Karşımda bana gülümsüyordu. Gözlerinin renkli olduğu daha önce dikkatimi çekmemişti. Tuhaf ki içimde korku olmasına karşın bunu belli etmeyecek kadar usta bir soğukkanlılıkla Riddle'ın karşısında duruyordum. Ellerini cebine atıp arkasına döndü. Birkaç adım ilerleyip geri döndü. Sonra yine aynısı. Bu hareketini bir süre tekrarladı. Aslında bana vakit kazandırıyordu. Jack ve diğerleri geri gelene kadar sağ kalmam yeterliydi.
'Fazlaca tanınıyorsun. Şöhretin boyunu aşmış tatlım ve Efendi Walter bundan çok rahatsız. Aslında kafamıza takılan bazı konular var. Bize yardım edebileceğini düşünüyoruz. Edersin değil mi Alison ?' dedi. Ne diyebilirdim ki uzatmalara oynuyordum. 'Konu neydi ?' dedim. Riddle arkasını dönerek Hazar denizi gibi masmavi bakışlarını bana dikti. 'Kehanetler.' dedi.
Yumruk yemiş gibi olsam da yutkunup konuşmaya çalıştım ' Neyden bahsettiğinizi bana da açıklamalısınız yalnız. ' dedim. Riddle pis pis gülmeye devam ederek 'Açıklayayım tatlım.' dedi. Öksürdü ve kusura bakma der gibisinden elini kaldırdı. 'Ariçem tarihi başladığında Zaman Koruyucusu üç kehanet seslendirdi. Bu üç kehanet tarihe doğmadan dahil olacak çocuğa söylendi. Çocuk kaderi yazılarak yaratıldı. Kehanetin varlığını sadece Aristo biliyordu. Ta ki seslendirilmeye başlayana kadar. Tabi kehanetin sahibi olan çocuk da artık bundan haberdar.' dedi. Ne yani şimdi benden kehanetleri mi isteyecekti ? Logan'ın bu çocuk olma ihtimali de vardı. 'Zaman Koruyucusu kim ki , bana sadece hiçkimsenin daha önce görmediği bir Tanrı olduğundan bahsedildi. Sen gördün mü ?' dedim. Riddle 'Zaman Koruyucusunun kim olduğunu mu soruyorsun ? Ciddi olamazsın Alison ? Bu Jason seni korumayı bayağı abartmış canım. Genel tarih ve çember hakkında bilgilerin biraz eksik. ' dedi. Yalan söyleme konusunda daha başarılı olmalıydım ancak şu koşullarda elimden bu kadarı geliyordu. Ama zaman kazanmalıydım 'Kehanet olayından haberim yok.' dedim. Riddle kahkaha atmaya başladı. ' Ah Alison... Yapma canım. Yorma beni hadi.' dedi. Kendimi korumanın bir yolunu düşünüyordum. Herhangi bir hamlemde Riddle beni mahvedebilirdi. 'Bilmiyorum.' dedim. Bana yaklaşmaya başladı. Korktuğumu belli etmemek için olduğum yerde sabit duruyordum. Yan tarafıma geçip enseme fısıldadı : 'Beni sinirlendirmek istemezsin Alison.'.
Daha fazla nasıl oyalayabilirdim ki. Aklıma hiçbir şey gelmiyordu. 'Biliyorum tamam kabul.' dedim. Riddle hızlı hareketlerle önüme geçti. 'Söyle ! Hadi söyle !' diye beni sarsıyordu. Sanırım sadece birkaç dakikam vardı. Aklıma sadece bir umut Jason'a durumumu hissettirmek geldi. Riddle'ın gözlerinin içine bakarak tüm dikkatimi Jason'a odakladım. Sadece onu düşündüm. Tüm gücümle bir umut ona ulaşmaya çalışıyordum. Durumumu ona hissettirmeliydim. Riddle son bir kez 'Söylesene be !' diye bağırdığında nefesimi tutup yumruğumu suratına yapıştırdım. Anında kapıyı açarak koşmaya başladım. Köşeyi dönüp merdivenlerden indiğim sırada kütüphanenin kapısının çarpma sesini duydum. Salona nefes nefese daldım. Ava yeni yeni kendine gelmiş gibiydi. 'Ne oldu Alison ?' dediğinde kolundan tutup ona destek olarak ayağa kaldırdım. 'Riddle burada ve niyeti hiç iyi değil. Hızlı olmalıyız Ava hadi.' dedim. Terasa tam varmak üzereydik ki Riddle'ın basamaklarda ayak sesi yankılandı. Arkamı dönüp ona baktığımda suratındaki öfke bittiğimin resmiydi. Terasın kapısını açıp Ava'yı dışarı attığım anda duvara savruldum. Ardından da acıdan iki büklüm yere yapıştım. Riddle öfkeyle elini havaya kaldırıp beni bir kez daha şöminenin üstüne fırlattı. Sırtım duvara geçtiği anda acıdan bağırarak tekrar yerde buldum kendimi. Ayağa kalkacak hâlim yoktu. Rüzgarın sahibi olması beni karşısında çok avantajsız bir konuma getiriyordu. En başarısız olduğum element havaydı. Noah'un burada olması için her şeyimi verebilirdim. Ellerimden güç alarak ayağa kalkmaya çabaladığım sırada Riddle tam karnıma bir tekme daha savurdu. Nefesim kesilmişti. Kafamı tutarak bakışlarımı kendisine çevirdi. 'Sürtük !' diye bağırarak saçımdan tuttuğu gibi ayağa kaldırdı. Acıdan beynim uyuştuğunda salona birisinin koşarak daldığını gördüm.
Riddle kahkahalar atmaya başladı. Suratımı iki elinin arasına alarak sıktı. 'Bak senin tatlı kıskanç sevgilin gelmiş güzelim.' dedi. Jason'ın gözleri kıpkırmızıydı. Sinirden yumrukları sıkılı hâldeydi 'Bırak onu Riddle !' diye bağırdı. Riddle daha yüksek sesle gülmeye başladı. Bir kolunu boğazıma geçirip beni kendisine çekti. Suratını yanağıma yaklaştırarak dudaklarını yüzümde gezdirmeye başladı. 'Şimdi nasıl Jason ?' dedi. Jason'ın daha fazla sabit durmayacağından emindim. Anında Riddle'ın üstüne atladı. İkisinin arasında kalmamak için yere eğildim. Ayağa kalkacak gücüm yoktu. Jason'ın başına bir şey gelmesinden korksam da vücudumu hareket ettiremiyordum. Omzuma bir el değdiğinde zorlukla kafamı kaldırıp arkaya döndüm. Noah endişeyle başımda dikiliyordu. Bir anda beni kucaklayıp terasın kapısına yöneldi. Biz terasa çıktığımızda evin içinden alevler belirdi. Jason'ın neler yapabileceğini düşünemiyordum bile. Noah endişeyle arkasına baksa da beni uzaklaştırmak için yürümeye devam etti. Çardağa yaklaştığımızda Jack'in ayakta biriyle konuştuğunu görebiliyordum. Yaklaştığımızda bu kişinin Ava olduğunu daha net seçebilmiştim. Ama birbirleri dışında başka bir şeye odaklanmışlardı sanki. Noah 'Alison sakin olmanı istiyorum. Lütfen...' diye fısıldadığında ters giden bir şeyler olduğunu anlamıştım. Tüm gücümle toparlanarak Noah'un kucağından indim. Ona yaslanarak birkaç adım attığımda Jack yanımızdan hızla koşarak eve Jason'ın yanına gitti.
Şimdi her şey apaçık ortadaydı. Şok olarak ellerimi suratıma götürsem de daha fazla ayakta duramazdım bu manzara karşısında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARİÇEM
FantasyElementlerin tarihi. Ariçem soyu ve çember. Logan'ın bağlılığı ve mutluluğu. Noah'un eğlenceli hali ve sadakati. Ava'nın neşesi ve dostluğu. Jackson'ın profesyonelliği ve şefkati. Jason'ın sahiplenmesi ve aşkı. Alison'ın gücü ve acemiliği. Walter'ı...