Eğer uçak kullanarak Dubai'ye gitmeye kalkarsa; bırak havaalanına inmeyi, daha biletini alırken Dağın yaşlı adamının şehre gelmeyi planladığını öğreneceğinden adı gibi emin olan Aiko önce Pakistan'a, oradan da muson rüzgarlarını kullanarak Umman'ın başkenti Muskat'a baharat götüren tahta ticaret gemilerinden birine yolcu olarak bindi ve neredeyse bir hafta süren bir yolculuğun ardından limana vardıklarında, bir servet ödeyerek kaptanla anlaştıkları gibi gece yarısı teknenin kenarından denize inerek uzunca bir süre kıyıya paralel yüzdü. Tel örgülerle çevrili güvenlik hattını geride bıraktığında da yönünü sahile çevirdi ve bir süre sonra in, cin top oynayan kumsala vardığında sudan çıkıp üzerindeki ıslak esvabı kurularıyla değiştirip kentin kenar mahallelerine kadar yürüdü. Kısa bir gezintinin ardından karşısına bir pansiyon çıktığında da, binanın yıpranmış halinden müşteriye hasret olduğunu ve işletmecisinin bu yüzden pasaport sormayacağını düşünerek içeriye girdi.
Kapının hemen eşiğindeki masanın arkasında oturan yaşlı bayan gözlerini karşı duvardaki televizyondan ayırarak Demirciye baktı ve yabancı olduğunu gördüğünde hoş geldin bile etmeden çok bozuk bir İngilizceyle " İki yüz Riyal." dedi.
Aiko kazık yediğine yüzde yüz emin olsa da, tahmin ettiği gibi kadın kimlik istemediği için pazarlık etmemeye karar vererek istenilen parayı masanın üstüne koyup ona uzatılan anahtarı aldı ve içinde bir lavabo ve tek kişilik bir karyoladan başka bir şey olmayan odasına çıktı. Döşeği kaplayan örtüyü ve nevresimleri kontrol edip temiz olduklarını görünce de üzerini bile çıkarmadan yatağa uzandı ve uzun bir süre denizde yüzdüğünden yorgun olduğu için kısa sürede uykuya daldı. Ertesi sabah saat dokuza doğru uyandığında da içeride duş bulunmadığı için çantasından çıkardığı havluyu lavaboda ıslatıp saçının ve vücudunun tuzunu temizledi. Yanında getirdiği son temiz çamaşırları giyindikten sonrada kendini, vakit erken olmasına rağmen sıcaktan kavrulan sokağa attı ve karşısına çıkan ilk resturantta bir şeyler atıştırıp Muskat'ın merkezine giden bir otobüse bindi. Bayağı süren bir yolculuğun ardından şehir merkezine vardığında da bir kırtasiyeciye girerek detaylı bir harita edinip Birleşik Arap Emirliğine en yakın balıkçı köyünün nerede olduğuna baktı ve çat, pat İngilizce konuşan iş yeri sahibine otogarın yerini tarif ettirerek o yöne doğru yürümeye başladı. Hedefine ulaştığında da kısa bir araştırmadan sonra köye direk araç olmadığını öğrenerek kendine en yakındaki kasabaya giden otobüsten bir bilet alarak yarım saat kadar sonra kalkacak aracın arka koltuklarında birine oturdu.
Sonraki yirmi, yirmi beş dakika üzerlerindeki giysilerden köylü oldukları hemen anlaşılan on kadar yolcu daha minibüse bindiler ve hareket vakti gelip çattığında şoför motoru çalıştırıp yola çıktı. Bir kaç müşteri almak için dört, beş sefer durduktan sonrada Muskat'ı geride bırakarak uçsuz, bucaksız çölü sanki ikiye kesiyormuş gibi görünen otobanda ilerlemeye başladı ve yüz kilometre kadar süren yolculuğun ardından ana yoldan ayrılıp tali bir yola girerek bir saat daha ilerleyip son durak olan küçük bir kasabada durdu.
Demirci varmak istediği köye gidecek dolmuşunda buradan kalkacağına adı gibi emin olduğunda hemen etrafa sorarak yerini buldu ve ikindiden önce yola çıkmayacağını öğrendiğinde sıcakta kös kös dolaşıp kavrulmaktansa serin bir mekanda oturmaya karar vererek kapısında " Klimalıdır." levhası olan bir kafeye girdi. Cam kenarında güneş vurmayan bir masaya yerleşip yanına gelen garsondan tost ve buz gibi bir kola istedikten sonrada saatlerce pencerenin önünden geçen insanları izleyerek zaman geçirdi. Hareket vaktine yirmi dakika kadar kaldığında da dışarı çıkıp minibüsün durduğu reyona giderek kapıdan yukarıya tırmandı.
Araç kısa bir süre içinde alışverişlerini tamamladıkları için bir an önce eve dönme telaşında olan yolcularla dolduğunda; şoför koltuğuna kurulup sanki okulda yoklama alıyormuş gibi içeridekileri bir bir saydı ve gözü Aiko'ya takılınca şaşırarak Arapça " Herhalde yanlış bindi. Ahmed'i çağırayım da şuna bu taşıtın istediği yere gitmediğini söylesin." diye aşağı inmeye hazırlandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAĞIN YAŞLI ADAMI ( TAMAMLANDI.)
AdventureRakkase adama bir öpücük atıp kenara indirdiği el çantasını aldı ve mafya liderinin gözlerinin üzerinde olduğunu bildiğinden kalçalarını sağa sola atarak banyo kapısına yürüdü. İçeri girdiğinde de kilidi kilitleyip çabucak bir duş aldı ve kendini ku...