Yazıyorum. Yazmaya ihtiyaç duydum. Öyle vahiy flan gelmedi ama ben yine cümleler kurmaya başladım. O yüzden yazıyorum. Ay neyse fazla uzatmayayım. İyi değilim çünkü. Sanırım :) Güncelleme; kafayı yemek üzereyim. Artı bana müzik falan bulur musunuz ya? =( buraya koymalık.
İyi okumalar...:))))))))
***
20.BÖLÜM
YIRTIK RESİMLER
"Hayat bizi sığınabileceğimiz bu resimde bile bir arada bırakmamıştı..."
Titreyen ellerim notu sallamasına rağmen onlarca kez okudu gözlerim yazıyı. Aklımdan ne yapacağımı düşünüyordum ama asla cevap bulamıyordum. Hani her duruma kendinizi hazırlarsınız ve o durumla yüzleşmeniz gerektiğinde çivi gibi çakılır kalırsınız ya onun gibiydim. Ve kendime kızıyorum. Nasıl bir şey düşünemem? Şimdi ne yapacağım?
Ben dakikalarca düşünürken yeni bir güne merhaba diyen güneş, ışıklarını tüm hastanenin pencerelerinden sarkıtmış, her yeri aydınlığa bürümüştü. Bu acılarıyla, neşeleriyle dolu mavi hastaneyi sanki umutlarla doldurmuştu. Fakat benim anlımdan terler akacaktı neredeyse! Başımı nottan kaldırıp pencereye doğru baktığımda güneş ihtişamıyla gözlerimi aldı. Elimle bir gözümü kapattığımda parmaklarımın arasından süzülen ışığı çok az görüyordum. Dayanamayıp başımı sola doğru çevirdim. Bu sefer gördüğüm pencerenin arkasında bir sürü makineye bağlı o güzel kadındı. Yavaş adımlarla penceresinin önünde durdum ve elimdeki notu cama sabitledim. Diğer elimleyse sanki onun yüzünü hissedermişçesine dokundum cama. İstiridye kelimesi geldi aklıma. Sanırım beynim benle barışmıştı ve beni sakin olmaya odaklamıştı. Şimdi sadece düşünüyordum.
Acaba Deniz'in cebinden düşen bu notu kavgalı olduğu biri mi yazdı? Deniz'in kavgalı olduğu biri mi var? Tamam, saçmalıyorum. Ama neden olmasın ki? Stresten dudaklarımı ısırmaya başladım. Nefeslerim sıklaştı. Tırnağım yumruğumun içini acımasızca kazırken not avcumun içine düştü. Etrafıma bakınmaya başladım.
Annemle babam bir köşeye çekilmiş birbirlerine sarılmış uyuyorlardı. Arda Yağız ve Rüya'da öyle...Bu sahneyi görünce endişeli ama rahatlamış ve rahatlamaya yakın bir nefes verdim. Karşıdaki beyaz duvara bakmaya başladım elimdeki kağıdı yuvarlarken. O sırada annemin hareket ettiğini gördüm. Yeni uyanmanın mahmurluğuyla etrafına bakındıktan sonra beni gördü ve yavaş adımlarla yanıma geldi.
"Kumsal, uyanmışsın. Anneannen nasıl bilgi verdiler mi?" Bu cümleyi kurarken gözleri arasında kağıt döndürdüğüm parmaklarımı izledi. Sorusuna cevap vermek yerine göz ucuyla elime baktım. Ne diyeceğimi bilemeyen bir heyecanla nefesimi tuttum. Ellimi arkama sakladım.
"E şey...Anneannem...Yani..." derken stresten soğuyan elimi sessizce, sanki belli etmeyerekten sıcak bir el kavradı. Tuttuğum nefesim sanırım bu sefer temelli kesildi. Başım yavaşça elimi sımsıkı kavrayan o elin sahibine döndü. Gözlerim yanımda dikilen ve sakince anneme bakan kişiyi görünce yanaklarımın kızardığını ve yüzümün karıncalanma misali yandığını hissettim. Ama o elimi ölümüne bırakmazcasına tuttu, avcunun içinde kayboldu minik yumruğumu. Yutkundum.
"E Menekşe teyze doktor daha kontrole gelmedi. Herhalde az sonra gelirler." dedi Deniz. Evet yine kurtardı beni, bizi. YİNE...Yeşil gözleri cümlesinden sonra bana bakınca başımı hemen anneme çevirdim ve onu onayladım. Deniz'in eliyse hala bendeydi ve beni engelliyordu.
"E peki o zaman. Bende babanı kaldırayımda bir marinaya uğrasın. Umarım anneannende bir an önce iyileşir." dedi ve omzumu sıvazladıktan sonra babama yöneldi. Babam uyandıktan sonra kafeye ineceklerini söyleyip yanımızdan ayrıldı annemler. Onların gitmesini izlerken yumruğumu sıkıca tutan Deniz parmaklarıyla avcumun içine yerleşen kağıdı aldı. Ona engel olmaya çalışsamda beni engelledi ve kağıttaki yazıyı okudu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eskiz
Подростковая литератураKumsal baş karakterimiz, yazın tanıştığı kişilerle ve en yakın arkadaşı Rüya ile bir çok acı verici aynı zamanda gerçek olaylar yaşıyor ve asıllar kafa karıştırıyor. Bu çocukça yazılmış bir watty hikayesi değil evet belki düzenlenmeli ama bu kitaba...