizlik beni geriyordu. Ama kokusunu duyabilmek güzel hissettiriyordu.

"Her şeyi yanlış anladım." Sesini duymamla vücudum kasılmıştı. Konuşmasına izin verdim. Sesimi çıkarmadım.

"Benim yerine koymaya çalış kendini Defne. Yanlış anlaşılmayacak gibi değildi."

"Ve çok sinirlendim. Çok ama çok sinirlendim."

YAKAMOZ GÜZELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin