Biz, kurulduğumuzdan beri ölüme tapan bir tarikatmışız ve hakkımızda gerçekten pekte birşey bilmeselerde, sağdan soldan duyduklarıyla üzerimize kitap yazan yüzlerce tarihçiye göre adımızın anılması bile en kudretli hükümdar ve imparatorların yüreklerine korku salmaya yeterliymiş.
Ta ki Moğol hakanını öldürme işini kabul etmemize ve peşine gönderilen fedailerimizin bunu ellerine yüzlerine bulaştırırarak enselenmelerine kadar.
Suikastin ters gittiği ve adamlarımızın yakalanarak konuşturuldukları kulağımıza gelse de, daha önce de birkaç kez başarısız olduğumuz ve üzerimize salınan orduları Alamut'un kayalık ve zor coğrafyası sayesinde her seferinde durdurduğumuz için pek tasalanmamışız.
Hatta, Moğollar kalemizin üzerine kurulu olduğu yalçın dağların eteklerine vardıklarında bile pek endişelenmemişiz ve bu zamana kadar hiç kimsenin yakınımıza bile yanaşamamalarının verdiği güvenle bu bozkır çapulcularına da hadlerini bildireceğimizden emin onlara kan kusturmak için hazırlıklara girişmişiz.
Ama o zamanki liderimiz bir şeyi hesaba katmayı unutmuş; oda, heriflerin bizi yok etme emrini yerine getirmek pahasına onbinleri bile feda etmeye hazır olduklarını.
O bahtsız günü kaçarak sağ çıkaran bir avuç müridin yazdıkları ve hâlâ arşivlerimizde saklı kağıtlara göre; her adımda atılan oklarla yüzlerce adam kaybetmelerine, üzerlerine daha önce kenarlara yığdığımız tonlarca kiloluk kayalar salıp, yine bir o kadarını öldürerek sadece bir kişinin sığabileceği on metre derinliğindeki ve kilometreler uzunluğundaki kaleye çıkan patikayı belkide yüz kez tıkamamıza rağmen, Moğollar her seferinde yolu açıp ilerlemeye devam etmişler ve şimdiye kadar hiçbir yabancının ulaşamadığı kapılara vardıklarında kanatları tuz, buz edip içeri girerek biri hariç herkesi yalvarış yakarışlarına aldırmadan anında katletmişler.
O kişide benim şu an makamında oturduğum zat imiş.
Son saldırı esnasında ve sekiz seçme fedaisi onu korumak için can verdikten sonra, o zamanki liderimiz; böbürlenerek, kaleyi alsalarda bizi yok edemediklerini, çünkü gelecek jenerasyonunu gizlice Alamut'tan gönderdiğini Moğol komutanına deme hatasını etmiş ve bu yüzden tam yirmi sene yer altına çekilerek çok uzun bir süre gölgelerde hayatta kalma uğraşı vermek zorunda kalmışız.
Neyseki bir süre sonra imparatorlukları yıkıldığında rahat bir nefes alarak yeniden faliyetlerimize başlamışız ve sayımız sadece dokuz olduğundan ve yeni nesli yetiştirmek için bir yerimiz olmadığından önceleri sadece küçük işler alarak on yıl kadar zaman geçirdikten sonra yeniden taş taş üstünde bırakılmayan Alamut'a dönüp kaleyi tamir ederek eski gücümüze ulaşmaya çalışmışız ama insanların bize olan korkusu yok denecek kadar azaldığı için pekte başarılı olamamışız.
Böylece sayımızı yeniden çoğaltmaya çalışmaktansa kendi alanlarında uzmanlaşan bir avuç müritle yüzlerce sene hayatta kalma savaşı vererek on dokuzuncu yüzyılın sonlarına gelene kadar varlığımızı sürdürmeyi başarmışız. Ama modern zamanlar kendileriyle beraber şimdiye kadar karşılaşmadığımız değişik zorluklar getirmişler.
Tarihimiz boyunca müritlerimizi dini inancı olan cahil gençleri uyuşturucu bağımlısı yapıp etki altlarındayken onları cennet ve cehennem diye hazırladığımız özel alanlarda işkence ve zevke boğarak ve eğer dediklerimizi yapmazlarsa öldükten sonra ilelebet kızgın ateşlerde dağlanacaklarına inandırarak bize bağladığımızdan; artık elimizde ne yüzyıllar önceki zenginliğimiz, ne de istediğimiz insanları bize bağlayacak önceden hazırlanmış yerler kalmadığından yeni nesiller yetiştirmekte zorlanmaya başlamışız.
