O günkü konuşmamızın ardından pek bir şey değişmemişti sadece artık selam sabahını esirgemiyor, aynı ortamdayken görmezden gelmiyordu beni.
Bunun dışında her şey aynıydı. Her şey eskisiyle tam olarak aynı. Hâlâ dediğimi yapamamış onunla nasıl baş edeceğimi bilemeden, tek düşündüğüm o olurken günleri deviriyordum.
Normale dönmeye çalışıyordum elimden geldiğince. Hislerimin bu kadar yoğun olması şimdi beni daha çok korkutuyordu.
Ali’de de bir şeyler değişmişti bunu çok net görebiliyordum. Eski neşesi yoktu yüzünde, o güzel gamzesi kaybolmuştu sanki. Gülüşünde bir şey eksikti.
Sanki aylar öncesine dönmüşüm gibi hissediyordum. Sadece uzaktan bakabiliyordum ona. Yan yana olduğumuzda bile daha uzak hissediyordum.Biz böyle haftaları devirirken vizeler yaklaşmıştı. Ortak derste onların bir sıra arkalarında oturuyorduk Denizle. Arif bugün dersi ekmişti. Bu ara bir tuhaftı zaten yeni birine tutulmuş olma ihtimali çok yüksekti. Denizle aldığımız sunum ödevini aramızda tartışıyorduk.
O ve arkadaşları da hocanın onlar için belirleyeceği konuyu bekliyorlardı.
Kafamı kitaptan kaldırıp biraz ona baktım arkasında gözlerimin olduğunu biliyor muydu acaba. Bilse dönüp eskisi gibi bana gülümser miydi. Yapacağı her şakayı özlemiştim.
“Efe” çokta tanımadığım bir sesten ismimi duyunca kafamı yanımda dikilen kıza çevirdim. Aynı dersi alıyorduk ama daha önce hiç konuşmamıştık.
Ona döndüğümde konuşmasına devam etti.
“Notlarını alabilir miyim?” dejavu hissine kapıldım bir an Denize döndüm ama bir şey soylememe gerek kalmadan defterini uzattı.
“Al burda, Efe pek not tutmaz.” ortak derste not alacak son kişiydim ben.
Nedenine doğru döndüm bize bakıyordu yanımda dikilen kızdan gözlerini çekince bakışlarımız buluştu. İfadesiz suratını hiç bozmadan önüne döndü.
“ Teşekkür ederim fotokopisini çeksem sorun olur mu? aradan sonra getiririm hemen.”
Kumral olandan gözlerimi çekince yanımda konuşanlara döndüm.
“Yok ne sorun olucak işini hallet biz machine'de olucaz oraya getirirsin.” Yanımdaki kız uzaklaşınca biz de Denizle toparlanıp çıktık sınıftan.
Henüz binadan çıkmamışken Baran’ın seslenmesiyle durduk.“ Durun beraber gidelim machine’e gidiyorsunuz dimi?” Deniz gözlü arkadaşım yanıtladı hemen onu
“ Çabuk olun öldük acımızdan.” Bana minik bakış atıp durumu yokladı söz hakkı bırakmıştı sanki, onu bakışımla onayladım. Normal davransınlar istiyordum. Ne kadar normaldik orası tartışılır tâbi.
Ali ve Fırat da yanımıza varınca birlikte çıktık binadan. Kampüs bahçesinde yürürken Ali ya önümde ya arkamda ama asla yanımda olmadan yürüyordu, arada çocuklarla küçük sohbetler etsekte aramızdaki gerginlik o kadar barizdi ki hepsi farkındaydı. Nedenini Deniz biliyordu yanlızca. Ali’nin diğerlerine söylemediğini varsayıyorum.
“Oğlum artık barışın ne olduysa çözün şunu hiç çekilmiyorsunuz böyle.” Yanımda yürüyen Fırat konuşmuştu. Neyi çözecektik ki.
Deniz kolunu boynuna atıp yanına çekti.“ Kolay mı aynı kıza yazmışlar karışma onlara düzelirler yakında.” Son cümlesini bana bakıp söyledi. Düzelmesini umuyordu o da herkes gibi.
Evet tek mantıklı açıklama buydu. Çok soru soran diğer tayfaya esmer arkadaşım Arif’in bulduğu en makul açıklama.
“ikinizide reddetmiş işte ne uzattınız sizde be"
“Hadi bro sen de uzatma bırak kendileri halletsin.” Baran bu sefer almıştı lafı, el birliğiyle Fırat’a açıklama yapıyorlardı.
Ben ve Ali'den pek ses çıkmıyordu.
Ali bu konuda hiç konuşmamıştı. Çocuklar sorduğunda ise Efe’ye sorun deyip topu bana atmış bir daha da bu konuda ağzını açmamıştı.
Sonunda cafeye varıp siparişlerimizi verdik. Beklerken de sunum hakkında konuşuyorduk. Bir tek ben elimdeki telefondan başımı kaldırıp katılmadım onlara. Uzun zaman sonra onunla aynı masada oturmak garip gelmişti.
“ Abi onu bunu boşverin de yarın bizim mekâna kim çıkıyor tahmin edin?” Fırat sorusuyla dikkatimi üzerine çekmeyi başarmıştı. Kollarını yanında oturan Ali’nin omzuna attı.
“Grupla birlikte çıkıcaz.” deyip Fırat’ın kollarını geri savurdu Kumral olan.
“Vay baya olmuştu seni dinlemeyeli, dimi Efe.” Deniz her lafına beni nasıl sıkıştırıyordu helal olsun yani.
Bakışlarımı ona çevirdim evet gerçekten de uzun zaman olmuştu dinlemeyeli. Bana çok küçük bir bakış attı yalnızca sonra masadakilere döndü. Fırat tekrardan atılıp konuştu.
“ Geliyorsunuz dimi Arif’e de haber verin onsuz olmaz.”
“ Geliriz tabi gideriz dimi Efem” son kısmı bana bakıp sordu. Sormaktan çok gidiyoruz haberin olsun der gibiydi. of Deniz senin elinede düştük ya.
“ Gideriz.” Reddetmem mümkün değildi hepsi bir yana onu dinlemeyi çok özlemiştim. Bu fırsatı kaçıramazdım.
Biz gecenin planınıda yapmışken masamıza aynı kız yaklaştı. Olduğum tarafta durup Denize notlarını geri verirken hem ona hem bana teşekkürünü yineleyip uzaklaştı. O giderken kumralın bize doğru baktığını fark ettim. Gözlerimiz buluşunca ilgisizce çekti. Bu halimizin ikimize de bir faydası yoktu belli ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFE (boyxboy)
Teen Fiction"Uyurken izleyip saçlarımı okşayacak kadar çok mu seviyorsun beni?"