RakkaseAdım Rachel ve Belçika'da doğdum. Terkedildiğim yetimhane manastırda beni yetiştiren rahibelerin söylediğine göre daha birkaç günlükken kapıya birakılmışım ve ne onların, nede orada geçen daha sonraki yıllarımda düzenli olarak kontrole gelen hükümet çalışanlarının hiçbirinin ebeveynlerimin kim oldukları hakkında hiçbir bilgileri yoktu.
Önceleri orada çok mutlu ve tasasız bir şekilde yaşadım. Ta ki ergenliğime ulaşana kadar. İlk adetimi gördüğümün ertesi günü bana şimdiye kadar çok iyi davranan rahibelerin tavırları anında değişti ve her şeyimi kısıtlamaya, oğlan çocuklarıyla oynamama izin vermemeye ve hatta beni içinde yaşadığımız binaların bahçesinden dışarıya bile salmamaya başladılar. İlk başlarda bunu yadırgasamda bu duruma kısa bir sürede alıştım ve aradan bir, iki yıl kadar geçtikten sonra yaşıtım olan manastırın erkek yetimleri boy atıp, sakal ve bıyıkları çıkmaya ve etrafımda fır dönmeye başladıklarında o yaşlı kadınların niye bu tedbirleri aldıklarını sonunda anladım.
Çünkü dayanılmaz bir güzelliğim vardı ve bir kirpik kırpma, veya bir göz süzmeyle o beyinlerini bacakları arasında taşıyan mahlukatlara yaptıramayacağım hiç bir şey yoktu. Ben buna, benim süper gücüm diyorum. Hani örümcek adam duvarlara tırmanır, süpermen uçar ya. Bende bir baktı mı çarpıyordum.
Neye kâdir olduğumun farkına varır varmaz manastırdaki hayatım dahada zorlaştı ve on sekiz yaşıma gelinceye kadar sanki bir cinayet zanlısıymış gibi kısıtlamalarım daha da artarak yaşamak zorunda bırakıldım.
Ta ki uzun boylu, esmer, ince bıyıklı, saçları özenle taranmış, yakışıklı ve iyi giyimli biri ziyaretime gelerek, artık reşit olduğumu, eğer arzu edersem hemen bugün onunla yetimhaneden ayrılabileceğimi ve rahibelerinin isteselerde beni durduramayacağını söyleyene kadar.
Önce bu herif benden ne bekliyor diye tereddüt etsemde, gençliğin verdiği cesaretle adamın teklifini kabul etmeye karar verdim ve ertesi gün Dubai'ye uçtuk.
Sonraki beş yılın ilk ikisi, biri dünyanın en pahalı eskortu olduğunu sonradan öğrendiğim, diğeri ise en seksi ve baştan çıkarıcı danslarda uzman olan iki bayan eğitmenimin bana hristiyan aleminin lideri Papa'yı bile baştan çıkarabilecek teknikleri öğretmesiyle geçti ve üçüncü yıl kara kuru, zayıf mı zayıf bir adama teslim edildim.
Oda bana, tam üç yıl boyunca, yakalanma tehlikesi olmadan ve kimsenin şüphesini üzerime çekmeden insanların canının nasıl alınabileceğini öğretti ve sonunda hazır olduğumun kararını verdiğinde beni Burj Khalifa'ya götürdü.
Dubai'deki gökdelenin çatı katına çıkartıldığımda beni piskopos kıyafetleri içinde, orta boylu, gözleri zümrüt rengi bir adam karşıladı ve sol tarafımdaki geniş kanepeye oturmamı işaret edip karşıma bir sandalye çekerek avucunda tuttuğu küçük bir hapı bana uzattı. Ben şüphe içinde " Bu ne?" diye sorunca da " Eğer dediklerimi yaparsan, ömrün sona erdiğinde öbür dünyada ne zevkler tadabileceğini sana gösterecek bir şey." cevabını verdi.
İçimden " Acaba beni bayıltıp bana tecavüz mü edecek?" diye geçirsem de, eğer bana böyle birşey yapmayı tasarlıyor olsalar beş yıl beklemez, şimdiye edeceklerini ederlerdi diye düşünüp tableti ağzıma attım ve beş dakika kadar sonra etrafım bulanıklamaya başlayıp kendimden geçtim.
Kimbilir ne kadar zaman sonra her tarafı çiçeklerle dolu, yemyeşil bir çayırda tekrar uyandığımda; hayatımda gördüğüm en yakışıklı erkek saçlarımı okşayarak ve gözlerimin içine şefkatle bakarak bana gülümsedi. Sonrada beni ayağa kaldırıp çıplak bedenimin üzerini saç teli kadar ince altın ipliklerle dokunmuş, üzeri elmaslarla kaplı bir elbiseyle örttü ve bana bir içecek verdi.
Gerisini hayal meyal hatırlasam da, orada geçirdiğim süre ömrümün en mesut zamanlarıydı. Her dediğimi yapan, kadehimi hiçbir zaman boş bırakmayan, bana bir tanrıçaymışım gibi davranan, benim mutluluğumu kendininkinden bile üstte tutan ve belki de evrendeki en romantik erkek olan kavalyem her arzuladığım şeyi anında yerine getirerek bana hayatımın en mutlu dönemini yaşattı ve bir gün uykuya dalıp ertesi sabah kendimi beni o muhteşem yere salan adamın karşısında bulunca hayal kırıklığı içinde, ona hemen geri dönmek istediğimi söyledim.
O kadar yıl bana eğitim verdiren kişi gülümseyerek " Demek cenneti beğendin." diye bana, Dağın yaşlı adamı olarak bilindiğini söyledi ve zamanı geldiğinde yeniden gidebileceğimi ekledi. Bir manastırda büyüdüğüm halde hiç dindar olmadığım için kafamda o yerin cennet olduğu şüphesi uyansa da; tecrübe ettiklerimin ancak öteki dünyada olabileceğini düşünerek " Senin insanları istediğin zaman oraya gönderecek gücün var mı?" sorusunu sorduğumda da cevap vermektense yemyeşil gözlerini benimkilere dikerek başını hafifçe salladı ve bana başka bir hap uzattı.
" Ölümden sonraki hayatın güzel yanlarını tattığına göre; artık kötü taraflarınıda tecrübe etmenin zamanı geldi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAĞIN YAŞLI ADAMI ( TAMAMLANDI.)
AdventureRakkase adama bir öpücük atıp kenara indirdiği el çantasını aldı ve mafya liderinin gözlerinin üzerinde olduğunu bildiğinden kalçalarını sağa sola atarak banyo kapısına yürüdü. İçeri girdiğinde de kilidi kilitleyip çabucak bir duş aldı ve kendini ku...