Ateşin Oğlu

41K 2.4K 138
                                    

Geçen sene okulumuza yeni bir çocuk gelmişti : Justin O'Brien. Biyoloji dersinde eşi olmayan tek kişi ben olduğum için Bayan Barefoot çocuğu benimle eşleştirmişti. Küçük sohbetlerin ardından takılmaya başlamıştık. Bir süre güzel bir arkadaşlığımız olsa da ardından futbol takımına katıldı ve okulun popüler çocuklardan biri oldu. Sadece derslerde görüşmeye başladığımız sıralarda takımdan birkaç arkadaşıyla birlikte sınıfa gelip herkesin gözü önünde bana çıkma teklifi etmişti. Herkesin şaşırması bir yana ben daha tuhaf karşılamıştım. Dersleri iyi olan ve okula yüzme ile koşu takımlarından madalya getiren kız dışında bir hiçtim. Nasıl kabul ettiğimi hatırlamıyorum bile ama teklifini kabul etmiştim. Hog's isimli bir kafede buluşmak için anlaştık ama neredeyse bir saat beklememe rağmen gelmedi. Diğer gün okula gittiğimde biyoloji dersine de gelmedi. Sonraki bir hafta boyunca da gelmedi. Hatta arkadaşları gelip sorduklarında onların da haberi olmadığını fark etmiştim. Yaklaşık iki hafta sonra okula geldiğinde bir kolu sargıdaydı ve yüzünde morluklar , şişlikler vardı. Yanıma gelip benden özür dilemişti. Zaten bir erkek arkadaşım olduğunu neden söylemediğimi sormuştu. Tuhaf karşılasam da asıl olan biteni öğrenememiştim. Erkek arkadaşım yok dememe rağmen beni dinlememişti. Bir daha da bana yaklaşmadı hatta dersi bıraktı ve karşıma bile çıkmadı.

Çaresizlik sanırım en kötüsü... Bilinmezlik ile karıştığında da daha korkutucu olabiliyor. Ve şuan ben bunun tam ortasındayım. Anlamam için fırsat bile tanımadan bana daha önce hiç duymadığım şeylerden bahsediyorlar. Üstüne kabul etmemi ve uymamı bekliyorlar. Kabullenmek bir kenara ne dediklerinden , neyden bahsettiklerinden haberim bile yoktu. Sessizce bana söylediklerini dinleyip tepki vermemeyi tercih ediyordum. Ani bir hareketimde nasıl karşılık vereceklerini hala çözebilmiş değildim. Şuan tek derdim Erik'i görebilmekti. İçimden sakin olmam gerektiğini kendime defalarca söyleyip durdum. Cevap verme ve sakin ol ki karşı atakta bulunmasınlar... Dövüşmek için doğduğumdan beri eğitiliyordum. Babam tarafından. Ama sayıca üstünlerdi. Elimden hiçbir şey gelmezdi. 3 kişiye karşı tektim ve benden çok çok daha iyi durumdaydı hepsi. 

Eğitmenim sayılan adam fazlaca disiplinli olduğunu ilk tanışmamızda belli etmişti. Burada kalıp kalmayacağımı bile bilmezken bana bu kadar sert davranıp emir verir gibi konuşması normal değildi. Hem babam asla bu insanlarla yaşamama izin vermezdi. Tabi haberi olursa... 

