Herkese yeniden merhaba!
İyi okumalar diliyorum:)
Oradaydım.Biricik sevdam bana haklı olarak büyük bir kırgınlık ve nefretle o mektubu gönderince dayanamadım.
Gittim fakat uzaktan bulundum yanında.Bu andan itibaren yapacağım gibi uzaktan hasret giderdim onunla.
Boş gözlerle ormanı seyrediyordu.Eline bir kuş konmuş ona bir şeyler anlatıyor ve kuş sanki onu anlıyormuş gibi ötüyordu.
Beni hissedememesi yada görmemesi için bir gizlenme büyüsü yaptırmıştım kasabadaki bir cadıya.Bu yüzden yaklaşık 2 saattir orada olsam da o benim gelmediğimi sanacaktı.
Bir süre daha bekledi ardından tanıştığımız gölün önüne oturdu.Bende ona iyice yaklaştım.Aramızda delip geçmek istediğim mesafeler vardı sadece.
Hissedemeyeceği ellerimle dokundum saçlarına.Parmaklarımın her bir hücresi elektrik çarpmış gibi kaskatı kesiliyordu ona böyle yaklaşınca.
Sonra çektim elimi usulca.Elinde ki kuş bu sefer yanında dereden su içiyordu.Jisoomlyn ise bacaklarını kendine çekmiş ve adımızı kazıdığımız ağaca vermişti sırtını.Eskiden o görevi benim kollarım ve kucağım görürdü.
Bende yanına oturup onun gibi bacaklarımı kendime çektim.Sonra kaşları çatılı ve dolu gözleriyle etrafa bakarken güzel yüzüne eğildim.Beni hissedemese de kalbim çok hızlı çarpıyordu.Uzun süredir ilk defa bu kadar yakınımda görmüştüm onu.
Bir süre öylece kaldık.Ben onu seyrettim o ise yanından ayrılan kuşa bakarken;
"Sende beni terk ediyorsun." Demişti.
Bunu söyleyince yemin ederim her bir hücremin sızladığını hissettim.Ben bunun ağırlığı ile öylece kalmışken o bir anda kırmızı elbisesinin eteklerini toplayıp ayağa kalkmıştı.
Onunla beraber bende zar zor kalkmış ve az önce bulunduğu ağaca bu sefer ben tutunmuştum midem bulanıyor ve başım dönüyordu.Söylediğini hazmedememiştim.
Birkaç adım attı ve duraksadı.Arkasından öylece bakıyordum.Sanki beni görüyormuş gibi ağacın olduğu yere baktı.
Sonrasında dudakları oynamış ve birbirimize seslendiğimiz adların olduğu kısım küçük bir ateş almış ve ağaç eski haline dönmüştü.Artık bizden bir iz yoktu.Yakmıştı ve bende yanmıştım o an.
Bunu yaparken bir kaç gözyaşı inci şeklinde yaprakların üzerine düşüverdi.
Ben ise hala o yanan ama iz kalmayan yerde kalmıştım.Bakışlarım oradaydı ve titriyordum ama aynı zamanda da oraya çivilenmiş gibiydim.Bir anda kaybolmasından önce duyduğum son sözleri şunlardı;
"Beni bırakıp gitmeni beklemekle eskiden bana gelmeni beklemenin üzgünlükleri arasında hiçbir ayrılık yok güz yağmurum .Uzadıkça dayanılmaz oluyor."
O gittikten sonra bu cümlelerin ağırlığı altında ezildiğimi hissettim.Aldığım nefes ciğerlerimi acıtıyordu.Nefes alamadım.Yere çöktüm yavaşça ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
Ellerimle yüzümü kapattığım sırada az önce ki kuşu yeniden gördüm.Sesim titrerken sanki onun elçisiymiş ve bana bir tepki verecekmiş gibi güzel mavi kuşa kısık sesle zar zor seslendim.
"Gözlerinde ki firar boşuna.
Zamanın koynunda sakladığı yaşanılasıların yanından geçip gidiyoruz.
Hiç düşündün mü belki'yi?
Belki de eline en yakışan takı benim elim.
Belki de en belli olacak yalan benim söylediğim.
Belki sen ve ben...
Belki yıllar sonra...
Tuhaf şey."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
entre vous et moi
Fanfiction"Krakozhia prensesi Roselia ve Valeria kraliçesi aynı zamanda azılı lanetli Jennietta Kim'in birleşimi."