Herkese tekrardan merhaba. Bu 12. bölümümüz. Hadi bakalım olaylar iyice karışıyor, şekil almaya başlıyor, bir gizemler bir gizemler falan. Neyse uzatmayacağım. Bölüme geçelim. Ha bu arada müziği açmayı unutmayın.
İyi okumalar.....:))))))))
***
12.BÖLÜM
KRİZ
Bir yarım saattir hastanenin bahçesindeki bankta oturmuş duruyorum. Ve hala burdayım. Hava biraz biraz kararmaya başladı. Buna aldırmadan düşünmeye devam ediyorum. Yakında kafam patlayacak. Cidden başım ağrıyor ve başım dönmeye başladı. Düşünmeyi bırakamıyorum. Midem bulanıyor da aynı zamanda. Yerimden kalkarsam bayılacak gibi hissediyorum. O yüzden kalkmıyoruz. Burada sonsuza kadar kalacağız. Yok Kumsal abartama! Sonsuzluk burada kalmak için fazla uzun. Ayağa kalktım. İlk önce başım dönüyor mu diye baktım. Evet dönüyor. Neyse sorun değil hala ayaktayım. Evet bira adım daha. Resmen yeni yürümeyi öğrenmiş bebekler gibi ayaklarıma baka baka yavaşça adım atıyorum. Ben bir çılgınım. Hadi yavaşça bir adım daha. Hayır bu adımı atmayacaktım. Başımın ağrısıyla elimi başıma götürdüm. Gözlerimi kapattım. Tam bayılacağım derken birisi beni kolumdan tuttu. Gözlerimi açıp baktığımda Yağız'ın geldiğini gördüm. Yavaşça beni kalktığım banka geri oturttu.
"Devreler yanmış sanırım. E tabii Rüya'yı dinleyip bir şeyler yemezsen olacağı buydu. Al sana vişne suyu ve tost." Yağız bana getirdiği şeyleri uzatırken ben ona anlamsızca baktım.
"Kızım uzaydan mı geldin? Niye ülkemizin en klasik yiyeceklerine öcü görmüş gibi bakıyorsun?" Gözlerimi tekrar kapattım ve biraz bekleyip tekrar açtım. Sonra Yağız'ın elindeki vişne suyunu aldım. Açıp içmeye başladım.
"Sanırım anca algılıyoruz. Kumsal bu tost da senin."
"Ya Yağız zaten başım şimdi patlayacak. Sen bir de bana tost ye diyorsun."
"Canım benim iyi misin? Başının ağrıması aç olduğundan. Farkında mısın?" Yağız'a göz devirip cevap verdim.
"Yağız bu bilginle insanlığı aydınlattığın için teşekkür ederim. Benim için küçük ama insanlık için büyük bir adım. Merak etme." yavaşça sırtına vurdum. Yağız'ın suratında 'sen benle dalga mı geçiyorsun?' ifadesi vardı. Onun bu haline kırkırdayarak güldüm.
"Ya tamam kızma. Seni kim gönderdi? Yiyeceklerle geldiğine göre, Rüya. Beni gözetlemen için mi gönderdi seni?" Yağız düşünür gibi yaparak bir gözünü kapattı.
"Evet Rüya kısmı doğru da, onun gönderdiği kısmı yanlış. Evet ben sana göz kulak olayım diye gönderildim. Kusura bakma emir büyük yerden. Ve o kişi nasıl anlamadın bilmiyorum ama Deniz." Hah tabii ya. Ben Deniz faktörünü unutmuşum.
"Pardon ben o 'emir büyük yerden' kısmını unutmuşum." İkimiz aramızda gülüşürken. Yağız'ın elindeki tostu alıp onu da yemeye başladım. Tostum bitesiye kadar hiç konuşmadık. En sonunda tostumu bitirdiğimde Yağız konuşmaya başladı.
"Sen ne yapıyordun burada? 1 saattir." Büyük bir iç çektim.
"Heh iç çekildiğine göre yine bir şeyler olmuş. Bana anlatabilirsin. Tabii Rüya'nın yerini alamam da. Olsun." Yağız'a gülümsedim. Ve anlatmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eskiz
Teen FictionKumsal baş karakterimiz, yazın tanıştığı kişilerle ve en yakın arkadaşı Rüya ile bir çok acı verici aynı zamanda gerçek olaylar yaşıyor ve asıllar kafa karıştırıyor. Bu çocukça yazılmış bir watty hikayesi değil evet belki düzenlenmeli ama bu kitaba...