Yanlış düşünebilirsin, yanlış anlayabilirsin, yanlış yapabilirsin ama yanlış hissedemezsin.
Edith Wharton
Yoğun geçen bir günün ardından yorgunlukla eve geldim. Sibel'le konuşmak için can atan tarafım, tüm gün boyunca beni rahat bırakmamıştı. Yüz yüze konuşmak istesemde, yüzünü görmeye tahammülüm yoktu. Odanın kapısını kapatmadan önce anneme baktım. Mutfaktaydı. Kapıyı kapatıp yatağa oturdum. Kulağımda çalan telefonun sesi acaba gitse miydim diye düşündürüyordu. Sonunda açılan telefondan dingin nefes alışverişi duyuluyordu.
" Dün seni aramadım ama hem dün hemde bugün ne söylediğini şimdi anlat."
Ses gelmemesine sinirlenirken derin bir nefes alıp "Başla!" dedim sabırsız bir sesle.
" Yok. Hiçbir şey sormadı iki gündür."
Yalan söylüyordu ya da herşeyi yumurtlamıştı.
" Ne demek sormadı, sen hergün herşeyinizi soruyor demedin mi?"
Bıkkın bir sesle konuşmaya devam etti.
" Sormadı işte, sana söylediğimden beri sormuyor hiçbir şey, aramıyor da!"
Hafif bir sinirle çıkan sesi beni şaşırtmıştı. Bu o pişman kadın mıydı? Ya da pişman numarası yapan kadındı.
"Sen beni salak mı sanıyorsun? Ben bildiğimden beri hiçbir şey sormuyor ve bunu da sen ona yumurtlamadın öyle mi?"
" İstediğine inan ve beni rahat bırak. Bu pisliğe bulaştım ve sonunda bitti. Artık sizinle hiçbir alakam olmayacak, ne annenin ne de senin karşına çıkmayacağım."
Ne yani bu kadar mıydı?
" Oldu bitti demekle olmuyor o işler. Ben bu işin peşini bırakmam, senin alakan varsa seni bulurum. Muhtemelen de öyle zaten."
" Yeter be! Gücün yetiyorsa git o psikopat babaannene sor, niye aramamış? Dediğim gibi bir daha karşınıza çıkmam."
Bu cesaretin kaynağı kaç bin TL'ye dayanıyordu acaba?
" Anlıyorum Sibel, yeni bir para kaynağın var. Para dolu hayatında sana başarılar. Dediğin gibi umarım bir daha karşımıza çıkmazsın. Çünkü o zaman elimde sıktığım telefonum olmaz."
Kapatıp yatağın üzerine attım. Sinirden elim titriyordu. Ne kadar sessiz, uysal bir insansam sinirliyken de o kadar asabi ve deliyimdir. En azından annem öyle söyler.
Bu neydi şimdi? Hayır yani, amaçları neydi? Hem aklıma türlü türlü pis şeyler getiriyorlar, sonra da defolup gidiyorlardı. Ama iyi olmuştu, en azından o kadını artık görmeyecektim. Annemin etrafında da dolaşmayacaktı. Bunu bir de anneme söylemek vardı ama buna cesaretim yoktu. Annem bazen "Sibel ne kadar hamarat bir kadın, o kadar hızlı ki" der. Keşke herşey hamaratlık olsa be annem.
Üzerimi değiştirip odamı kabaca topladım. Bir ara pencerelerin silinmesi gerekti. Bunu unutmamalıydım. Kirlileri kucağıma toplayıp banyoya götürdüm ve nihayet annemin yanına gittim.
" Anne "
" Kuzum?"
" Hafta sonu İstanbul'a gidiyoruz değil mi?"
Karıştırdığı çorbanın altını kapatıp başını salladı.
" Gidiyoruz tabi, dün dedin ya."
Doğru ya zaten demiştim, saçlarımı kaşıyıp, öksürdüm.
" O zaman ben iki bilet alayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ISABEL
RomanceSanata aşık adamın, aşık olma hikayesi.... Acılara bürünmüş kadınının, aşka soyunma hikayesi... İstanbul'da doğup büyümüş olan Isabel, Muğla'ya gelir. Bu yemyeşil umutlarla dolu şehir, ona hayatının en güzel anlarını verirken, güneşin batışı kadar g...