Selaam iyi okumalarrr 💖💖
2 hafta sonra
Chan fiziksel olarak iyileşmişti. Hafızasını da yavaş yavaş geri kazanıyordu. Bu ikisini de çok mutlu ediyordu. Seungmin ise hamileliğinin 8.ayına girmişti. Doğumu gittikçe yaklaşıyordu. İkilinin içini bebeklerine kavuşacak olmalarının heyecanı sarmıştı
Doktor Seungmin'e artık kendini çok yormaması gerektiğini söylemişti. Bu yüzden günleri genellikle evde geçiyordu.
Yine böyle bir gündelerdi. Seungmin evde oturmaktan sıkılmıştı, duvarlar üzerine geliyormuş gibi hissediyor hatta bazen nefes alamıyordu. Bunu bebeğinin sağlığı için yaptığını hatırlatıyordu kendine. Chan da onun bunaldığını fark ediyordu ama elinden pek bir şey gelmiyordu. Yapabildiği tek şey onu biraz bahçeye çıkarıp rahatlatmaktı. Doktor bazı zamanlarda kısa yürüyüşlere çıkabileceğini söylediği için öyle yapmaya karar verdiler.
S: Buraları hatırlıyor musun ?
C: Biraz.
Seungmin yanlarındaki parkı göstererek konuşmaya devam etti.
S: Bak bu park aslında bizim için çok özel. Sana seni sevdiğimi ilk kez bu parkta söylemiştim.
Seungmin onun elinden tutup salıncağın yanına getirdi. Yan yana olan iki salıncağın birine o birine de Chan oturdu. Aslında sallanmayı çok sevse de şu an yapabileceğini sanmıyordu. Bu yüzden sadece oturmakla yetindi ve konuşmaya devam etti.
S: Aslında o gün benim için çok kötü başlamıştı. Kalkıp salona gittiğimde babamları ağlarken görmüştüm. Yıllardır ağladığını çok az gördüğüm babalarımı öyle görmek beni de üzmüştü. İkisi de yanıma gelip bana sıkıca sarıldılar. Çok korkmuştum birine bir şey oldu diye ama olayı öğrendiğimde bütün duygularım birbirine karıştı. Ben uyanmadan büyükannemler gelmiş ve artık babamı oğulları olarak istemediklerini söylemişlerdi. Nedeninin ben olduğunu anlamıştım. Yine de sordum benim yüzümden mi diye. İnkar etseler de öyleydi.
Seungmin titrek bir nefes verdi. Dolan gözlerini yukarı dikti ve biraz bekledi. Ağlayacağını anlayan Chan onun yanına gidip sıkıca sarıldı. Seungmin kafasını göğsüne gömdüğünde bir eliyle hafifçe saçlarını okşadı. Ayrılmadan önce saçlarına birkaç küçük öpücük bırakmayı da unutmadı.
C: Bunları anlatmak senin için zorsa anlatmayabilirsin. Hatırlamak istemediğin şeyleri benim yüzümden hatırlamanı istemiyorum.
S: Hayır, hayır. O gün bizim için çok özeldi. Her ayrıntısını hatırlamak istiyorum, senin de hatırlamanı istiyorum.
C: Tamam, o zaman devam et ama istediğinde durabilirsin unutma.
S: Tamam. Biraz öyle kaldıktan sonra evden çıkmam gerektiğini hissettim. Onlar istemiyorsam okula gitmeyebileceğimi söyleseler de evde durmak istemiyordum. Kafam karışmıştı. Beni sevdiklerini biliyordum ama aileleriyle aralarını bozduğum için kötü hissetmiştim. Sonra okula geldim. Jeongin ve Felix fark etmişti üzgün olduğumu. Sadece yorgun olduğumu söyleyip geçiştirmiştim onları. Öğlene kadar okul normaldi. Teneffüslerde sizinle buluşuyorduk. Sen de fark etmiştin bende bir şeyler olduğunu, yanıma gelip sorduğunda sana da yorgun olduğumu söyledim. Bana inanamasan da üstüme gelmedin. Öğlen olduğunda yemek yemek için buluştuk. Okulda benden hoşlanan bir çocuk vardı. Bana açılmıştı ama kabul etmemiştim. O günden beri bana kafayı takmıştı. O öğle arasında dersi ilk biten bendim. Sizi beklerken yine yanıma gelip benimle konuşmaya çalışıyordu. Bir şey söylemeden birinin gelmesini bekliyordum. Aslında içten içe çok korkmuştum. Giderek bana yaklaşması beni daha da korkutuyordu. Ondan kaçmaya çalışsam da kaçacak bir yerim kalmamıştı. Beni duvarla arasına sıkıştırdı. Yüzüme yaklaşırken donmuştum. Hiçbir şey yapamıyordum. Gözlerimi sımsıkı kapatmış öylece duruyordum.
C: Sonra ben geldim.
Seungmin şaşkınlıkla ona baktı. Parlayan gözleri sevinçle doldu.
S: Hatırlıyor musun ?
C: Evet, hatırlıyorum. Hatta geri kalanını ben anlatabilir miyim ?
Seungmin gülümseyerek başını salladı. Heyecanlanmıştı.
C: Geldiğimde o çocuk seni öpmek üzereydi. Onu hemen üzerinden aldım. Duvara çarpıp yere düşmüştü. Yanına geldiğimde titriyordum. Bir şey söylemedim, söyleyemedim. Sadece sana sarıldım. Ağlamaya başlamıştın. Düşen her gözyaşın boğazımın biraz daha düğümlenmesine sebep oluyordu. O zamana kadar sana karşı bir şeyler hissettiğimi anlamamıştı. Senden etkileniyordum ama buna hiç isim koyamamıştım. Kısık sesinle bana buradan gidelim dedin. Seni buraya getirmiştim. Salıncakta sallamıştım. Biraz da olsa unutmuş gibiydin üzüntünü. Bir ara düşecek gibi olmuştun. Tam düşmeden yakalamıştım seni. Yüzlerimiz birbirine çok yakındı. Anlık gelen cesaretle öptüm seni. Beni iteceksin diye çok korkmuştum ama yapmadın. Onun yerine bana karşılık verdin. Ayrıldığımızda söyledim sana seni sevdiğimi.
Bu sefer Seungmin oturduğu yerden kalkıp dudaklarını birleştirdi. Biraz tuzlu ama yumuşacık bir öpücüktü. İlk kez öpüştükleri yerde bu kez hayatlarını birleştirmiş olarak öpüştüler.
S: Seni çok seviyorum.
C: Ben de. Ben de seni çok seviyorum.