Zırlayan ve beynimi de zorlayan alarma dayanamayıp sonunda uyandım derin uykumdan.
Tatilin ardından okula dönmek pek de güzel sayılmazdı. Uzun aranın ardından herkesle yeniden buluşacak olmak, özelliklede onunla, bu beni biraz geriyordu.Son konuşmamızın ardından onunla hiç konuşmamış en ufak bir iletişime dahi geçmemiştim. O da yazmamış ya da aramamıştı.
Uzak duracaktık birbirimizden, bunu söylemiştim o da kabul etmişti. Bir kabul müydü cevabı onay mı bilmiyorum. Anladım derken ki ses tonu, hali gözümün önünden gitmedi hiç. Kendimle birlikte onu da yakmış olabilir miydim? Kendime her seferinde halledicem geçici bir durum deyip dururken kapılıp gitmiştim bal rengi gözlerine.
Tüm tatili bu düşüncelerle geçirmiştim. Şimdi çocuklarla kafeteryada oturmuş dersi beklerken onu görmenin korkusu vardı üzerimde. Ne yapmalıydım? hiç tanışmamış gibi mi davranmalıydım? O beni görünce selam verir miydi ki?
Çocuklarla bir araya geldiğimiz ilk anda bana sordukları ilk soru ilişkimiz olmuştu. Yoktu ilişki falan, biz yoktuk. Bunu bizimkilere üstüne basa basa söyleyip bir daha da bu konuyu açmamalarını istedim. Arkadaş bile kalamadığım bu adamla hiç bir şey olmamaya çalışıyordum işte.
Kahvemi yudumlayıp karton bardağı masaya koyduğum sırada Arif dirseğiyle dürttü beni. Kapı tarafında oturan arkadaşıma kafamı çevirip baktığımda aynı zamanda kafeteryanın kapısından giren kumralı da gördüm. Arkadaşlarıyla konuşup kasaya doğru ilerlediler bizden tarafa bir kez olsun bakmadan.Onu gördüğüm an kalbim ritmini değiştirmişti. Yüzünü görmediğim onca zaman sonunda bakışlarımı hiç çekmek istemiyordum. Ama çektim. Göz göze gelmeyelim istedim gelmeyelim ki bal renginde kaybolup gitmeyeyim yine.
Önüme dönüp kahvemi yudumladım yeniden. Fırat’ın selam veren sesini duyunca çevirdim kafamı. Baran ve Fırat bize doğru yaklaşmışken O, geride yavaş adımlarla ilerliyordu.
“Selam.” Fırat önce Arif'e sonra bize bakıp konuşmuştu.
Bizimkiler onu ve yanındakileri selamlarken Ali sadece kafasını sallamakla yetindi.
Denizle konuştular sonra, ne dediklerini duymadım.Göz göze gelmemek için attığım küçük bakışlarımın süresi arttığında bile bir kez olsun bana bakmadı. Israrla benden tarafa, bana bakmayı reddediyordu.
Ona attığım hiçbir bakışın karşılık bulmadığını, bulmayacağını farketmek ortamdan soyutlamıştı beni.Onunla göz göze gelmemek ya da konuşmamak için kendimi zorlamama gerek yoktu. Çünkü o da zaten tam da bunu yapıyordu. Bana bakmıyor, konuşmuyordu.
“Akşam bir şeyler yapalım mı ya? Bugün iyi bir DJ geliyor mekâna.”
“Beni saymayın akşam işim var.”
Fırat lafını bitirir bitirmez reddetti teklifi Kumral olan. Daha ben ağzımı bile açmamışken hem de.Eğer benim için gitmiyorsa bu gereksizdi, nasılsa o ortamları sevmeyen içmeyen bir bendim aralarında. Bir tek benim olmayışım yeterdi aslında. Şimdiye kadar bizimkilerle mekâna gitmemim tek nedeni kendisiydi. Şimdi uzak durma kararı almışken eski rutinime dönmem yetiyordu.
Ama o benden önce davranınca bir şey demedim. Ders saati yaklaştığı için bu planı sonraya bırakıp gittiler yanımızdan.
Giderken de bakmamıştı. Aslında beni anlamış ve isteğimi yerine getiriyordu. Uzak duruyordu benden.Aslında istediğim bu değilmiş gibi hissediyordum bense. Beni görmezden gelmesi, sanki orada değilmişim gibi, sanki hiç tanımıyormuş gibi davranması içimde camdan bir şeylerin kırılmasına sebep olmuştu.
Ama olsundu böyle olmalıydı ya hani böyle olsundu.
Gün boyu başka hiçbir yerde onunla karşılaşmadan yurda döndüm. Ekstra bir çaba içine girmeden kendiliğinden olmuştu her şey. Onun kendisinden olmuştu.
Henüz Ozan yurda dönmemişti. Bunu fırsat bilip kendimi yatağa attım. Tavanla aramdaki münasebetimize kaldığımız yerden devam edebilirdik artık.
Aynı sahneyi defalarca oynattım yine tavan penceremde. Aslında onu ne kadar özlediğimi farkettim. Hepsinde öte bana güzel bir arkadaş olmuştu. Ama şimdi arkadaşlığından bile mahrumdum.
Tüm bunlar bittiğinde yeniden arkadaş olalım mı dicektim. Ne yapacaktım ne yapmalıyım ki. Tüm bunlar bitecek mi ki?
Derin bir nefes verdim istediğin tam da buydu düşünme artık.
“Duvarı deldin karşıki dağlar yıkıldı yavaş.”
Kafamı kaldırıp sesin geldiği yöne baktım. Ozan gelmişti.
“Hoşgeldin kardeşim.”
“Hoşbulduk kanki hoşbulduk mu pek emin değilim ama?”
Yataktan doğrulup ona hafif bir omuz attım.
“Yorucu bir gündü be Ozi.”
“belli belli.”
Onu başımdan savmak için konuyu değiştirdim. Birine daha açıklama yapacak halim yoktu. Üstelik Ozan Ali ile aramda olanlardan bihaberdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFE (boyxboy)
Teen Fiction"Uyurken izleyip saçlarımı okşayacak kadar çok mu seviyorsun beni?"