Uzun bir aradan sonra tekrardan selam :)Evet içime sinmedi gerçekten..
İyi okumalar !
Elbisemin siyah kuşağını bağlamış ve penceremden kasvetli havayı seyretmeye başlamıştım.Dışarıdaki karlı havayı seyre dalmış ve uzakları hayal etmeye başlamıştım.
Kapımın çalınmasıyla o tarafa anlık dönmüş ve hizmetkarlarımdan birinin Çin'den sadece benim için dikilip getirilen elbisemi getirdiğini görmüş ve tatminkar bir biçimde gülümsemiş ardından yaşlı adamın çıkmasını beklemiştim.
Aynamın karşısına geçmiş beyaz ceviz ağacından yapılma el işlemeli masamın üzerinde duran türlü takıya bakmıştım.Hepsi bizzat bana aittti.İlk önce elime siyah zincirli ve ufak beyaz taşların bulunduğu kolyeyi almış gözlerim parlak bir mora dönerken boynuma parmak işaretimle geçirmiştim.
"Senide sevmedim,fazla sönük." Demiştim kolyeye karşı.Ardından aynadan kendime bakmaya başlamıştım.Evet güzeldim çünkü ben "Jennietta Nataliem Kim'dim."
Bu güzelliğimin baki kalması için çok şey yapmıştım.Gençliğimin hala aynı kalmasının sebebi bana bahşedilen lanetim olsada bunda İtalya şehrinin Cagligari kasabasındaki ucuz ve bakire genç kızların ve genç kanlarının hatrı fazlasıyla sayılıyordu.
Gözlerim tekrar aynadaki yansımamla buluşmuş ve kendimi seyrederken gülmeye başlamıştım.İçimden bir ses tekrar Cagligari'ye gitmek istediğimi söylüyordu.Gözlerim normal renginden kırmızıya dönerken;
"Evet." Demiştim.
"Evet oraya tekrar bir ziyarette bulunmamın mühim bir sakıncası yoktur."
~
Şatoda çizmelerimin çıkarttığı tok sesleri duyarken hizmetkarlarımın hepsi beni görür görmez başlarını bir bir önüne eğiyordu.Bu yüzümde kocaman bir gülümsemeye neden olurken büyük balo salonuna adımlamıştım.
Ağır,üzerinde kraliyetimin simgesi olan büyük kara yılanın bulunduğu kapıyı büyüm yardımıyla açmış ve içeriye geçmiştim.Uzun masanın etrafını yavaş yavaş dolanmış ve büyük pencerenin önüne geçip havada süzülen karları seyretmeye başlamıştım.
Beklediğim şey nihayet gerçekleşiyordu.Zamanı gelmişti ve ben bunun için çok uzun süre bekleyip büyük fedakarlıklarda bulunmuştum.
Camın önünden gelen sesle o yöne dönmüş ve camın önündeki mermer kemerde masmavi bir kuşun olduğunu görmüş elim o yöne camın üzerinden kaymış ve "Merhaba,sende mi yolunu kaybettin yoksa.."
Duraksayıp derin bir iç çekmiş ve devam etmiştim;
"Yuvandan kovuldun'da,seni kurtaracak sana yuva olacak birini mi arıyorsun?" Demiştim.
Elim camın üstünden kuşu okşamış ve "Bekle." Diye fısıldamıştım."Sadece bekle küçüğüm,asırlar sürse bile bekle.." Sonra kapının tıklatılmasıyla oradan hızla uzaklaşmış ve kuş uçup gitmişti.
"Evet?"
Odaya Lisal girmiş ve sahte bir samimiyetle ve belli olan bir soğuklukla;
"Ah tatlı Lisal,nerelerdeydin?" Demiştim.
"B-ben karşı kasabaya gitmiştim,yeni gelen çalgı aletleri için."
Gülmüş ve elimi ani kıvraklıkla omzuna koyup,"Herşeyi hissederim biliyorsun değil mi?,şu korku hissini bile." Demiştim iğneleyici bir tonda.
O olduğu yerde bariz bir biçimde titrerken masaya geçip oturmuş ve tek kaşımı kaldırırken tehditkar bir biçimde ve sahte üzüntüyle, "Güzel sesli biriciğim,beni kandırabileceğini düşünmez değil mi?" Demiştim.
O başını sessizce sallarken bende oturduğum yerden kalkmış ve gözlerim kırmızıya dönerken yavaş adımlarla ona gitmiş elini tutup bileğine kokulu bir öpücük bırakmış ardından;
"O güzel bedenin ve başını ayrı görmek istemem." Demiştim.Onun gerginlikle yutkunma sesini duyar duymaz kapalı bir gülüş sunmuştum.Bu sefer saçlarını biraz geriye çekmiş ve titremeye devam ederken beyaz boynuna bir öpücük daha bırakmıştım.
"Şimdi gidebilirsin,iyi çalışmalar Lisal." Demiştim yine aynı tehditkar tonda.Sonra o beni onaylamış ve hemen çıkıp gitmişti.Onunla uğraşmak,aciz insanlarla uğraşmak bu uzun yaşamım boyunca yegâne eğlencelerimden biriydi.
Yüzümdeki gülüş solmazken tekrar insan üstü hızla ağır kapıyı açıp dışarıya adımlamış ve "Bay Ottaviano'yu bahçede istediğimi söyleyin." Demiştim düz bir sesle.Ardından büyük mermer merdivenleri ağır ağır inmiş ve büyük taşlı yola ulaşmıştım.
Yavaş adımlarla siyah güllerin süslediği çardağa girmiş ve tahta masaya özenle geçip oturmuştum.Üzerimdeki kırmızı kadife elbisemin eteklerini toplamış ve saçlarımı geriye atıp ürkek adımlarla gelen adama bakmıştım.
Yanıma ulaştığında bir selam vermiş ve yüzüme bakmazken;
"Buyurun Kraliçem beni emretmişsiniz!" Demişti.Bu sırada ben büyü ile bir silah gülü kopartıp havada onunla oynarken "Hazırlıklar nasıl tam 2 günümüz var biliyorsunuz değil mi bay Ottaviano?" Demiştim düz bir sesle.
O beni başıyla onaylamış ve benim huzurumdaki herkes gibi sesi korkuyla titrerken;
"E-evet kraliçem,herşey istediğiniz düzende ilerlemekte." Demişti.
Bende elimdeki gülü ona mesaj vermek ister gibi kurutmuş ve "Güzel." Demiştim. "Aksilik istemiyorum."
Göz ucuyla gördüğü güle dehşetle baktığını hissetmiş ve hemen ardından kaçmak ister gibi hızlıca beni onaylayıp çıkmış,bu durum benim derin bir kahkaha atmama neden olurken;
"Ahmâk insanlar,herşey onlarda bir korku ve tehlike korkusu saçıyor!"
Sonra bir başka siyah gülü elime almıştım ama bunu koparmamış bizzat ben az önce nimetim sayesinde yapmıştım.
O gülü elimde oynarken ve tek tek kopardığım siyah yapraklarına bakarken devam etmiştim;
"Bir zamanlar böyle aciz bir insandım herşey bana bir tehdit gibi görünürdü."
"Ama şimdi asıl tehlike olan bizzat yine benim."
Bölüm sonu.
Sizi seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
entre vous et moi
Fanfiction"Krakozhia prensesi Roselia ve Valeria kraliçesi aynı zamanda azılı lanetli Jennietta Kim'in birleşimi."