Nefesimi toparladıktan sonra ayağa kalkıp kolyeyi boynumdan çıkarttım. Noah "Emin misin bu şeyi bana vermekte ?" dercesine bakıyordu. Kolyedeki şişenin kapağını açıp Noah'a verdiğimde mavi sıvı laciverte dönüp havaya saçıldı. Noah'un çevresini sardıktan sonra yavaşça belirsizleşerek kayboldu. Noah hâlâ şaşkın şaşkın beni izliyordu. 'Nasıl hissediyorsun ?' dediğimde gülerek 'Her zamanki gibi Grace.' dedi. Elimde olmadan kıkırdayarak ona sarıldım. Onu bırakıp çevremdeki kalabalığa dönerek 'Hep beraber Ariçem'in ilk melezini alkışlayalım ! Noah Ward ! Suyun ve havanın oğlu !' diye bağırdım coşkuyla.
Herkes eğlenceye geri döndüğünde Jason benimle birlikte eve doğru yürümeye başladı. Noah'un bana bakan şaşkın gözleri aklımdan çıkmıyordu ama Jason sanki söylemek istemediği bir şeyi söylemeye çalışıyormuş gibi ağzını bir açıp bir kapatıyordu.
Üst kata çıktığımızda Jason küçük salona geçti. Odaya dönerek üstümü değiştirmeye başladığımda bana saldıran şeyi düşünmeden edemiyordum. Ne kadar zihnimden uzak tutmaya çabalasam da pek mümkün olmadı. Bu kadar yakınımıza nasıl gelebilmişti ? Neden hiçbirimiz fark etmemiştik ?
Veya onu bizim üzerimize salan kimdi ? Hepimizde kaynaklardan aldığımız yetenekler dışında farklı, kişiye özel yetenekler bulunsa da tüm Arislerin ortak noktalarından birisi yaklaşan tehlikeyi hissedebilmekti. Ama suya elimi daldırana kadar o yaratığın varlığından pek haberdar olan yoktu. Sadece Noah beni çağırmadan önce kendimi fazlasıyla huzursuz hissetmiştim ama yine de canavar veya tehlikeli bir durum için uyarı değildi bu hissettiklerim. Daha farklıydı. Sanki benden bir şeyler çalınmış, eksilmişim gibi hissetmiştim. Ne olursa olsun bir daha hiçbir güce hükmedemeyecek gibiydim...
Küçük salona geçtiğimde Noah ve Andela da gelmişti. Aklımdaki sorularla mı uğraşsam Noah'un hâlâ şaşkın şaşkın bakan ifadesine mi gülsem bilemedim. Jason bile onunla konuşurken istemsiz bir şekilde kıkırdıyordu. Bu şoku üstünden atana kadar Noah'u pek ciddiye alan olmayacaktı galiba.
Andela'nın mutfaktan getirdiği abur cuburlara gömülmüşken alt katta hareketlenmeler oldu. Jason her zamanki bakışlarıyla Noah'a baksa da ayağa kalkmadı. Ağzıma küçük bir parça kraker attığımda alt kattan çığlıklar yükselmeye başladı. Jason anında ayağa kalkarak pencereye koştu. Bir iki saniye dışarıyı izledikten sonra Noah'a dönerek 'Hemen götür onları. Arka kapıdan çıkın. Gerekirse uç ama kimseye gözükmemeye dikkat et. Araba ormanlık alanın kenarında. Gölün çevresindeki sazlıklardan geçerek oraya varabilirsiniz. Logan'ı alıp geleceğim.' dedi. Aklıma aşağıda olan karmaşıklığın herhangi bir yerinde Logan'ında olduğu geldi. 'Jason ! Jason bende seninle geleyim. Lütfen.' desem de Jason beni umursamayarak eliyle Noah'u işaret etti. 'Git Alison. Arabada görüşürüz.' diyerek merdivenin basamaklarını kullanmak yerine balkondan aşağı atladı.
Tekrar Noah ve Andela'ya döndüğümde Noah 'Hadi gidiyoruz. Derhal.' diyerek bileğimi sıkıca kavradı. Odamdan kilere açılan küçük kapıyı kullanarak mutfağa indik. Henüz kimse buraya adım atmamıştı ama bu her an burada olmayacakları anlamına da gelmiyordu. Noah 'Jason'ın bahsettiği arka kapı nerede Alison?' diye fısıldadığında öne geçerek rehberlik etmeye başladım. Kapının önüne geldiğimde Noah'a dönüp 'Uçmaya hazır mısın?' dedim. Noah o hâldeyken bile ukala ukala sırıtarak 'Her zaman.' dedi ama bir anda gülümsemesi soldu. Zorlukla nefes alıyormuş gibi bakıyordu bana. Elini sırtına götürdü. Ona yaklaştığımda parmaklarını bana uzattı. Koyu kırmızı bir sıvı... Ardından Andela'nın çığlıkları... O karışıklıkta tek odaklandığım kabarık siyah saçlardı. Melenia arkadan bana sırıtıyordu. 'Noah Ward'u öldürdüm. Noah Ward'u öldürdüm... Alison'ın yakışıklı arkadaşını öldürdüm.' diye kahkahalar atıyordu. Noah şimdi iki büklüm bir şekilde ayakta zor duruyordu.
Belki de uzun zamandır kendimi bu kadar nefret dolu hissetmemiştim. Ellerimi iki yana kaldırdığımda Melenia susarak geriledi. Canını yakmak istiyordum. Evet yakmak. Yüksek sesle 'Ateş seni emrime çağırıyorum ! Bana itaat et !' diye bağırdım. Mutfaktaki her şey yerinden oynadı. Bir anda tüm bina sarsılmaya başlamıştı. Melenia korkuyla birkaç adım daha gerileyerek tezgaha dayandı. Birkaç saniye öyle bekledikten sonra tekrar kıkırdayarak 'Zayıfsın Alison. Öldüremiyorsun. Bu yüzden kaybetmeye mahkumsun.' dedi. Tüm gücümle avuçlarımı ona doğrultarak ateşi serbest bıraktım. Mutfak duvarı uçarak bahçeye savruldu. Melenia'nın alevler içindeki elbisesinde attığı çığlıklar tüm araziyi kaplıyordu. Ölmeyeceğini biliyordum ama canını yakmam bile yeterliydi.
Hızla geri dönüp Noah'un koltuğunun altına girdim ve ayağa kalkmasına yardımcı oldum. Andela da destek olunca yavaş yavaş enkazdan bahçeye çıktık. Noah ne kadar yaşama belirtisi verse de uzun süre dayanamazdı. Peki şimdi nasıl arabaya kadar gidecektik ? Hem de gözükmeden. Uçabilirdim ama eğitim almamıştım bu alanda. Korkuyla etrafa bakarken kudretli ve bir o kadar da güzel bir ses duydum. Andela bakışlarını benim baktığım tarafa çevirdiğinde 'Ariçem aşkına ! Alison bu o !' diye bağırdı.
Uysal bir şekilde önüme gelip bir bacağını çimene koydu. Elimi uzatıp yüzünü okşadığımda Alcander yelesini arkaya attı.
-19ey03- Alcander gibi hiç beklemediğim bir anda bu kitaba devam etmem için bana destek oldun. Çok teşekkür ederim tekrardan ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARİÇEM
FantasyElementlerin tarihi. Ariçem soyu ve çember. Logan'ın bağlılığı ve mutluluğu. Noah'un eğlenceli hali ve sadakati. Ava'nın neşesi ve dostluğu. Jackson'ın profesyonelliği ve şefkati. Jason'ın sahiplenmesi ve aşkı. Alison'ın gücü ve acemiliği. Walter'ı...