Jackson bakışlarını benden ayırmadan Ava ve Simon'a eğitim alanına dönmelerini söyleyip sessizce tepki vermemi bekledi. Sormam gerekenleri ona mı sormalıydım Jason'a mı saklamalıydım bilemedim. Gerçi Jason'ın eğitmeni de eğer karşımdaki kişiyse cevaplar konusunda fazla ümit beslememeliydim. Anlamışçasına "Görmeni istediğim bir yer var Alison. Daha doğrusu seni görmek isteyen birisi var." dedi. İsmimi bastıra bastıra telaffuz etmişti. Dakikalar geçtikçe kendimi sakin tutmam daha zor oluyordu. Ama Jackson her hareketimi önceden tahmin edebilirmiş gibi izliyordu beni. Bu adama karşı hiçbir şansım yoktu. İtiraz etmedim ya da herhangi bir şey söylemedim. Peşine takıldım. Sesimi bile çıkarmıyor koridorları ezberlemeye çalışırcasına duvarları inceliyordum. Bahsettiği kişinin Jason olduğundan emin bir şekilde tanımadığım bu adamın peşinden tanımadığım evin ürkütücü ama bir o kadar da hoş dekore edilmiş koridorlarını yürüyordum. Gelmiştik galiba ki bir anda durdu. Yüzünü bana çevirerek hafifçe tebessüm etti. Ben daha ne olduğunu bile anlamadan dümdüz yanımdan geçerek köşede gözden kayboldu. Tek bir kelime dahi etmemişti. Beni orada öylece bırakıp çekip gitmişti. Merak ve endişenin karışık olduğu bir duygu fırtınasıyla peşinden koştum. "Jackson ! Hey ! Jackson ! Kahretsin !" diye bağırarak sert zemine oturdum. Dizlerimi hızla kendime çekerek kafamı toparlamaya çalıştım. Nefesimi kontrol edip bakışlarımı tekrar bulunduğum mekanda gezdirdim. Paniklemiştim. Ani hareketi resmen beni afallatmıştı. Babamın bahçede kendimi savunmam için beni eğitirken sürekli kullandığı bir cümle vardı: "Geri gidemiyorsan ileri git Alison. Mutlaka geriye dönebileceğin bir yol vardır ileride."

Ayağa kalktım üstümü temizledim. Birkaç adım atarak kapıya yaklaştım. Hareketlerimi dikkatle seçiyordum. Parke ayaklarımın altında küçük ama hissedilir sesler çıkarıyordu. Nefesimi tutarak elimi kapı tokmağına uzattım. Serin demirin hissi rahatlatmak yerine beni daha da germişti. Beni burada bir başıma bırakıp çekip gitmesi mi daha tuhaftı yoksa şuan bir kapıyı bile açmaktan korkuyor olmam mı ?
Korku. Evet resmen kapının arkasında ne olduğuna dair içimdeki korku. Cesaretim ağır basmış olmalı ki yavaşça kapıyı araladım. Gıcırtıyla tüylerimin diken diken olması eş zamanlıydı. 
Sarmaşıklarla kaplı geniş botanik bahçelerini andıran bir odaya girdim. Resmen dev bir çimenliğe adım atmış gibiydim. Koku o kadar yoğundu ki bir süre sonra baş döndürebilirdi. Açık olan camlar vardı ama sanırım pek faydası olmamıştı. Kapıyı arkamdan yavaşça kapatıp sırtımı yasladım. Nefesimin titrek titrek ağzımdan çıkıp odada buhar olması dışında ilk başta hiçbir hareketlilik fark etmedim. Her çeşit bitkinin bulunduğundan neredeyse emindim. Bir taraf rengarenk iken diğer taraf tamamen yeşillerle kaplıydı. Havada uçuşan sivrisinek tarzı böcekler rahatsız edici olsa da adım atmaya başladım. Camlar yıllardır silinmemiş gibi kirliydi yine de güneş ışınları inatla içeriye süzülüyordu. Gözlerimi kısıp daha dikkatli baktığımda odanın tam uç noktasında ayakta duran birini fark ettim ama silüet hâlinde görebiliyordum. Camlardan gelen ışıkların bir kısmını da sarmaşıklar engelliyordu. Hafifçe hareket ederek omzunun üzerinden bana baktı. "Jason sen misin ?" diye sorduğumda beni duymuş olmalı ki yavaş adımlarla cama doğru yaklaşarak yüzünü bana çevirdi. Bakışlarını bakışlarıma kilitlediğinde içimde bir anlık korkudan eser kalmadı. Tuhaf bir şekilde sanki bu Dünya'dan değilmiş gibi bir hâli vardı. Nefesimi tutup kaçmamaya çabaladım. 
Şuana kadar hayatımda gördüğüm en güzel şey bana dönüktü. Gördüğüm en güzel şey... Dudaklarını aralayarak ismimi fısıldadı : "Alison..."

ARİÇEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin