18. Bitebiliyorken bitsin

47 2 1
                                    

Yüzüme vuran güneşle daha fazla mücadele etmeyip uyandım.

Yatağımın dibindeki pencereden bakmak için perdeyi biraz araladım. Dünün aksine bugün açık ve güneşli görünüyordu. Diğer tarafa dönüp doğrulduğumda yerdeki yorganın altında duran beden muhtemelen hala uyuyordu.

Komodindeki saate baktım. 10u biraz geçmişti. Ne demiştik inatla, her şey aynı.
Oturduğum yataktan ayaklarımla yerdeki bedeni dürttüm.

"Ali kalk hadi."
Hiç tepki almayınca bir kez daha dürttüm. Dürtmelerim tekmeye evrilmiş olabilirdi biraz.

"Hadisene oğlum."
Yere çöküp yorganı çektim bu sefer. Gözleri kapalı kumral hiç umursamadan geri çekti yorganı üzerine. Kaçta uyumuştu da uyanamıyordu şimdi?
Tekrar yorganı tutup ayak uçlarına kadar çektim. Birden doğrulup bana döndü.

"Insan böyle mi uyandırılır!"
Uyandırıldığı için sinirli, uyku mahmuru yüzüyle bakıştım.

"Nasıl uyandırılır. Öpse miydim?"
Gayri ihtiyari kurduğum bu cümlemin anlamını, Ali'nin bakışları gerilince farkettim.  Hemen kalktım çöktüğüm yerden.

"Tekmeye tercih ederdim."
Bakışlarımı aşağı çevirdim. Bal rengi munzur gülüşüyle bana bakıyordu.

"Çok konuşmada kalk Sultanım kahvaltıyı hazırlamıştır."
Sırıtışı gülümsemeye dönüşürken kafasını salladı. Banyoya gidip sabah rutinini tamamladıktan sonra çıkınca hemen ardından da banyoya o girdi.

Odayı toparlayıp aşağı indim. Tahmin ettiğim gibi kahvaltı hazırdı. Havanın güzel olmasindan faydalanıp bahçeye kurmuştu. Yine döktürmüştü canını sevdiğim.

"Günaydın Sultanım."
Mutfakta elindeki tabaklarla çıktığı sırada bana döndü.

"Günaydın Paşam. Ben de tam sizi uyandıracaktım."
Bahçeye ilerlerken ben de peşinden adımladım.

" Ali oğlumda uyandı mı?"
Yanına varınca tombul yanaklarını sıkıştırıp öptüm.

"Uyandı uyandı."
Masaya dönüp göz gezdirdim. Gözlemesinden menemenine elleriyle yaptığı reçeller ve zeytininden boyozuna kadar her şeyle doldurmuştu masayı.

"Yine tüm maharetini sergilemişsin Sultan hanım."
Elimi kızarmış patatese uzatınca elime bir şaplak bitti.

"Arkadaşını bekle. O da gelsin başlarız."
Yüzümü buruşturup babaannesine nazlanan çocuk bakışı attım. O sırada yüzünde gülücüklerle bahçeye çıkan kumralı gördüm.

"Günaydın Sultan annem."
Artık muhatabından çıktığım kişi yeni gelene dönüp yanaklarını sıktı.

"Günaydın güzel oğlum. Geç otur."
Gösterilen ilgiden fazlasıyla mennun bal rengi bana dönünce gözlerimi devirdim. Babaannem her arkadaşımı en az benim kadar severdi zaten. Sofrayı görünce gözleri parladı.

"Kuş sütü bile eksik değil neler hazırlamışsın böyle Sultan annem. Ne gerek vardı hiç demeyecem Türkiye'ye geldiğimden beri böyle bir kahvaltı masası görmedim valla. Eline sağlık annelerin sultanı."
Yeniden yanakları sıkıldı babaannem tarafından.

Övgüler eşliğinde kahvaltıya gömüldük. Masadaki tabaklar yavaş yavaş azalırken artık daha fazla yiyemeyecegimi anlayınca sandalyede geriye yaslandım. Kumrala baktığımda o da benim gibi geriye yaslanmış eliyle karnını tutuyordu. Biraz daha oturduktan sonra masayı toplamaya giriştik.

"Siz bırakın oğlum ben hallederim. Hava guzelken Ali oğlumu gezdir biraz."
Elindeki tabağı mutfağa götürürken durup babaanneme baktı.

"En azından masayı toplayalım öyle çıkarız." Gülümseyip içeriye girdi.

EFE (boyxboy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin