O gün yine sabahın köründe iş başı yapan Aiko öğle yemeği paydosu vermeye hazırlanırlarken göz ucuyla on metre kadar ilerisindeki Dağın yaşlı adamının bürosunun bulunduğu katta hareketlilik fark etti ve dikkatini içeri verdiğinde onu bu binaya getiren adamın çalışma masasından bir şeyler toparlayıp çıkış kapsına doğru hareketlendiğini görünce " Herif patronunun eşyalarını toparladığına göre kesin yanına gidiyordur. Burada oturup kös kös teşrif etmesini beklemektense yaşadığı yeri öğrenirsen işim çok daha kolaylaşır." düşüncesiyle usta başına " Ben berbat sıkıştım. Bir an önce tuvalete gitmem lazım." diye seslendi ve adamın cevap vermesine bile fırsat vermeden elinden geldiğince hızlı aşağı kaydı. Ayakları platforma değer değmez de çabucak kapıdan içeri girip servis asansörüne koştu ve zaten orada olan kabine girip " İnşallah dışarı çıkmadan yetişirim." umuduyla elektronik göstergedeki zemin kat düğmesine bastı. İki, üç dakika sonra giriş kata vardığında da ne kafasındaki kaskı, ne de iş elbiselerini üzerinden çıkarmadan, personel çıkışını kullanmak yerine lobiye seğirtip Burj Al Khalifa'nın önüne çıktı ve ip bıyıklıyla karşılaşarak tanınma riskini almak istemediği için yoluna devam ederek güvenlikçilerin gelen, gideni kontrol ettikleri kulübeye doğru seğirtti. İçeridekilerin şaşkın bakışları altında yanlarından geçtiğinde de arkasına döndü ve İp bıyıklının sabırsızca bileğindeki saate bakarak valelerin arabasını getirmesini beklediğini görünce " Çabucak ardına düşebileceğim bir araç bulmalıyım." diye telaşlanarak etrafına bakındı. Yaklaşık otuz metre ilerisinde, koyu renkli bir motosikletin üzerinde oturan kafası kasklı adamı fark ederek hemen yanına doğru koşturdu.
" Motoru bana bir, iki saatliğine kiralarsan sana bin dolar veririm."
" O kadar paran varmış gibi durmuyorsun."
Her zaman; ne olur, ne olmaz diye yanında ihtiyacından daha fazla nakit bulunduran Demirci elini cebine atıp bir deste banknot çıkardı ve " Çabuk! Yoksa kaçıracağım!" dedi.
" Kimi? Şu milyonluk beyaz arabaya binen herifi mi?"
Aiko göz ucuyla otoparka baktı ve İp bıyıklı'nın yanına getirilen Veyron'a bindiğini görerek " Evet." cevabını verdi.
" Niye takip etmek istiyorsun onu?"
" Bu beni ilgilendirir."
" Ama bu motor da benim. Bak ne diyeceğim. Sana motorsikletimi vermem. Ama arkaya atlarsan senin için adamın peşine düşerim."
Normalde yabancı insanlara karşı temkinli olan Demirci, İp bıyıklı'nın aracının neredeyse ana yola döndüğünü görünce ağzından " Eğer bu iti kaybedersem, kim bilir o yeşil gözlü çıyanın nerede yaşadığını öğrenme fırsatı ne zaman elime geçer?" cümlesini kaçırarak seleye bindi.
" Ne dedin?"
" Boş ver de sür. Yoksa arabayı trafikte yitireceksin."
" Ağzından yeşil gözlü çıyan laflarının çıktığına yemin edebilirim."
" Sana sür dedim."
Başı kasklı adam daha fazla üstelemeyerek hemen yola çıktı ve Demirci ve o sonraki kırk beş dakika, aralarında tek bir laf etmeden Bugatti'yi marinaya kadar izlediler. İp bıyıklı aracı terk edip yine on milyonlarca dolar değerinde süper lüks bir yata bindiğinde de Aiko aşağı atlayıp söz verdiği parayı uzattı.
" Teşekkürler."
" Herifin bindiği teknenin ismini aklına kazıdın değil mi?"
" Bu da ne demek şimdi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAĞIN YAŞLI ADAMI ( TAMAMLANDI.)
AdventureRakkase adama bir öpücük atıp kenara indirdiği el çantasını aldı ve mafya liderinin gözlerinin üzerinde olduğunu bildiğinden kalçalarını sağa sola atarak banyo kapısına yürüdü. İçeri girdiğinde de kilidi kilitleyip çabucak bir duş aldı ve kendini ku...