Her yeni bölüm eklediğimde daha mutlu oluyorum. Ve bugün mutlu olma günü...Neyse daha fazla yalan söyleyemeyeceğim. Yağmur yağıyor ve hislerimi paylaşmak istedim. Hisler paylaştıkça çoğalır mı mutluluklar gibi?
İyi okumalar...:)))))))))
***
18. BÖLÜM
UFUK
"Sonsuz gökyüzüyle, sonsuzluğa giden denizin kavuştuğu yer."
Psikiyatristimden çıktıktan sonra Rüya'yla biraz gezindik. Ne kadar süre olduğunu bilmiyorum ama biraz da konuştuk. Rüya'nın cebinden çıkartmadığı yıldız sembollü anahtar hakkında...Deniz'lerden saklamak ne kadar doğru olduğunu ya da yanlışlık payı var mı ölçmedim ki zaten yanlarında o şahsiyet varken onlarla konuşma isteğim gelmiyor. Onlardan soğuyorum her geçen saat. En son saat akşam altı gibi yazlığımızın önünde durduk. Arabadan inmeden önce masum sayılamayacak bakışlarla yan villayı kestim. Kimse yoktu. Arabadan rahatlıkla indim ve Rüya'ya evden getirdiğimiz eşyaların bulunduğu bavulları taşımasında yardım ettim. Sanırım iki bavulu birlikte taşıyamazdık. Ayrıca annem çalıştığından Rüya'nın annesi, Sedef Teyze iki koca kap poğaça ve bir kaç atıştırmalık hazırlamış. Onlarda vardı. Gerçi Sedef Teyze'de annemlerle birlikte çalışıyo ama neyse. Şoför Kemal Abide bize yardım ederken evin bahçesine kadar geldik. Kemal Abiye bundan sonrasını halledebileceğimizi söyledim ve o arabayla gitti.
"Annem herhalde ordu doyuracağını filan zannetti." Rüya anlamaz bakışlarıyla iki kabı alıp mutfak tezgahının üstüne koyup geri geldi ve bavulunu aldı. Bende benimkisini aldım ve o günkü gibi yukarı, odamıza, çıkıp eşyalarımızı yerleştirdik. O günden tek farkı artık yan evdeki kişileri hayatımızın en önemli anılarını paylaşacak, hatta birisinin kurşun yemesine neden olacak kadar yakın olmamızdı. Tişörtümü rafa yerleştirirken gözlerimi oradan ayıramadım. Evde kimse gözükmüyordu. Acaba o sıkı dostlarıyla bir yere mi gitmişlerdi. Bir an durdum. Ben neden merak ediyorum? Kaşlarımı kendime inanamaz şekilde çattım. Bu moodan çıkamadan yerdeki valizime elimi attım. Kalktığımda tekrar dolaba yöneldim. O sırada Rüya bana döndü.
"Kumsal biz ne zaman onlara söyle-" cümlesi bitmeden kapıda "3'lümüz" bitti. Şaşırmadım değil. Rüya'da aynı pozdaydı. Arda kapıya yaslanmış Yağız nerden bulduğunu bilmediğim küçük topu havaya atıp tutarak rahatça odaya girdi ve hiç istifini bozmadan yatağıma uzandı. Deniz'de kapıda bekliyordu. Ve o an Rüya'nın ne diyeceğini bildiğimden cümlesini bitirmemesine sevindim. Son anda!
"Kime ne söylenecek?" Diye sordu Arda çok da umrunda olmayan bir sesle. Rüya o an yutkundu ve sonra;
"Hiç." dedi mırıldanarak. Bense Deniz'e soran bakışlarımla baktım.
"Kapıyı açık unuttuğumu düşünmüyorum." dedim ama bana "Emin misin?" bakışı atınca, "A evet unuttum değil mi?" dedim. Bana ne oldu da bu kadar unutkan oldum?
"Valla sizi iki dakika boş bırakmaya gelmiyor hanımlar. Eve hırsız davet eder gibi, bir 'Evimiz herkese açıktır' notunuz eksikmiş." dedi Arda dalga geçen sesiyle. Ona göz devirdim. Rüya'da umursamadı. Gözlerim, hala yatağımı işgal edip topu havaya atıp tutan Yağız'a kaydı. Ani bir hareketle topu havaya attığında topu tuttum. Bana "Ne?" dercesine baktı. Sadece yatağımı işgal etmesinin cezası olacağını belirtmek için masumca dilimi çıkarttım. Bu sefer ben oynamaya başladım. Artık bakışlarla anlaşabildiğimize göre mükemmel...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eskiz
Teen FictionKumsal baş karakterimiz, yazın tanıştığı kişilerle ve en yakın arkadaşı Rüya ile bir çok acı verici aynı zamanda gerçek olaylar yaşıyor ve asıllar kafa karıştırıyor. Bu çocukça yazılmış bir watty hikayesi değil evet belki düzenlenmeli ama bu kitaba...