Herkese tekrardan merhaba. Yine bir bölüm. Bu 4. Bölüm oluyor. O zaman hemen hikayeye geçelim. Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.
İyi okumalar...;)))
***
4.BÖLÜM
YIKILIŞLARDAN SONRA SAĞLAMLAŞIR HAYAT
Işte bazı anlar vardır ya. Böyle içinde biriktirip dışarıya vuramadıklarını en olmayacak yerde söylersin. Sebebi artık tahammülünün kalmamasıdır. Öyle bir cümle atarsın ki ortaya herkes sana ağzı açık bir şekilde bakmaya başlar. Sende içinden "evet bunu ben söyledim, içimdekilere merhaba deyin arkadaşlar" dersin ya. Heh bende işte öyle bir zamanın içindeyim. Normal bir soruya garip bir cevap verdim. Arda, Rüya, Yağız ve Deniz hepsi bana 'ha??' der gibi bakıyor. Haklılar ama ne yapabilirim. Beni daha tanımamışlar. Ben böyleyim."ıiii Kumsal...abi bu bana çok ağır geldi. Sen kime bu kadar çok inandın?" diye sordu Yağız. Cevap vermek istemedim. Çünkü ben eskiye dair hiçbir şeye cevap vermezdim. Bunu Rüya biliyordu.
"Ya şey...eee...boşverin. Basit şeyler işte. Klasik." Oha Kumsal! Bu nasıl yalan. Ama ne yapabilirim sadece bunu diyebildim. Sadece bu kekeleme cümlesi çıktı ağzımdan. Yani ben şimdi ortaya bir yalan attım. "BASİT ŞEYLER" filan. Size birşey söyleyeyim mi? Ben bile inanmadım. Bence onlarda inanmamışlardı. Bana garip garip bakıyorlardı. Rüya dışındaki herkes. Onların soran bakışlarından kaçırdım mavi gözlerimi . Bu sırada da tabii içimden söyleniyordum. Ah anne, ah baba! Hanginiz böyle birşey yazdı ki?
Başımı tekrar kaldırdığımda Rüya Arda'ya soruyu soruyordu. Deniz ise bana bakıyordu. Sanki gözlerimin en derinine dalmak istiyordu. Bana, 'sana ne oldu?' der gibi bakıyordu. Ona birşey anlatmak istemediğim için iyiyim dercesine gülümsedim. Üzgündüm. Hatta gözlerim doldu. Her zaman bakıp sakinleştiğim gökyüzüne kaldırdım başımı. Gözyaşlarımın akmasını istemiyordum. Ama olmadı işte. Sağ gözümden bir damla yaş aktı. Çünkü bazen gökyüzünde olsada akar yeryüzüne damlalar...
Siz şimdi diyeceksiniz ki ne alaka neden ağladın şimdi diye. Ama çok alaka. Bakın ben hiç birşeye üzülmem ama konu geçmişte yaşananlar olunca insan ister istemez üzülüyor, ağlamak istiyor. Basit bir cümle kurdum, ağladım. O kadar ve şimdi bitti. Benden size bir tavsiye; geçmişe dönüp ağlamayın, gülün. Nedenini bilmiyorum. Siz öyle yapın. Daha rahatlatıcı.
"Doğruluk diyorum ben." Arda'nın bu sözü üzerine Yağız doğruluk kutusunu Arda'ya uzattı. Arda hemen bir kağıt çekti ve okumaya başladı.
"Evet delikanlı ya da hanımefendi. Söyle bakalım dürüstlük sana göre midir? Birde cevapla bakalım en yakın arkadaşın kimdir? Ya ama benim iki tane en yakın arkadaşım var."
"Maksat ortalık karıştırmak. Hadi bakalım Arda kolay gelsin." Yağız bunu söylediğinde Arda iç çekip arkasına yaslandı.
"E hadi ama Arda söyle işte birimizi. Biz sana darılmayız." Deniz'in bu sözüne ona hayranlıkla baktım. Ne kadar iyi kalpliydi. Arda bir kez daha iç çekip cevap verdi.
"Tamam söyleyeceğim ama aldırmayın. İkiside benim en yakın arkadaşım. Offfff Yağız." Arda gerilmişti, Deniz gülüyordu, Yağız seviniyordu, ben ve Rüya hiçbirşey yapmadan sırıtıyorduk.
Bu sahne bittiğinde şişenin ağzı Rüya' ya geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eskiz
Teen FictionKumsal baş karakterimiz, yazın tanıştığı kişilerle ve en yakın arkadaşı Rüya ile bir çok acı verici aynı zamanda gerçek olaylar yaşıyor ve asıllar kafa karıştırıyor. Bu çocukça yazılmış bir watty hikayesi değil evet belki düzenlenmeli ama bu kitaba...