Ta ki bin dokuz yüz doksanların başında, bir bilim adamının insanların beynindeki rüya veya kabus görmemizi sağlayan noktayı keşif ettiğini ve uykumuzda ne düşlediğimizi kontrol edebilecek bir bilgisayar programı geliştirmeye çalıştığını ve bunun için finansal destek aradığını, ama böyle bir icadın bir işe yaramayacağı düşünen bütün bilimsel kuruluşların ona para vermeye yanaşmadığını duymamıza kadar.
O zamanki dağın yaşlı adamı bunun kaçırılmaz bir fırsat olduğunu görerek hemen adamı yanına getirtmiş ve gerçek amacını ona açıklamadan her isteğinin karşılanacağını, işi bitirdiğinde de onu zengin edeceğini söyleyerek gizlice desteklemeye başlamış. Aradan beş yıl geçip başarıya ulaşıldığını bizzat deneyerek gördükten sonrada ne yaptıkları haberinin dünyaya yayılmasını önlemek için, söz verdiği gibi herifi salıvermektense boğdurmuş.
O günden sonra, kılı kırk yararak özenle seçilen ve bir hap verilerek derin uykuya daldırılan mürid adaylarımız hemen şakaklarına veri kabloları bağlanıp sanki gerçekten Cennet ve Cehennemi görüyorlarmış gibi rüya ve kabuslar gördürülerek tarikatımıza bağlanmış.
İki binli yılların başlangıcında liderimiz yaşlılıktan hayatını kaybedip ben başa geçtiğimde; aramıza katmak istediklerimizi sadece müslümanlar arasından seçmek istesem de, 11 Eylül 2001'de El Kaida'nın, Amerika'daki ikiz kulelere saldırısı dolayısıyla dünyadaki bütün gümrükler nerede esmer tenli ve islama inanan birini görseler terörist olduklarından şüphelenerek tutukladıkları için hemen hemen hiç bir yere müritlerimizi sokamamaya başladık ve sadece kendi inancımızdan olan insanlarla işimizi yapmanın imkansızlığını anladığımda, hemen hemen her dinde ölümden sonra azap ve zevk kavramı olduğu için gezegenin her yerine adamlar salıp işimize yarayacak en yetenekli gençleri buldurdum. Karşıma çıkarıldıklarında da kimi zaman hristiyan bir piskopos , kimi zaman bir imam, kimi zaman da bir budist rahip kılığında, icadımız yardımıyla onlara cennet ve cehennemi göstererek saflarımıza kattım. Arada bir çok istediğimiz kişiler ateist çıktığında veya bütün uğraşlarımıza rağmen bize hayır diyerek verdiğim ilacı reddettiklerinde; onları da ya parayla kandırarak, yada sevdiklerine zarar vereceğimizi ima ederek bize bağladım ve işlerini görmek için astronomik ücretler aldığımız kurbanlarımızın ardlarına salmaya başladım.
Böylece kendi ellerimle seçtiğim ilk jenerasyonu ikincisi, üçüncüsü izledi ve kabul ettiğimiz her işi başarıyla sonuçlandırdığımız için bütün dünyanın karanlık karekterleri arasında itibarımız artarak bu günlere geldik.
Biraz öncede dediğim gibi eğer bir can almayı kabul etmişsek o kişinin elimizden kurtulmasının imkanı yoktur. Çünkü anlaşmayı yapmadan önce; o zat hakkında, neye düşkündür, nerede yaşar, pimpirikli midir, karşı cinsten mi hoşlanır veya eşcinsel midir, korkuları nelerdir, eğer öldürüleceğinden şüpheleniyorsa koruma tutmuş mudur diye derin bir araştırma yaptırılır ve onu en kolay avlayabilecek sekiz suikastçimizden işini görmeye en uygunu peşine gönderilir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAĞIN YAŞLI ADAMI ( TAMAMLANDI.)
AdventureRakkase adama bir öpücük atıp kenara indirdiği el çantasını aldı ve mafya liderinin gözlerinin üzerinde olduğunu bildiğinden kalçalarını sağa sola atarak banyo kapısına yürüdü. İçeri girdiğinde de kilidi kilitleyip çabucak bir duş aldı ve kendini ku...