Herkese yeniden merhaba..
Smutumsu bişeyler sevmiyorsanız okumayın.
İyi okumalar millet!
Kısa bir süre önce bulunduğum yere tekrar adımımı attığımda bu sefer kalbimde heyecan yoktu karışık duygu ve düşüncelerle kaplıydım.Fakat inkar dahi edemeyeceğim tek bir şey hala aynıydı,özlem.
Şato girişine kapıda bulunan hizmetkarlar sayesinde ulaşıp,prenses'i görmek istediğimi belirtmiştim ama asıl görmek istediğim bambaşka birisiydi.Onu görmeyi umup,gördüğümde ise ne soracağımı kafamda tasarlamaya çalışıyordum.
Tanıdık ayak sesleriyle sağımda bulunan merdivenlere döndüğümde Rosé ile göz göze gelmiştim.Kaşlarımı kaldırıp ona bakmıştım çünkü çok mutlu görünüyordu ve pek göstermek istemediği kırmızı gözleri ışıl ışıldı.Adeta hiç olmayacak olsa bile hayat bulmuştu.Onu hiç böyle görmemiştim.Sanki mutluluktan aklını kaçırmış gibiydi.Ama yinede ona sımsıkı sarıldım.
Aynı şekilde o'da bana sarılmış ve "Çok özledim seni canım arkadaşım fakat seni buraya hangi rüzgar attı?" Demişti.
Ondan ayrılmış ve kocaman gülümseyip cevap vereceğim sırada Jennietta ve onu gördüm.Kraliçe ona bir planlama ve organizasyondan bahsediyor o ise sadece başıyla onay veriyordu.Bir anda ikisinin bakışları beni bulmuş ve ben sadece Lisal'a bakmaya başlamıştım.
Lisal'ın bakışları bir anda kraliçe'yi bulmuş ve sonra koşar adımlarla yukarıya çıkmaya başlamıştı.Artık ne durmaya ne'de gizlemeye niyetim vardı.Bu yüzden bakışlar yeniden bir anda beni bulunca ardından eteklerimi tutup koşmaya başladım.
Herkesin ve meraklı gözleri ve sessizliği arasında son basamağı da çıkmış ve "Lisal artık benden kaçamazsın,bana bir açıklama ve yıkılan hayallerimin sebebini borçlusun!" Demiştim nefeslerim arasında.
Ardından onu kokusundan burnumun direği sızlayınca bir odanın kapısının arkasında bulmuştum.Nefes alışverişlerini dinledim bir süre kapının ardında.
Şimdi onunla aramdaki tek mesafe bu tahta kapıydı görünürde.Ama görünmeyen tarafta bu kapıdan yüz binlercesi vardı ve biliyordum ki tek bir haraketim ile kolaylıkla açılan bu kapı kadar kolay olmayacaktı açıp ulaşması.
Usulca kapıyı ittiğimde kendi dilinde fısıldadığını işittim ve duraksadım.
"Könyörgöm,ne,csak állj meg."
("Yalvarırım,yapma,sadece dur.")
Lisal dedim usulca kapı yarı açıkken.Yüzüne bakmak istiyordum ve hesap sormak ama duymak istemeyeceğim şeyler duyacağımı hissediyordum bu yüzden iki elim kapıya yaslıyken ondan herhangi bir atak bekledim.
Sonra kapıyı dayanamayıp açmış ve onun kaybolduğum,boğulduğum okyanus gözleriyle buluşmuştum.Fakat gözleri her zaman ki anlamında bakmıyordu,bu sefer gördüğüm tek şey korkuydu.
Ona bir adım atmış ve o geriye kaçıp duvarla bütünleşmek istercesine duvara sırtını yaslamıştı.Artık daha fazla korkuyor ve üzülüyordum çünkü resmen benden kaçıyordu.Yavaşça bir adım daha attım ve bu sefer tam önünde durdum,artık kaçamazdı.
Keşke kaçsaydı,kaçıp kurtulsaydı bu daha az canımı yakardı.Şu an daha fazla canım yanıyordu çünkü okyanuslarını benden uzak tutuyor,beni kurak bir çöle çeviriyordu.Ve bu çölün kaktüsleri onun okyanusları olmadığı için çok çabuk büyüyor kalbime batıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
entre vous et moi
Fanfiction"Krakozhia prensesi Roselia ve Valeria kraliçesi aynı zamanda azılı lanetli Jennietta Kim'in birleşimi."