"Yükümün ağırlığını, tartan bilir."
~ Şanışer
(Medya: Yeni kapağımız... )
---------Kafamı kapıya kaldırdığımda tekrar gözümü telefona çevirdim. Umarım doğru adrese gelmişimdir. Burcu'nun uyandıktan sonra, bana attığı adrese gelmiştim.
Yavaş adımlarla gidip kapıyı çaldım. Kapı ahşap boyama ile kaplanmıştı. Evin dışı için aynı şeyleri söyleyemeyecektim. Dışarıdan güzel bir ailenin yaşadığını belli edecek kadar temiz gözüküyordu. Uzunlama giden pencereler, sarı renginde şeritler... Uzun bakıldığında, beyaz boyanın çoktan dökülmüş olduğunu görebiliyordum.
Dakikalar sonra çaldığım kapı, aralanmıştı. Burcu'nun annesi olduğunu düşündüğüm kadın, samimi bir gülümseme yolladı.
"Hoşgeldin..."
"Barış. Barış Çetin."
"Hoşgeldin Barış, buyur." Elini içeriye kaldırdığında, kafamı sallayıp içeri girdim. Yemek masası, salonun genişliğinden ortaya koyulmuştu. Bir iki basamak aşağı indiğimizde, salon olduğunu düşündüğüm, deri oturma grubunun olduğunu gördüm.
Burcu beni görünce hızla süzmüştü. Elimde ya da belimde silah ile gelecek halim yoktu ya. Bugün siyah geniş bir tişört, üstünde griye çalan, uzun ve sık çizgileri olan bir mont, kot açık mavi pantolon ve beyaz spor ayakkabı takmıştım. Kafamda yine pantolonum ile aynı renk olan beremi de kafama geçirmiştim.
Yemek masasına doğru ilerlediğimde merdivenden inen Su, beni görmüştü. Gözleri parladı. Hızla bana geldi ve kollarını belime sardı. Vücudum direk kasılmıştı. İnsanlar ile temastan kaçınan biriydim.
"Barış abi, cidden sen misin?" Sahte bir gülümseme yolladım. Gergindim. Kibarca Su'yu kendimden uzaklaştırıp masaya oturdum. Herkes yerleştikten sonra Su haricinde kimse konuşmuyordu.
"Sonra Barış abi, çocuk da oğlanı dövdü." 'aa öyle mi?' bakışı attıktan sonra önüme koyulan çorbamdan bir kaşık almıştım.
"Şu bereden rahatsız olmuyor musun?" Yutkundum. Burcu'nun bana eğilmiş, sorduğu soruyu garip karşılamıştım. Kafamı sağa sola salladım.
"Hayır. Tarzım bu." Eğer burada Sarp olsaydı, kesin göz kırpardı. Ama ben kırpmamıştım.
Yarım saat sonra Su odasına çıktığında, biz de salona geçmiştik. Telefonum çalınca, aileye kısa bir bakış atıp arayana baktım. Mehmet beni arıyordu.
"Müsadenizle.." Ömer Bey, tebessümle kafasını salladığında ayağa kalktım.
"Söyle?"
"Barıış!" Ağzını yayarak konuşan Sarp'ı görmezden geldim. Gözlerimi devirdim. Burcu oturduğu yerden beni süzüyordu.
"Ne diyeceksin Sarp?" Arkadan öksürük sesi geldikten sonra Sarp bir şeyler fısıldadı.
"Mehmet içirdi bize bunu, kafası çok iyi." Kaşlarımı çattım. Mehmet kullanmazdı ki, alkol ve o tür maddeler.
"Sarp şakanın sırası değil. Mehmet'in telefonu neden sende?" Arkadan gelen bağırışma sesine kulak kabarttım.
"Çabuk söyle! Ölüyoruz!" Gözlerim kocaman olurken, hızla telefonu kapattım. Onlara sanırım bir şey olmuştu ya da olmak üzereydi. Bu ani hareketimle Burcu da yanıma gelmişti.
"Bizimkilere bir şey olmuş olmalı." Anlamsız gözleri ile baktı. " Burcu başka akşama ertleyelim mi? Cidden sanırım onlara bir şey olmuş." Kafasını hızla salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
POLİSE ŞAKA OLMAZ
FanfictionKaderin beklenmedik şakaları bazen bizi yıkabiliyor! Burcu Şahan, hayatın ona getirdiği zorlu mücadelelere rağmen ayakta kalabilmiş, polis olmuş ve bütün kaderini belirleyecek adımlar atmış bir kadındır. Ailesinin başına gelenler, onun dimdik ve güç...