16. Hâlâ istiyor musun?

56 1 1
                                    


Nefes nefese vardığım kapının önünde biraz soluklandım. Nefesim ve kalp ritmim düzene girinceye kadar bekledim birkaç dakika.

Yorgunluğum azalmıştı ama kalbim hala deli gibi çarpıyordu. Zile basmak için kaldırdığım elim biraz durdu.
Saat kaçtı bilmiyordum. Uyuyor bile olabilirdi.
Düşünmemeliydim. Bugün düşünmeyecektim

Hala havada asılı olan elimi zile bastırdım. Ikinci çalışımda kapı açıldı. Karşımda bal gözleri görünce bir an afalladım. Beni görünce fazlaca şaşırdığı belliydi.

"Efe?"

Teklifsiz içeri adımlayınca eşikten çekilip geçmeme izin verdi. Girdiğim gibi de arkamdan kapıyı kapattım. Hala şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. Ben de şaşkındım. Zira yapmayı düşündüklerim beni şaşırtıp geriyordu.

"Ne işin var burda. Bir şey mi ol-"

Daha fazla konuşmasına izin vermeden avuçladığım yüzü kendime çekip dudaklarımı dudaklarına kapadım.

Kaskatı kesilmişti. Bense eylemimin bu kadar güzel hissettirmesine şaşırıyordum. Değdirdiğim dudaklarımı hafif aralayıp üst dudağını kavradım. Hala tepkisiz duran bedenden hafifçe geri çekilirken bakışları tam karşımdaydı.

"Geçen gün dediğin şey, Hala istiyor musun?"

Transtaki bakışları hareketlendi. Bahsettiğim konuyu kavramış gibi kaşları yeniden havalandı şaşkınlıkla. Sonra çatıldı. Cevap alamayışım ve beni itmeyişinden cesaret alarak yeniden kapandım dudaklarına. Bir elimi yüzünden çekip belini kavradım. Dudaklarımı, kendimi  ondan uzaklaştırmadan ayırdım. Nefesi yüzüme çarpıyordu.

"Istiyor musun?"

Gözlerime baktı.
Eğer istemezse hemen gidecektim. Ama bu raddeye gelmişken asla beni itsin istemiyordum. Mantığımı bırakıp gelmiştim.

Aramızdaki mesafe bir an olsun değişmedi. Kokusunu alırken gözlerim dudaklarındaydı. Yeni tattığım bu güzelliğe yeniden gömülmek istiyordum. Ama ondan tepki alamayınca ellerimi ondan çekip bir adım geriledim.

Gözlerim bal rengini bulmuşken, Az önce benim yaptığım gibi yüzümü tutup kapandı dudaklarıma. Beynim olayı kavradığında ona karşılık vermeye başladım. Işe dillerimizde karışınca, kalan son zincirde kırılmıştı. Artık geri dönüşü yoktu. Geri dönüşüm yoktu. O iki minik kadeh beni sarhoş etmemişti ama şimdi dudaklarında sarhoş olmuştum.

Uyuşan beynimi geri çekilmesi kendine getirirken kaşlarım çatıldı. Ayrılmamalıydı dudakları benden hep orada kalmalıydı.

Bileğimden tutup beni merdivenlere yönlendirdiğinde. Tehlikeyi umursamadan yeniden öptüm. Odasının önüne nasıl geldik  hatırlamıyorum. Kapıyı açıp içeri girdiğinde, peşinden girip arkamdan kapıyı kapattım. Onu hızlı bir hareketle kendime çekip tekrar öperken yavaş adımlarla yatağa yaklaşıyorduk.

Dudaklarından ayrılıp t-shirtünün yakasından taşan boynuna gömüldüm bu sefer. O kadar güzel kokuyordu ki, içime çeke çeke öptüm.

Eteklerinden tuttuğum t-shirtünü sıyırıp çıkardım.
Hiç konuşmadan, karşı çıkmadan her hareketime uyum sağlıyordu. Onu omuzlarından itip yatağa oturmasını sağladıktan sonra  hala üzerimde olan kabanımı çıkarıp attım bir köşeye. Eylemimden kaynaklı sıcaklamama üzerimdekilerde eklenince âdeta yanıyordum.

Kazağımıda hemen sıyırıp kabanın yanına atarken üzerine eğilip uzanmasını sağladım. Çıplak bedenlerimiz birbirine değiyordu. Geri çekilip teninin pürüzlülüğünü izledim biraz. O da beni izliyordu. Gözlerini tenimde gezdirişi kontrolü daha da kaybetmeme neden olmuştu.

Hiçbir şey düşünmüyordum artık. Şimdiye kadar ki direnişim, kendimi tutuşum, halledicem nidalarım öpücük seslerinin arasında kaybolmuştu. Her şey önemsizdi şimdi. Tek umursamadığım, altımda her dokunuşumda benim gibi yanan bedeni kana kana öpmek.

EFE (boyxboy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin