2. Ali

99 6 0
                                    

Odama varır varmaz kendimi cam kenarindaki yatağıma attım.


"Selam"


Muhtemelen elindeki telefonda oyun oynayan oda arkadaşıma dönüp karşılık verdim.


"Selam"

Iki kişilik bir odada kalıyordum. Oda arkadaşım son sınıf piskoloji öğrencisiydi.
Son sınıf ve 3. sınıf olup hala yurtta kalan türümüzün tek örnekleri olabilirdik.

Aslında yurt sayılmaz apartta kalıyorduk. Oda arkadaşım da, ben de ya dışarda yiyip geliyor, ya odaya sipariş ediyorduk.
Bazende kendimiz bile pisiyorduk. Odada tam tehzicatli minik bir mutfak vardı, yaltaklarımızda dolap ve çalışma masalarımızda birbirinden uzaktaydı aradaki mutfakla iki oda gibi bile duruyordu.
Böylelikle kendi alanlarımız oluyor ve bunları ihlal etmiyorduk.



Öğrenci evi erkekler için aynı zamanda bir bekar evi demekti. Ben de tam bu yüzden hâlâ apartı tercih ediyordum.
Öğrenci evi demek yol geçen hanı demekti aynı zamanda.
Kirli ve dağınık hiç düzgün temizlenmeyen bir ev.

Düzene düşkün biri olarak kimseyle ev arkadaşı olamayacağımi biliyordum.
Arifle Denizin bütün ısrarına rağmen onlarla eve çıkmayıp burda kalmıştım.
Istediğim zaman onların "öğrenci" evlerinde kalabilirdim.
Zaten vize-final haftalarımız ya kütüphanede ya da onların evinde geçiyordu.

1 senedir Ozanla bu odayı paylaşıyorduk. Oda arkadaşı olarak çok iyiydi. Düzen temizlik bölüşümlerini hep düzgünce yapardık. Hafta içi yalnızca bulaşık yıkar, diğer her şeyi haftasonuna bırakırdık.
Ozan da benim gibi düzen seferdi bir erkeğin olabileceği kadar düzenli ve temizdik. Ruh ikizim gibi bir şeydi bu çocuk.
Üstelik onun piskoloji okumasından yararlanıp kişisel doktorum olarak bile kullaniyordum çoğu zaman.



"Yemek yedin mi ya ben açım bir seyler sipariş edecem sende ister misin?"


"Yok yedim ben"


Aslında yememiştim ama boğazıma kadar doluydum şuan.
Haftalardır gözlerimin takip ettiği çocuk bugün, kafamı topla delmiş olduğu vesilesiyle konuşmuştu benimle.
Hazımsızlık çekiyordum sanki.

Odanın benim olan kisminda yatağımda uzanmış tavanı izliyordum.
Tavan düşüncelerimin ekranıydı. Topun kafama çarpmasından itibarenki sahneler tekrar tekrar oynuyordu tavanda.
Daha fazla izleyemedim ve kalkıp duşa girdim. Uzerimdeki t-shirtü çıkarırken dirseğimin acısını duydum.
Yere çarptığım için sürtünüp kanamıştı da. Bunu şimdi farkediyor olmam da aklımın ne kadar bende olduğunun kanıtı.

Duştan sonra yaraya biraz merhem sürüp yara bandıyla sardım.
Başımın ağrısı hala geçmemişti. Uyuyabilmek için bir de ağrı kesici almak zorunda kaldım.
Ama kızgın değildim. Onunla konuşabildiğim için saçma bir neşe vardi üzerimde.
Birazda korku.

Adamın teki benimle konuştuğu için mutlu olmamalıydım.

Neyse ne süpürdüm aklımdan düşünceleri ve gözlerimi yumdum.
Sadece tavan değil en güzel sahnem zihnimin loş karanlığı olduğu için gözlerimi kapatmamla akşamki sahne yine canlandı. Tekrar tekrar..

Ne zaman uyuyakaldım emin değilim ama gözlerim açılmaya bu kadar direnirken pekte uyumadığımdan emindim.
Kolumu uzatıp baş ucumdaki alarmı kapattım. Başım hafiften ağrıyordu.
Çabucak hazırlanıp yurdun bahçesindeki bisikletime atladım. 10 dakika olmadan okuldaydım.
Neyseki bugün park edecek yer vardı. Bisikleti kilitleyip dersliğe doğru yürümeye başladım.
Arif ve Deniz binanın önünde sigara içiyorlardı. Yanlarında bölümden Ayşe de vardı. Beni gördüklerinde Deniz el sallamaya başladı. Karşılık alana kadarda devam etti. Manyak çocuk.

"Günaydın"

EFE (boyxboy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin