skz-i memnu ailesi tsk ederim okuduğunuz için. Hepinizi cko sevmek bne 💜💜
Evlerine döndüklerinde saat oldukça geçti. Seungmin arabada uyayakalmıştı. Çok huzurlu görünüyordu. Chan onu uyandırmaya kıyamayarak dikkatlice kucağına aldı. Biraz kıpırdanmış ve bir şeyler mırıldanmıştı ama uyanmamıştı. Doğruca yatak odasına yöneldi ve onu yatağa yatırdı. Üzerini de değiştirdikten sonra üzerini sıkıca kapattı ve balkona yöneldi.
Balkonları şehri görüyordu ama bu gece her şey farklıydı. Sanki yıldızlar daha parlak, şehirden gelen sesler daha azdı. Hala inanamıyordu baba olacağına. Minik bir oğlu ya da kızı olacaktı. Sevdiği ve arkadaşları da yanındaydı. Gerçekten hayatını seviyordu. O anda bir yıldızın kaydığını gördü. Her şeyin böyle kalmasını, hep mutlu olmalarını diledi.
İçeri girmeye karar verdi, hava oldukça soğumuştu. Uyuyan meleğini izledi biraz. Düzenli bir şekilde inip kalkan göğsünden, hafif açık ağzından, güzel gözlerini örten uzun kirpiklerine kadar her şeyiyle kusursuzdu. Kırılgan, porselen bir bebek gibiydi. Hafifçe yanağını okşadı. Kafasını karnına koydu onu uyandırmamaya çalışarak. Neyse ki uykusu ağırdı. Duyduğu kalp atışları gözlerini doldurmaya yetmişti. O şekilde uyuyakaldı.
Sabah gözlerini ilk açan seungmin oldu. Karnında hissettiği garip baskı onu uyandırmıştı. Gözlerini açtığında ağırlığın chan olduğunu gördü. Sarı saçları karnına dağılmıştı, çok masum görünüyordu. Seungmin ellerini yumuşacık saçlara götürdü ve okşamaya başladı. Uykusu hafif olan chan uyansa da bunu belli etmedi.
Seungmin midesinin bulanmaya başladığını hissettiğinde birazdan kusacağını anlamıştı. Chan'ı uyandırması gerekiyordu.
S: Chan, bebeğim uyanmalısın.
C: Biraz daha
S: Eğer üstüne kusmamı istemiyorsan kalkmalısın.
C: Miden mi bulanıyor ?
S: Evet, sabahları çok oluyor.
C: Tamam, hadi gel.
Chan elinden tutup dikkatlice onu kaldırdı. Seungmin onu bekleyemedi ve hızlıca lavaboya gitti. Chan hemen arkasındaydı. Yanına çöktü ve rahatlatıcı bir şekilde sırtını sıvazlamaya başladı. Midesinde hiçbir şey kalmayınca kendini tuvaletten hızlıca uzaklaştırdı seungmin. Chan hemen sifonu çekti ve onu kaldırdı. Yüzüne biraz su çarpmak onu kendine getirmişti.
C: Gel seni salona yatıralım ben de sana kahvaltı hazırlayayım. Daha iyi hissediyor musun ?
Seungmin evet anlamında kafasını salladı.
C: Kucağıma almamı ister misin ?
Seungmin minik bir bebek gibi kollarını uzatmıştı gülerek. Chan da gülümseyerek onu kucağına aldı. Salondaki koltuğa yatırıp üzerini örttükten sonra kahvaltı hazırlamaya gidiyordu ki kapı çaldı. 6 kişi kapıda bekliyordu. Hızlıca içeri geçtiler. Elleri tabaklarla doluydu.
H: Size kahvaltı getirdik taze babalar.
Söylediğine herkes gülmüştü. Kahvaltıyı bahçede yapmaya karar verdiler. Seungmin'in bulantısı ve ağrısı azalmıştı. Yukarı çıkıp üzerini değiştirdi. Geldiğinde kahvaltının hazır olduğunu gördü. Çok güzel görünüyordu.
Cb: Ee hadi anlatın nasıl oldu bu ?
S: Burada biyoloji dersi vermeye gerek yok bence.
Bu söylediğine de changbin dışında herkes gülmüştü. O sırada Felix'in aklına gerçek bir soru(n) gelmişti.
F: Ailelerinize nasıl söyleyeceksiniz ?
Çift birbirine baktı. Aileleri onlara karşı değildi bu yüzden sorun olacağını düşünmüyorlardı.
Je: Bence bu internetteki viral olan şeylerden yapın.
H: Sen bunları nereden biliyorsun ?
Je: Böyle şeyler çok tatlı ben de izliyorum ne yapayım ?
Hyunjin gülerek Jeongin'in pembe saçlarını karıştırdı. Herkes hatta kendileri bile farkındaydı hislerinin ama ikisi de kör numarası yapmayı tercih ediyordu. Seungmin grubun çöpçatanı olarak onların arasını yapmayı kafasının bir kenarında tutuyordu.
Bir süre herkes sustu ve yemeğe odaklandı. Chan'ın gözleri hep Seungmin'deydi. Güzelce yiyip yemediğini kontrol ediyordu. Seungmin fark etse de bozuntuya vermedi ve yemeye devam etti.
Ji: Eee bugün ne yapalım, boş boş evde oturmayı planlamıyorsunuz herhalde ?
Sessizlikten hiç kimsenin planı olmadığı anlaşıldı. Dışarı çıkıp biraz yürümeye karar verdiler. Güzel, ormanlık bir yere gelmişlerdi. Gün batımına kadar burada kaldılar. Sonrasında yemek yiyip evlerine dağıldılar.