The moment you meet me,You won't remember any of them

37 8 23
                                    




Herkese merhaba ve evet ölmedim yavaş yavaş gelecek her kitaba bölüm:")




İyi okumalar!



Sonunda o gün gelip çatmıştı,bugünün akşamında hem Jennietta Kim ile hemde aynı zamanda hayatımın aşkı ile tanışacak ve kendi hayatımı o anlık bilmesem bile bir dönüşüme uğratacaktım.

Balo'da giyeceğim elbiseyi ve orada kalacağım iki günde giyeceğim giyeceğim elbiselerin olduğu sandıklar at arabasına yüklenirken ben bunu odamın penceresinden seyrediyordum.

Kapımın tıklatılması ile arkama dönmüş ve Jisoomlyn'i görmüştüm."Prensesim eğer hazır iseniz yola çıkacağız."

Sıkıntıyla oflamış ve yüzüne bakarken; "Yaptığın iksir işe yarayacak değil mi ?" Diye sormuştum.O ise gelip ellerimi tutmuş ve gülümseyerek;

"Evet Roselia,bu seni balo günü boyunca normal insanmış gibi gösterecek." Demişti.

Bende onu başımla onaylamış ve çıkmadan önce aynadan gözlerime bakmıştım.Alıştığım siyah gözlerimin yerinde normal bir insanda olan mavi göz ile karşılaşınca bir hayli garipsemiştim.

Ardından hızla odamdan çıkıp alt kata inmiş sonrasında taşlık bahçeye inmiştim.Babam en öndeki at arabasına binmiş ben ve Jisoomlyn ise üçüncü arabaya binmiştik.

Jisoomlyn karşımdaki bej kadife koltuğa oturmuş ve arabanın siyah perdesini çekerek kapatmıştı.Bir süre öylece oturmuş ve ardından Jisoomlyn büyü kitabını okumaya başlamıştı.

Bense zaten çok gergindim ve sıkılmıştım.Bu yüzden perdeyi hafif aralayıp dışarıyı seyretmeye başlamıştım.

O esnada Jisoomlyn okuduğu kitaptan başını kaldırmış ve "Mavi Gözlerine hiç alışamadım acaba başka renk yapmak ister misin?" Diye sormuştu.Ve ben bakışlarımı ormanlık yoldan ayırıp; "Hayır." Demiştim sessizce."Hayır babam annemin gözlerine benzediğini söyledi." Demiştim.

Böylece o susmuştu.Bende üzerimdeki gerginliği biraz olsun atmak için;

"Acıktım." Demiştim.

Bunu dememle birlikte Jisoomlyn ayağının ucunda bulunan siyah çantasının içinden bir şişe kanı çıkarıp bana uzatmıştı.

Bende almış ve tıpasını açıp içmeye başlamıştım.Ağzıma alıştığım tattan başka bir tat gelince yüzümü buruşturmuş ve o tekrardan okumaya başladığı kitabından başını kaldırmadan;

"İçinde iksir var,böylece orada olduğumuz süre zarfında kana susamışlık yaşamayacak veyahut ihtiyaç duymayacaksınız.Normal insan yemekleri ile beslene bileceksiniz." Demişti ve bende sessizce onaylayıp içmeye devam etmiştim.

~

Yaklaşık 12 saat süren yolculuğun ardından arabalar durmuş ve ben iyice rahatsız olmaya başlamıştım. Arabadan önce Jisoomlyn ardından ben inmiş ve karşımda tüm ihtişamı ve korkutuculuğu ile duran tamamen siyah renkteki şatoya bakakalmıştım.

Tek tek pencerelerin işlemelerinde göz gezdirirken lanetli gözlerim bulaşarak uzak ve karanlık olmasına rağmen en büyük pencerenin önünde parıl parıl parlayan mor gözler ile karşılaşmıştı.

İlk başlarda inanamadım içtiğim iksirin bir göz boyaması sandım,çünkü bu gözleri sadece 2 saniyelik görmüştüm.

İtiraf etmeliyim ki ilk zamanlarda bu mor renk sadece bana ürperti verdi ve kalbim tamamiyle korkuyla kaplandı.

Fakat o ilk göz göze geldiğimiz anda ben sanırım biliyordum yani en azından bilmeliydim ki bu parlak mor renk gördüğüm en muhteşem şey olacaktı.

Gördüğüm o parlak rengin hala etkisinden çıkamamışken ve kalbim atmasa bile o an çok hızlı atacağına yemin ederim.

Tam o anda pencerede gördüğüm gözlerin sahibi büyük Demir kapıda belirdi.Üzerinde kömür karası düz sade bir elbise vardı,yine aynı siyahlıktaki saçları topluydu.

O an dikkatimi çeken ne kıyafeti ne de saçlarıydı.Gözlerine kilitlenmiştim,tıpkı onun bana yaptığı gibi. Gerçekten bizim ilk karşılaşmamız tam anlamıyla böyle olmuştu.Gözlerimi ondan ayıramamıştım ve o da öyleydi ama bakışları beni sandığım yada istediğim gibi sinir edip,endişelendirmiyordu aksine garip bir biçimde rahat hissediyordum.

Ben hala olduğum yerdeyken o birkaç adımda yanımızda bitmiş ve gözleri tekrardan beni bulmuştu.Bende hala gözlerim gözlerinde öylece bakıyordum ve gerçekten onu karşımda böyle kanlı canlı görünce tüm düşüncelerim uçup gitmişti.

Bu özelliğine hep sinir oluyordum.Herşeyi unutturuyordu bana.

Aradaki sessizlik bozulmuş ve o gözlerini benden bir an bile ayırmadan babam ve Jisoomlyn'e bir selam vermek için eğilmişti fakat cidden irite edici bir selamlamaydı.

Ardından bana tekrar dönmüş ve biraz daha yaklaşmıştı.Jisoomlyn ve babam bir sonraki hamlesi için endişelenirken bende bir etkisi yoktu.Ancak korkması gereken ben daha o zamandan ona karşı en ufak bir korku barındırmamıştım içimde,çünkü o daha o zamandan güveneceğim tek kişi olacağını belli etmişti.

Beyaz ince elini bana uzatmış ve yemin ederim ki gözleri her zamankinden daha çok ışıldarken; "Hoşgeldin Roselia." Demişti.

Bende elimi çekingen bir tavırla uzatmış ve elimiz birleşmişti.Tam o anda o mor gözlerini birleşik ellerimize indirip manidar bir biçimde gülümsemişti.Tabii ben bu gülüşüne anlam verememiş aslında fark edememiştim bile.Çünkü herşey çok hızlı ve saniyelik gerçekleşiyordu.Ama keşke fark etseydim,herşey daha erken başlayabilirdi,onu daha çabuk anlayabilir ve onunla daha erken bir olabilirdim...





•Bölüm sonu

•Vote ve yorum fena olmaz he ^^




•Vote ve yorum fena olmaz he ^^

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
entre vous et moiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin