Merhaba minik ailem. Hiç uzatmaya niyetim yok. Direkt bölüme geçelim. Ama sizden bir ricam var. Lütfen bölümle alakalı teorilerinizi ve yorumlarınızı yazın. Sizleri seviyorum. Hadi geçelim.
İyi okumalar...:)))))))
***
14.BÖLÜM
YILDIZ SEMBOLÜ
Yalnızlık. Tek bir kelime ama çok şey ifade ediyor. Hani herkese olan şu olay. Herkesin illaki hissettiği. Yalnız değilim. Yalnız hissediyorum. Dört duvar var ve ben o duvarın içindeyim. Bana yalnız olmadığımı söyleyen ve benimle olan insanlarda o dört duvarın dışındalar. Sorunda bu ya. Onlar dışarıda. Ben bu duvarların içinde tekim. Yalnızım. Bir tek benim gürültümü duyuyor kulaklarım. Bir tek benim nefesimi hissediyor bedenim. Bir tek boş duvarları görüyor gözlerim. Bir tek kendi parfümümün kokusunu alıyorum. Anlıyor musunuz? Bir tek ben. Bu duygu kendini karanlıkta ve içine kapanmış bulmak gibi.
Çaresizlik. Bu da yalnızlığın bir sebebi. İçinde bulunduğum konu hakkında çaresizim ve bu yüzden yalnızım. İki şık arasında kalmışım ve ikisi de doğru geliyor gibi. Hiç girmediğiniz bir ortama girmişsiniz de çıkamıyormuşsunuz gibi bu duyguda. Kalakalıyorsunuz. Çaresizlikle.
Bu iki duygu. Yalnızlık ve çaresizlik. Gözümden bir iki damla yaş geliyor. Çünkü artık sıkıldım. İçimde harlanan ateş büyüyor ve beni yakıyor. Bağırmak istiyorum. Biliyorsunuzdur bu duyguyu. Eminim. İçinizden gelen çığlıklar sadece sizin kulaklarınıza değerken vücudunuz titrer, ürperirsiniz. Sorduklarında da 'iyiyim' cümlesi tek çareniz olur. İşte tamda bu durumun içindeyim. Tam da bu şeyleri hissediyorum. Rüya bana kapının ardından seslenirken ben onu umursamazdan geliyordum. Onu duyuyorum ama kimseyi duymak istemiyorum. Kendimi atölyeme kapattım. Kulağımda kulaklıklarım, üstümde önlüğüm, elimde fırça ve boyalarım, önümde tuvalim. Etrafımda ise yüzlerce tamamlanmış tablo. Fırçayı tuvale sürüyorum. Ne mi çiziyorum? Bilmiyorum. Bulunduğum durumda yalnızım ve çaresizim. Belkide içimdeki bu duyguları döküyorumdur tuvale.
"Kumsal niye bir anda kalkıp buraya kilitledin kendini? Kumsal! Aç şu kapıyı! Offf!" Rüya cam kapının dışında kapıyı yumruklamaya ve yerinde sinirle zıplamaya devam ederken ben boyaları karıştırıyordum. Gözümden tekrar bir yaş gelince fırçayı tutan elim olduğu yerde kaldı, gözlerimi kapattım. Her şeyi bir yere atıp kulaklığımı kulağımdan çıkardım. Sonra ayağa kalkıp kapının dışındaki Rüya'nın tam karşısına geçtim. Benim ayağa kalktığımı görünce derin bir nefes verip duraksadı. Gözlerimin içine baktı. Neden böyle yaptığımı soruyordu gözleri. Bense onun gözlerine bakarak bir şeyi gözden kaçırma ihtimalimizi sorguluyordum. Bir şey vardı ama ne? Bu olaylar arasında illaki bir şey kaçırmışızdır. Başımı sağ omzuma doğru biraz eğdim ve ağzım benden kontrolsuz hafifçe açılmıştı. Hızla önlüğümü çıkarıp oturduğum ahşap taburenin üstüne bıraktım. Masanın üstündeki anahtarı alıp kilidi açtım. Aklıma gelen şey cidden ip ucu olabilirdi.
"Rüya bak şimdi bana soru sorma. Söz her şeyi anlatacağım ama önce bana şu zarfı vermen lazım." Rüya'nın ellerini tutmuş gözlerine bakıyordum bir ışık yanması için.
"Hangi zarf Kumsal? Ne anlatması?" İyi ki soru sormamasını söyledim. İyi ki. Gözlerimi devirdim ve derin bir nefes aldım.
"Hani buraya ilk geldiğimizde bize gelen zarf. Deniz ve diğerlerine senin kolyen olduğunu söylemiştik. Kaymak'tan gelen." Rüya ağzını hafifçe açtı ve gözlerini kıstı. Ben ne olduğunu anlamamışken Rüya beni peşinden götürdü. Mutfak kapısından içeri girdik. Merdivenleri çıktık ve kaldığımız odada buldum kendimi. Hemen komodininin ilk çekmecesini açtı ve bana o zarfı verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eskiz
Teen FictionKumsal baş karakterimiz, yazın tanıştığı kişilerle ve en yakın arkadaşı Rüya ile bir çok acı verici aynı zamanda gerçek olaylar yaşıyor ve asıllar kafa karıştırıyor. Bu çocukça yazılmış bir watty hikayesi değil evet belki düzenlenmeli ama bu kitaba...