💫
Sınavlar, dersler, notlar derken kendimi kaybetmiştim. Sanki sayıların olduğu bir havuza atılmış gibiydim. Nereye baksam ders vardı ama çokta şikayetçi değildim. Her zaman biraz inek bir öğrenci olmuştum. Masayı düzenleyip kitapları boy sırasına göre dizdim. Kalemleri koyudan açık renge doğru sıralayıp, masayı sildim. Böyle düzenli olunca daha çok ders çalışmak isteyecekmişim gibi geliyordu. Son olarak yatağımıda toplayıp temizlik faslını bitirdim. Bugün büyük gündü. İstanbul yolcusuyduk. Saate baktım. Sekiz buçuğa geliyordu. Erken kalkmanın güzelliği diye bir şey vardı. Bavul tarzında küçük bir çanta çıkarıp birkaç parça kıyafet koydum.
" Isabel, Sibel'i arıyorum bu numara kullanılmıyor diyor. Ne oldu acaba?"
Duyduklarımla yutkunup başımı kaldırdım. Anneme dönüp baktım.
" N-ne oldu ki? Neden aradın?"
" E kızım gidiyoruz ya, Ebru tek başına nasıl yetişsin pastaneye?"
Ben bunu nasıl hesaba katmamıştım? Annem sormayacak mıydı bu kadını, tabi ki irdeleyecekti. İyice aklı havada biri olmuştum.
" Bir şey yoktur annem, belki bir sorun olmuştur. Değiştirmek zorunda kalmıştır."
Ellerimle pijamamı sıkıp, terini sildim. O kadar gergindim ki, kendimi sıkmaktan yorulmuştum.
" Sibel hiç böyle yapmazdı, ne yapsak ki? Kimden ulaşabilirim bir sıkıntısı mı var, yardıma mı ihtiyacı var bilmiyoruz."
Ah annem, o kadar iyisin ki...Bizim arkamızdan iş çevirdiği için yüzümüze bakamıyor, kaçıyor. Diyemiyordum.
" Anne, eminim bir şey yoktur. Birgün idare edebilecek birini ayarlarım ben, arkadaşlarıma sorarım. Sen boşver, kafanı yorma. Kocaman kadın sonuçta değil mi?"
Kaşlarını kaldırıp yüzündeki gergin ifadeyi gevşetti.
" Aman öyle endişenledim işte, orası öyle. Kocaman kadın."
Zorla gülümseyip başımı salladım. Yanına yaklaşıp yanaklarını okşamaya başladım.
" Neyse, sen hazır mısın? Uçak 2'te kalkıyor."
" Kız sen kendine bak, ben hazırım tabi."
Burnumu küçük bir çocuk gibi sıkıp güldü.
Arkamdan gelen telefonun titreme sesiyle göz ucuyla baktım. Burak arıyordu. Annem etrafa bakıp telefonu gördü.
" Kızım çalıyor, duymuyor musun?"
" Ha anne kısıkta, kalmış. Duymadım."
Kapıda durup hala bana bakan annem eşliğinde telefonu açtım.
" Merhaba Burak."
Oldukça resmi olmasına dikkat ettiğim kelimeleri, anneme bakarak düz bir şekilde söyledim.
Evet, şu an şişirilmekten gerilmiş, kasılmış ve az sonra patlayacak bir balon gibiydim.
" Sana da merhaba, sevgilim. Ne zaman gidiyorsun?"
Telefonu kulağıma sokmak suretiyle yok etmek istiyordum. Annem gülümseyip çıktı ve kapıyı kapattı.
Derin bir oh çekip yatağıma oturdum.
" Ne oldu?"
" Annem az önce seninle konuşurken yüzüme bakıyordu."
" Senin kararın ama söylemen iyi olur sevgilim."
Bende bunun farkındaydım ama bu cesareti kendimde bulamıyordum. Annemin kızacağından veya kötü karşılayacağından değil. Annem belki sevinirdi bile. Benim derdim ilk defa böyle bir şey söylecek olmamım heyecanı ve korkusuydu. İkisi nasıl aynı anda oluyordu bilmiyordum ama oluyordu işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ISABEL
RomanceSanata aşık adamın, aşık olma hikayesi.... Acılara bürünmüş kadınının, aşka soyunma hikayesi... İstanbul'da doğup büyümüş olan Isabel, Muğla'ya gelir. Bu yemyeşil umutlarla dolu şehir, ona hayatının en güzel anlarını verirken, güneşin batışı kadar g...