32. BOMBACI.

1 0 0
                                    


Bombacı.

Altı yıl kadar önce Dağın yaşlı adamının teklifini kabul etmek zorunda bırakıldıktan sonra; ailesinin, onlara dediği gibi bir kimyager olarak devlete çalışmadığını öğrenmelerini istemediğinden yaşadıkları kente bayağı uzak olan St Petersburg'a taşınan Katya sovyet zamanından kalmış on katlı apartman bloğunun sekizinci katındaki bir yatak odalı dairesinin sokağa bakan penceresine yürüdü ve gözleri, artık ilkbahar geldiği için yeşillenmeye başlayan ağaçlarda elindeki fincanın içindeki sıcak çikolatadan bir yudum içti.

Dört ay kadar önce uzak doğulu kurbanının işini bitirdiğinden beri Rusya'da idi ve daha uzunca bir süre Dağın yaşlı adamından yeni bir görev beklemediğinden içi rahattı.

Katya pencerenin kenarında bir süre daha durarak içeceğini bitirdi ve hem biraz taze hava almak, hem de baharın tadını çıkarmak için sokağa çıkmaya karar vererek üstünü değiştirip kendini dışarıya attı.

Genç kadın aklı arada bir son suikastine giderek ve öldürdüğü adamı hatırladıkça içi sıkışarak iki saat kadar amaçsızca dolaştı ve içindeki suçluluk duygusunu biraz da olsa hafifletmek için alış veriş terapisi yapmaya karar vererek yönünü yarım kilometre kadar uzakta olan St Petersburg'un en pahalı giyecek mağazalarının bulunduğu devasa binaya çevirdi.

Katya, sonraki dört saati ihtiyacı olmadığı halde iki ceket, tatile çıkmayı düşünmemesine rağmen on tane bikini, pantolonlar, etekler, iç çamaşırları satın alarak geçirdi ve kahve içmek niyetiyle Starbucks'a girdi. Kendine kapuçino ve öğle yemeği niyetine bir kurabiye ısmarladıktan sonra da boş masalardan birine giderek elindeki çantaları ayak ucuna bırakıp boş sandalyeye çöktü.

Genç kadın siparişinin getirilmesini beklerken, içeriye sarışın, saçları zencilerinki gibi ip,ip yapılmış ve ensesinin hemen altında bağlanmış, uzun boylu bir adam girdi ve soğuk içeceklerin bulunduğu buzdolabından bir kutu kola alıp parasını ödedikten sonra etrafına bakındı. Gözleri Katya'nın üzerine düşer düşmez de dudaklarında bir tebessüm belirerek ona doğru yürüdü.

" İngilizce biliyor musunuz?"

Katya, bir, iki saniye " Acaba sepetlesem mi?" diye bocaladıktan sonra " Biraz lakırtı etmekten zarar gelmez." düşüncesiyle " Evet." karşılığını verdi.

" Çok şükür konuşacak ve bir kaç soru soracak birini buldum. Oturabilir miyim?"

" Tabi."

" Biliyor musunuz. Sabahtan beri bana şehirde görmeye değecek yerleri tavsiye edecek birilerini aradım ve her sorduğum kişi bana " Nyet, nyet." cevabını verdi. Bu kelime herhalde " Hayır." olsa gerek."

" Bizimkiler pek İngilizce bilmez ve öğrenmiş olanları da konuşmaktan sakınır."

" Sebep?"

" Aksanınızdan kuzey Amerikalı olduğunuz hemen anlaşılıyor da ondan. Unutmayın. Sizin devletiniz ve benimki çok uzun zaman birbirlerine düşmandılar ve Rus halkı böyle şeyleri kolay kolay unutmaz."

" Bana cevap verdiğinize göre siz onlar gibi düşünmüyorsunuz o zaman."

" Ben fertleri nereli olduklarına göre değil. Kişilikleri ile tartarım. Benim için, eğer güzel insanlarsa bir Moğol çobanla, bir İngiliz soylusunun hiç bir farkı yoktur. Gezecek yer soruna dönecek olursak; şehirdeki eski imparatorluk sarayına gittiniz mi?"

" Hayır, daha değil."

" O zaman oradan başlayabilirsiniz."

" Nasıl giderim oraya?"

Katya " Buradan çıkıp yüz metre kadar soluna doğru gidince bir kavşağa geleceksin. Oradan da sola dönüp üç sokak kadar yürü." diye yolu tarif etmeye girişti ve tam " Karşına çıkacak ilk duraktan beş numaralı otobüsü al." diye lafını tamamlamaya hazırlanıyordu ki; genç adam " Benim daha şimdiden kafam karıştı." diye araya girdi. " Bakın ne diyeceğim. Beni oraya götürür ve gezdirirseniz bu akşam size bir yemek ısmarlarım. Ne dersiniz bu fikre?"

" Af edersiniz ama, size bir şey soracağım."

" Buyurun."

" Beni tavlamaya mı çalışıyorsunuz?"

Genç adam inci gibi dişlerini göstererek gülümsedi. " Şimdi hayır desem yalan olur."

Katya, yabancılarla haşır neşir olmayı pek sevmediği için bir anlığına tereddüt etse de " Aman! Bir seferden ne zarar gelecek." düşüncesiyle " Açık sözlülüğünden dolayı teklifini kabul etmeye karar verdim." cevabını verdi.

" Harika! Bu arada, benim ismim William."

Yaptığı işten dolayı hiçbir zaman gerçek adını kimselere söylememeyi alışkanlık edinen genç kadın " Benimki de Olga." diye yalan söyledi ve oturduğu sandalyeden ayaklandı. " Hadi gidelim."

Böylece Bombacı önde ve William ardında Starbucks'tan ayrıldılar ve toplu taşıma aracı kullanmaktansa bir taksi kiralayarak, önce genç kadının evine giderek satın aldığı eşyaları bıraktılar, sonra da dışı yeşil ve beyaza boyalı, 1886 kapısı, 1945 penceresi, bin beş yüz odası olan ve kış sarayı olarak ta bilinen devasa binaya doğru yola çıktılar. Girişe vardıklarında da kendilerine iki bilet temin ederek içeriye girdiler ve birbirinden lüks eşyalarla donalı halka açık oda ve salonları gezmeye koyuldular.

Saatler sonra ve vakit ikindiye yaklaşmaya başladığında; William " Seni bilmem ama ben tarihe doydum. Buradan çıkmaya ve sana söz verdiğim yemeği yemeye ne dersin?" diye sordu.

" Ama daha görülecek bayağı güzel şey var."

" O zaman yarın gene gelir ve kalanını o zaman tamamlarız."

" Tamam."

Katya ve William duvarlardaki " Exit." tabelalarını takip ederek çıkışa yöneldiler ve kısa bir yürüyüşün ardından gişelerin bulunduğu dış kapıya vardıklarında; Rus kadın " Biraz ilerde güzel bir resturant var. Oraya gidelim." diye yolunu sağa çevirdi.

Çok değil, on dakika sonra tamamen cam olan ön cephesinde kocaman kırmızı harflerle " KİNG'S FEAST." yazılı mekana vardıklarında; William, Katya'nın önüne geçip kapıyı açarak girmesini işaret etti ve kendisi de içeri yürüyerek sanki bir şey arıyormuş gibi etrafına bakındı.

Aynı şeyi oda içgüdüsel olarak yapan Katya, Amerikalının resturanttaki kameraların nerede olduklarını kontrol ettiğini anladı ve herif en kuytudaki boş masaya yürüyüp sırtını duvara verecek şekilde sandalyeye çökünce, böyle şeyleri ancak kendisi gibi güvenlik eğitimi almış insanların yapacağını bildiğinden içine bir kurt düştü. Karşısına yerleşirken de William'ın gözlerinin açılan kapıdan giren bir kaç müşteriye kaydığını görerek " Bu işte bir terslik var. Yanında sabahtan beri kur yaptığı bir kadın otururken kim içeri giren insanları kontrol eder?" diye düşünerek kendi sorusuna " Benim gibi bir suikastçi." yanıtını verdi.

Genç kadının içi buz gibi olurken; William " Ne yememizi tavsiye edersin?" diye sordu.

" Buranın biftek ve kızarmış patatesi iyidir."

" O zaman onu sipariş edelim. Ben bir kalkıp yemeği ısmarlayayım. Ardından da elimi yüzümü yıkayıp geri geleceğim."

Amerikalı garsona yanaştı ve ona ne istediklerini söyleyip tuvaletin yerini sordu ve adam gözden kaybolur kaybolmaz Katya kendini hemen sokağa attı. Bir yandan, saraya gitmeden önce herifle beraber evine uğradığı için kendi kendine lanet ederek, diğer yandan da peşinde neden bir profösyonel katilin olduğunu merak ederek mekandan koşar adım uzaklaştı.                     

DAĞIN YAŞLI ADAMI ( TAMAMLANDI.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin