- Giriş -

1K 97 469
                                    

Yeni kitabım Sehabe kurgusuna hoşgeldiniz... Yorumlarınızı bekliyorum. Fikirlerinizi ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz!

İlk bölümü o zaman floriasmellia ve rapkurgu ithaf ediyorum..

***********

Elimde kupa çayım ile nöbetimi tutuyordum. Polis olmanın verdiği yorgunluk ve sorumluluklar vardı. Bu meslek ne kadar yorucu olursa olsun, yaşadığın şehiri koruduğunu hissetmek, her şeye bedeldi.

Ben dışarıyı seyrederken yanıma gelen Orkun'a kısa bir bakış attım. Acelesi var gibiydi.

"Burcu komiserim, bir ihbar aldık." kaşlarımı çatıp bakışlarımı ona çevirdim.

"Devam et Orkun?" derin bir nefes alıp devam etti.

"İstanbul Zeytinburnu civarlarında, bir konserde uyuşturucu madde kullanılıp, satıldığını söylediler. Biz çıkıyoruz, siz de gelmek ister misiniz diye gelmiştim." kafamı sallayıp elimdeki kupayı masaya bıraktım. Orkun'un peşinden karakoldan çıktım.

Orkun bizim karakolun, hem en neşeli kişiliği hem de ihbarları alıp değerlendiren bir polisti. Çoğu ciddi operasyonda bile, bütün gergin havayı dağıtabiliyordu. Ayrıca çok duygusal olabiliyordu. Bazı zamanlar, duyguları ile hareket ediyordu ve bu bizim işimizi zorlaştırıyordu.

Ne kadar yorucu olduğunu arada abartıp, kendini yüceltse de asla bir baş komiser olamazdı. Burada kendimi övmüştüm. Bende kendimi övmeyi çok sevmezdim ama yapılan emekleri, harcanan zamanları, tehlikeye atılan canları umursamayıp her şeye dil atanlara sinir oluyordum.

İhbar edilen yere gelince, arkada da dört kişi olmak üzere yedi kişi olarak konser alanına giriş yaptık. Çoğu insanın gözü bize dönmüştü. Şimdiye kadar bir olay çıkmamasına, ya da bir kişinin insanların arasından kaçmamasına şaşırmıştım. Çünkü genelde öyle olurdu.

Saçları rastalı, sakalları uzun biri bize doğru gelince şüpheyle süzdüm. Sırıtarak bize geliyordu. Hayır neden sırıtıyorsun, komik bir şey varsa bizde gülelim.

"Hoşgeldiniz polis arkadaşlar." Orkun elini uzatıp, kendini taktim etmişti. Adını Mehmet olduğunu öğrendiğim adam, otuz küsur yaşlarda gözüküyordu.

"Burada sahneye çıkacak olan arkadaş kim?" Gözlerimle çevreyi taradım. Sahneye çıkan herhangi biri yoktu. Etrafta duvara asılmış, Hadise ya da Murat Boz posterleri de...

"Barış, benim arkadaşım."

"Sahneye çıkacak olan sizin arkadaşınızsa, onun dinleyicilerini uyuşturucuya özendirdiğini söyleyebilir misiniz?"

"Hayır. Barış hep aşk şarkıları yapar. Bakın! Kendisi de geliyor zaten." Eliyle gösterdiği yere baktım. Barış denen adam, sahnede önce elleriyle selam verdikten sonra gözleri bizi buldu. Yüzündeki ifadeye bakılırsa, neden burada olduğumuzu sorgular gibiydi. Yavaş adımlarla buraya yöneldi.

"Umarım ihbar asılsız değildir beyefendi. Yoksa o kadar para ödenen konseri mahvetmek istemeyiz." Mehmet denen adamın birkaç saniye gözleri beni buldu. Yalancı bir sırıtma kondurup kafasıyla onayladı.

"Buyrun?" Konseri verecek olan arkadaş da aramıza katılmıştı. Orkun benim yerime elini uzatıp kendini taktim etti.

"Uyuşturucu madde ihbarı aldık Barış Bey." Barış, otuzlu yaşlarda, kıvırcık saçlı, bol kıyafetler giyen bir tipti. Kafasındaki şapka yüzünden alnına kıvırcık saçları düşmüştü. Sakalı ve bıyığı da kıvırcıktı. Garip bir yüzü vardı.

"İhbarı yapan kim biliyor muyuz?" Orkun kafasını sağa sola salladı.

"Konseri iptal edip bizimle gelmeniz gerek. Arkadaşlarımız etrafa göz attılar. Bahsedilen uyuşturucuları henüz göremedik."

"Öyle bir şey yok zaten." Barış'ın yüzü gerilmişti. "Bakın, sanırım asılsız ihbar ya da yanlış bir ihbar. Konsere o kadar insan para verdi. İptal edemem." Gözlerimi devirdim.

"O kadar insanı aynı yere toplamanın, sadece konser olduğuna inanmamızı mı bekliyorsun?" Barış'ın renkli gözleri beni bulunca bakışlarımı sertleştirdim. Suçlu psikolojisi uygularsam, suratından doğru olup olmadığını anlayabilirdim.

"Evet." Sırıttım. Kısa ve net cevap vermişti. Genelde suçlular, gözlerini kaçırmasa bile, kendilerini savunmaya alırlardı.

"Pekala, şöyle yapıyoruz." Kafamı kaldırıp hepsine bir bakış attım. Sonra Barış'a döndüm. "O kadar insanı geri göndermek olmaz. Biz burada olacağız. Sende şarkını söyleyip, bizimle karakola geleceksin." Barış kafasını salladı.

"Tamam." Barış yanımızdan ayrılınca biz de kapıya ilerlemeye başladık. Mehmet denen adam, yanımızdan ayrılmamıştı.

"Size bir şey demem lazım memur hanım." Gözlerimi kısıp, kafamı ona çevirdim.

"Evet?" Yutkundu.

"Şey, bu biraz sizi kızdırabilir." Çekindiği bir şeyler vardı. Kaşlarımı çattım. Bu çekinmekten çok, saklamak gibiydi. "Ben Barış'a şaka amaçlı olsun diye böyle bir şey hazırladım. Aklıma da ihbar etmek geldi. İhbar asılsız, uyuşturucu yok."

Sinirle elimi sıktım. Ben görev başındayken, üstelik nöbetteyken asılsız bir haber uğruna bırakıp gelmiştim. Üstelik bu bir arkadaşa yapılmış şakaydı! Hah! Ne güzel ama?

"Ne saçmalıyorsunuz beyfendi? Şakalarınıza polisi âlet etmek ne demek!" Orkun hafif kükreyince Mehmet bir adım geri gitti. Korkmuştu.

"Üzgünüm."

"Orkun al arkadaşı, siz karakola gidin. Bende Barış denen şu herifi alıp geleceğim. Polise şaka yapmak ne demekmiş bir öğrensinler!"

********

Ehe ehe :)

Başın dertte Barış...

Dağra'dan sonra gelen 2. Kurgum ile karşınızdayım. Dağra'da çok ağladık, çok üzüldük, bazen nefret ettik, bazen de öldüresiye sinirlendik. Ayla ve Dağra aşkı, hep kalbimde olacak..

Kurgu hakkındaki yorumlarınızı belirtebilirsiniz! (Kapak için öneri alınır..)

POLİSE ŞAKA OLMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin