10.BÖLÜM-LÜTFEN UYAN

40 10 0
                                    

Hikayemi nasıl geliştirmemi ister misiniz? Bunu lütfen yazın. Yakın arkadaşlarım hariç kişiler... Yakın arkadaşlarım bana watsapptan yazabilir. Buraya müthiş bir şarkı bıraktım. Onu açmayı unutmazsınız artık. Bu arada birisi bana çok güzel bir şey öğretti. O kadar çok doğru bir söz ki. Bu söze çok inanıyorum.Sizleri çooooooooooooooook seviyorum...

İyi okumalar...:)))))))

***

10. BÖLÜM

LÜTFEN UYAN

Uyandığımda başımda Bora Reis, yanımda serumun takılı olduğu direk gibi şey vardı. Anladım ki hastanedeydik. Ama...ama bizimkiler neredeydi? Hemen doğruldum. Etrafıma bir kez daha göz attım. Bora Reis kırmızı koltukta uyukluyordu. Üstümdeki ince pikeyi kaldırıp yataktan indim. Acilen ayakkabılarımı giyip kapıya doğru ilerledim. Ben tam kapıyı açacakken kapı benim üstüme açıldı. Şok içinde baktığımda karşımda Rüya ve Yağız'i gördüm.

"RÜYA!" diyerek sımsıkı sarıldım Rüya'ya. Onu kendimden çekip iki kolunu tuttum. Kızaran suratına ve dolu ela gözlerine baktım. Rüya'yi bu halde görünce arkasındaki Yağız'a kaydı gözlerim. O da bitkin ve perişan olmuş halde bakıyordu bana.

"Yağız?" dedim ne söyleyeceğinden korkarak. Ona soran gözlerle bakmaya devam ettim o ise gözlerini benden kaçırıp yere baktı.

"Rüya?" dedim bu sefer. O da yüzüme bakmıyordu.

"Yağız...diğerleri...nerdeler?" Hafifçe yutkundum, gözlerimden birer damla yaş gelirken. Onlar bana cevap vermemeye devam edince arkamı döndüm. Uyuyan Bora Reis'e baktim. Hızla yanına gidip koluna vurdum. Uyanmadı. Daha sert vurdum.

"Ya uyan uyan!" canının acıması umrumda olmadan vurmaya devam ettim. Vuruyor, bağırıyor ve ağlıyordum. En sonunda ayağına tekme atarak uyandırdım onu. Sersem sersem suratıma bakarken kafayı yemek üzereydim.

"Nerdeler?" dedim gözümden bir damla daha yaş gelirken. Anlamsızca suratıma bakmaya devam etti.

"Kızım dur bir sakin ol!" Bora Reis kolumdan tutarken sakinleşmemi söylüyordu. Hızla kolumu çektim ve suratına onu öldürecekmiş gibi baktım.

"Ya nerdeler diyorum, nerdeler? Deniz ve Arda neden gelmediler, neden burada değiller, neden cevap vermiyorsunuz?" Arkamı dönüp Yağız'a baktım. Gözlerim ona yalvarırcasına bakıyordu. O bana cevap vermeyince gidip Rüya'nın önünde durdum. Yüzüne baktım.

"Biri bana kahve almaya gittiler desin. Ya da ne bileyim bahçedeler hava alıyorlar olmadı evden çağırdılar oradalar, güvendeler desin ne olur? Bunları desin biriniz. Ve bunlar doğru olsun lütfen. Yalvaririm." Tam şu anı kayda geçirin. Bir yıldır ruh gibi dolaşan, bir kimseye tek kelime etmeyen ,bir kişiden her hangi bir konu hakkında rica etmeyen Kumsal şimdi ağlayarak ,bağırarak, yalvarıyor. O kadar çaresiz ki. Sanki dünyanın en kötü hastalığına kapılmış gibi çaresiz. Başını kaldırdığında ona bakan suratlar sanki daha bir umutsuz.

İçim acıya acıya başımı öne eğdim. Çaresizce etrafıma bakındım. Gözlerim ilk önce denizlerin kralı dediğim Bora Reis'e kaydı. Dalgalar ona da vurmuştu. Hatta yıkıp geçmişlerdi. Ardından Rüya'ya baktım. Ellerinden, benim gibi karamsar bi arkadaşı varken zorla kurduğu pembe dünyası alınmışta onun yerine simsiyah bir kutu verilmiş, oraya hapsedilmiş gibiydi. Gözlerimin önünden onun beni nasıl hayata döndürmeye çalıştığı, ben güleyim diye sevinçle fıkralar anlattığı günler geçti. Şimdi...Şimdi o renkli çiçek solmuş karşımda göz yaşı döküyordu. Gözlerim bir kez daha Yağız'a kaydı. Iki gün önce espriler yapan, gülüp eğlenen Yağız başını öne eğmiş, benim gibi çaresiz bakıyordu. Onu bu halde görünce içimde bir şeyler koptu. Başımı yukarı kaldırdım. Ayağımı yerden çekmeden bir indirip bir kaldırıyordum hızlıca. Gözlerimi kapattım. Bir yaş daha geldi gözlerimden. İçime sığmayan fırtına bir kez daha koptu. Ve o fırtına son olmayacaktı biliyordum. O fırtına benim hayatımdı. Gelip geçenlerden değil, gelip yerleşenlerden.

eskizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin