Bölüm - 4 -

290 45 95
                                    

"Resmi çekti tanrı koydu önüne tüm resimleri, hatırla! Neydi sebebi yapılan tüm hataların, bağışla!"

                                        - Sagopa -

-------------

Dün Aslı'yı evine bıraktıktan sonra babası ile konuşmak için sabah erkenden evden ayrıldım. Dükkanda bana farklı bir isim, gece sokakta farklı bir isim söylemişti. Bunu fark etmiştim. Ona nasıl seslenilmesini istiyorsa, öyle hitap ediyordu. Ya da gerçek ismini bile bilmiyordu. Ne garip değil mi? Hayattasın, bu dünyanın bir parçasısın, ama yaşama dair hiçbir fikrin yok. Bu kaderden kopmuş, kendi hastalığında boğuluyorsun...

Tamirhaneye geldiğimde dün olan çocuğu görmemiştim. Derin bir nefes alıp, emin adımlar ile küçük kulübeye yürüdüm. Kapıyı sakince tıklattım. İçeriden komut gelince, kulpu yavaşca indirip, içeri süzüldüm. Babasının bakışları bana dönünce inanamayarak birkaç saniye beni süzdü. Hafif tebessüm ederek masanın karşısına geçtim.

"Barış Bey?" Kaşlarımı kaldırdım.

"Oturabilir miyim?" Kafasını hızla sallayıp eliyle işaret etti.

"Buyrun." Deri koltuğa yerleştikten sonra lafa nereden başlayacağımı düşünmeye başladım. Bir babaya, kızınız hasta demek ne kadar kolaydı? Ben hep baba - kız ilişkisinin her şeyden öte olduğuna inanmışımdır. Şimdi belki de o ilişkilerin birine kötü haberi verecektim.

"Adınızı alabilir miyim öncelikle?"

"Ömer."

"Memnun oldum Ömer Bey. Siz ile önemli bir mevzuat konuşmak için geldim." Ömer kaşlarını çatıp, ellerini, masanın üstünde birleştirdi.

"Dinliyorum." Derin bir nefes aldım.

"Kızınızın ismi neydi?" Sertçe yutkundu. Onu sorguya çekiyormuşum gibi hissediyordu. Kızından soruya girince, daha da gerilmişti.

"Su."

"Dün gece kızınız neredeydi?" Evet. Yüz hatları yeterince gerilmişken, parmaklarının arası ile oynamaya başlamıştı.

"Neden soruyorsunuz?"

"Kızınız ile dün gece Sarıyer'e doğru küçük bir mahallede karşılaştım desem?" Ağzı aralandı. Bir şey söylemek istediğinden değildi. Şaşırdığı için aralanmıştı.

"Kızım evdeydi. Yanlış görmüş olmalısınız." Kafamı sağa sola salladım.

"Hayır. Akşam evine bizzat ben bıraktım. Açık adres vermek gerekirse sanırım, bulvarın oralar felan. Karanlıkta çok dikkat etmedim, kusura bakmayın." Ömer derin bir nefes aldı.

"Birkaç gece böyle evde olmadığını görüyorum. Ama sabahına geri gelmiş ve uyuyor olarak buluyorum Barış Bey. Neden böyle oluyor bilmiyorum." 

"Hastaneye götürmeyi denediniz mi?" Kafasını olumlu anlamda salladı.

"Evet. Lakin, Su bunu duyunca çığlıklar atıyor. Ağlayarak gitmek istemediğini söylüyor. Biz de zorlamıyoruz." Kafamı salladım.

"Dün Su'yun hastalığını öğrendim Ömer Bey. Kızınız opsesif hastası." Kaşlarını çattı.

"O nasıl bir hastalık?"

"Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), sahibi hastalar, kontrol edemedikleri düşünceleri, korkuları veya imgeleri saplantı halinde yaşarlar. Su tam olarak bunu yaşıyor. Düşüncelerin ürettiği kaygı,  kendini tekrarlayan davranışları, veya rutinlerin zorunlu hale gelmesine neden olur. " Ömer beni sessizce dinledikten sonra bana sorgular bakışlar atmaya başladı.
"Ben psikiyatri okudum. Diğer mesleğim psikolog. Oradan biliyorum." Kafasını salladı.

POLİSE ŞAKA OLMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin