(34)

217 22 9
                                    

JUNGKOOK

Üzerimdeki mavi jean ve beyaz v yaka tişörtüme boy aynasından kısa bir göz atıp, hemen aşağı inmiştim İndiğimde ortalıkta kimse görünmüyordu.

Maria ve Hari'nin mutfakta olduğunu düşünüyordum. Büyük ihtimal yemek işiyle uğraşıyorlardı. Çünkü öğle yemeğine az bir vakit kalmıştı. Oturma odasına geldiğimde gözlerim Mia'yı aramıştı ama yoktu. Tam oradan çıkacağım sırada bahce kapısından dışardaki salıncakta oturan ve önündeki boşluğa bakıp, derin derin düşünen Mia dikkatimi çekmişti. Kapıya yaklaşıp, bir müddet onu izlemiştim.

Yaklaşık bir haftadır aynı evde iki yabancı gibiydik. Bana kızgındı ve bence haklıydı da ama kırgın değildi. Çünkü biliyorum bana kırgın olsa yada güvenmiyor olsaydı bir saniye bile bu evin sınırları içerisinde onu hiç bir kuvvet tutamazdı.

Yavaşça kapının kolundan tutup, sürüyerek açmış ve kendimi dışarı atıp, tekrar kapatmıştım. Yaklaşık bir hafta olduğu gibi yine ona yalvarmaya, beni affetmesi için uğraşlar vermeye gidiyordum.

Yanına tamamen yaklaştıgımda bakışlarını yerden kaldırıp, ayakta duran bana çevirmişti. Yüzü zaten asıktı ama beni görünce sanki daha bir asılmıştı. Bu durum onu ne kadar mutsuz ediyordu bilmiyordum ama beni çok mutsuz ettiği kesindi. Onun sürekli gülmesini isterken yüzünün düşmesine sebep olmak benim gibi bir adam için sevdiği kadında görmesini isteyeceği en son şey bile değildi. Belki şuan, eğer olacaksa yüzü gülecekse gitmeye hazırdım ama biliyordum ben buraya gelmeden öncede, bir hafta öncede yüzü hep düşüktü.

Yavaş ve ağır hareketlerde yanına geçip, oturmuş, iki elimi yanıma koymuştum. Tıpkı onun gibi ve onun yaptığı gibide ayaklarımı salıncakta yavaşça sallamaya başlamıştım.

JK:Senin yüzünün asık olmasını istemiyorum artık Mia! İstersen evden bile giderim. Yani...

Bir anda durup, hızla yüzüme bakmıştı. O bana bakınca bende ona bakmış ve ikimizinde bakışlarını birleştirmiştim.

JK: Bu seni şuan olduğundan daha mutlu edecekse giderim Mia.

Gözleri bana bakarken dolmuştu. Bunu, bianda olduğundan daha çok parlayan harelerinden ve küçük yaş damlacıklarının gözlerinin akında oluşmasından anlamıştım. Tam ağlamaması için ve beni affetmesi için tekrar konuşacakken bakışlarını benden çekip iki elinide koluma atıp başını omzuma yaslamış ve konuşmuştu.

Mia:Sana daha fazla tavır takınamıyorum. Çünkü yoruldum, sürekli düşünüyorum. Biliyorum, isteyerekte olmadı ama o kadın hayatımızdanda tamamen çıkmış değil.

Bir anda kolumdan başını kaldırıp, gözlerimin içine bakmış ve hızla kaşlarını çatıp konuşmasına devam etmişti hiç durmadan.

Mia:Ama yinede onun seni öpmüş olmasını hazmedemiyorum. Bı düşünsene senin yerinde benim olduğumu. Sen bu kadar kolay affeder miydin beni. Yada unutturmuydun olanları.

Şimdi kaşları çatılan, hatta hızla ayağı kalkan ve ne dediğini bilmeden konuşan bendim.

JK:Hayır affetmezdim. Unutmazdımda! Sende unutma! Tamam. Tamam bir ay daha peşinden koşarım affet diye. Tamam. Ama yeter ki..

Tamam bende olsaydım affetmez yada unutmazdım. Hatta bunu Mia'ya yapan kişinin tabutunu bile kendi eline verirdim şimdiye kadar! Bir anda zaten gösterdiği tavırlarda hak verdiğim Mia'ya kurduğu cümleden sonra daha çok hak vermiştim benim için bir hafta azdı bile.

Mia:Bi dakika bi dakika!

Mia birden ayağı kalkıp, yanıma yaklaşıp boyunu benimle mümkünü varmışta eşitleyecekmiş gibi önümde durup, ellerini göğsünün altında toplayıp, yüzüme bakmış ve hesap sorar gibi konuşmustu.

Serzeniş (J.J.K) "Tamamlandı"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin