Üzerimde uzun, sade bembeyaz bir elbise vardı. Herşeyin sade olmasını istedigimi özellikle rica etmiştim jungkooktan ama beni dinlememiş olacak ki buna rağmen evime özel kuaför gelmiş, elbisede olsa üzerimdeki özenle seçilmiş ve en iyi yerde tasarlanmıştı. Düğün istemedigimi söylediğim için şatafatlı salon yerine özel olarak bir mekan tutulmuştu. Herşeyiyle tek tek ilgilenmişti Jungkook! Bunu arada yaptığı özel telefon konuşmalarını duyduğumda anlamıştım.
Öyle büyük kocaman bir mekan değildi ama nereden baksanız lüks olduğu anlaşılıyordu. Etrafa kısa bir göz gezdirince epey kalabalık olduğunu da yeni yeni fark etmiştim. Jungkookun bu kadar fazla arkadaşı olduğunu bilmiyordum. Gerçi ben onun şirket ve babası dışındaki hayatıyla ilgili hiç birşey bilmiyordum. Disiplinli olduğu hariç tabi!
Hafif müzik eşliğinde her konuma birer tane konulmuş uzun, yuvarlak masaların etrafını saran insanlar vardı. Herkes o masaların etrafında ayakta duruyordu. Buna bende dahil. Kimisinin elinde kırmızı şarap, kimisinin elinde şampanya vardı. Benim gözlerim ise bir anda kalabalığın üzerinden çekilip, Jungkook'u aramaya başlamıştı bile.
Hara:Nasıl gidiyor!
Bi anda kolumda hissettiğim elle irkilmiştim. İrkilmemin sebebi Kolumda hissettigim elin sahibinin Hara olmasıydı. Bu kızda beni korkutan şeyler vardı ve bunda evleneceğimizi öğrendiği günden bu yana yüzünün düşmesinin katkısı baya baya büyüktü.
Mia:İyi gidiyor. Senin?
Hara elindeki kadehi kısa süreliğine bana doğru kaldırıp daha sonra kafasına dikmişti. Boğazına inen sıvıyla dudaklarını bir birine bastırıp, başını aşağı yukarı sallayıp, konuşmasını sürdürmüştü.
Hara:Sanırım gözlerin Jungkook'u arıyor.
Bende başımı aşağı yukarı sallayıp, onu onaylamıştım evet gerçektende gözlerim onu arıyordu.
Hara:Sanırım onunda gözleri seni arıyor.
Haranın arkamda baktığı yere baktığımda etrafına bakınan Jungkookun gözleri beni bulmuştu. Jungkook Yavaşça bize doğru gelirken Hara iki cümle kurup, ona bakmama fırsat dahi vermeden yanımdan ayrılmıştı.
Hara:Pişman olacaksın! Onunla evlendiğine pişman olacaksın.!
Hala gözlerim giden Haranın arkasından şaşkınlıkla bakarken neden böyle birşey söylediğini anlamaya çalışıyordum. Aklıma tek birşey gelsede bunu ona İstemsiz yakıştıramıyordum. Haranın Jimin'i sevdiğine inanmak istiyordum.
JK: Gercektende çagırmamıza rağmen baban gelmedi.!
Şuan aklımdaki düşüncelerden çok farklı bir konuyla yanıma gelmişti Jungkook ama ben hala Hara'nın kurduğu cümleye takılmıştım. Hara neden kurmuştu bu cümlesini.! Ben neden pişman olacaktım ki.! Gözlerim Jungkook'a dönsede beynim hala ne söylediğini anlamıyordu.
JK:Sen iyi misin?
Elindeki kadehi bana uzatıp, sorduğunda başımı iyi olduğuma dair iki defa aceleyle sallayıp, biraz duraksayıp, az önce duyduğum cümleyi beynimin algılamasına izin vermis ve çok bekletmeden hemen cevap vermiştim.
Mia:O gelmez. Şimdi kim bilir nerelerdedir.!
Aslında gelirdi. Çünkü babama göre ben serveti bol bir adamla evleniyordum en azından bunun için gelirdi ama gelmemişti. Buna şaşırsamda az önceki olaya daha çok şaşırmış ve yoğunlaşmıştım. Tabi bu Jungkooka kayan gözlerimle son bulmuştu.
Kadehi elime alırken bir yandanda onu süzüyordum. Her zaman takım elbise ile görüyordum ama damatlık daha çok yakışmıştı ona yada ben çok yakıştırmıştım. Gözlerim hala onun üzerindeyken şimdi fark ediyordum ki onunda gözleri benim üzerimdeydi. Bana doğru bir kac adım atıp, aramızdaki mesafeyi en aza indirmişti. Yavaş hareketlerle elindeki bardağı yanımızda duran uzun yuvarlak masaya koyunca istemsiz benimde hareketlerim onu takip etmişti. Bende elimdeki bardağı onun bardağının yanına koyunca sağ elinin belimi bulmasıyla şaşırmıştım ve hemen sol elide aynı şekilde belimin diğer yanında durmuştu. O bana böyle yakın dururken istemsiz benim ellerimde iki yana olacak şekilde omuzlarına gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serzeniş (J.J.K) "Tamamlandı"
FanfictionSana karşı olan askima bile bir serzenişin var...Ne acı...! Oysa ben senin. Belki, bana olacak aşkını beklemeyi sevmiştim. Değilmiş...! Bir insan hemcinsinden farklı değilmiş...Ve ben farkli olmadığını bile bile sevdim seni... ...